Erdem; Şehir planları aslında Avrupa’da özellikle insanların kamusal alanlar da daha fazla vakit geçireceği şeklinde tasarlanıyor.. Fakat Türkiye’de işin içerisine daha rant odaklı çalışmalar girdiği için insanların kamusal alanda vakit geçirecekleri yerler çok daha sınırlı.Urfa denince aklımıza koruma, tarih, tarım gibi kelimeler direk olarak gelebilmeli. Urfa’nın Antep’le kıyaslanması konusu halk ağzında da çokça geçen bir konudur, sürekli bu konu konuşulurken duyarız ama Urfa tabi olması gereken yerde değil, çok daha farklı bir yerde olması gerekiyor ama bu demek değildir ki sanayi anlamında geride, bu algıyı kırabilmeli ve şehrin kendine has özellikleriyle, kültürüyle şehri ön plana çıkamalıyız. Türkiye yaklaşık son 20 yıldır inşaatla büyüyen bir ülke haline geldi ve bu şöyle dezavantajlar doğurdu, ülke kentsel dönüşüm kavramıyla yeni yeni karşılaştı aslında kentsel dönüşüm kavramı bu kadar yeni bir kavram değil ve kentsel dönüşüm kavramının ilk ortaya çıkış sebebi riskli yapılarda dolayı o yapıların yıkılıp yeniden inşa edilmesidir. SİZİ TANYABİLİMİYİZ ?Şehir plancısı Elif ErdemŞEHİR PLANLAMA NEDİR?Kentlerde yaşayan insanların sosyolojik, psikolojik, ekonomik bütün sorunları ele alıp bunları harmanlayarak mekânsal bir zemine oturtmaktır. Mekânsal zeminin biz teknik boyutu ile ilgilenerek zemini hazırlıyoruz, kentler de yaşayan insanların gelir gruplarını, bazen o insanların mekan seçimi algılarını da bir yerde belirleyip onları yönlendiriyoruz. Güncel olarak bilinen şehir planlama daha çok çizimler üzerinde işin teknik boyutunu irdeleyen bir meseleymiş gibi gözüküyor. Ama çok önemli bir sorunu, bu soruna bizim getirdiğimiz potansiyelleri, çözüm önerilerini de bir arada anlatıyor. Bu nedenle şehir planlama denince aklımıza sadece sayısal, matematiksel bir bölümün gelmemesi gerekiyor, kentte yaşayan insanları tüm sorunlarını ele alıyoruz.ŞEHİR PLANCISI KİME DENİR?Şehir plancısı, üniversitelerin 4 yıllık mimarlık fakültelerinin şehir ve bölge planlama bölümünden mezun olan insanlardır. Şuanda sayısı çok fazla artmış bulunmakta, normal de üniversiteler de bu kadar fazla olan bir bölüm değildi ama şuan da çok fazla üniversite de çok fazla bölüm açıldı. Eleştirilecek birçok yanı var, bu bölüm bu kadar fazla açılmalımıydı? Açıldıysa bunun alt yapısı neye göre oluşturuldu? Yeterli sayıda akademisyen var mı? Gibi birçok soru işaretlerini kafada barındırıyor.ŞEHİR PLANLAMALARI AVRUPA’DA, TÜRKİYE’DE, ŞANLIURFA’DA NASIL?Şehir planları aslında Avrupa’da özellikle insanların kamusal alanlar da daha fazla vakit geçireceği şeklinde tasarlanıyor. Örneğin, Hollanda’nın bisiklet yolları çok meşhurdur, bunu şehir plancısı olarak değil de halk olarak da oraya gittiğimiz zaman kocaman caddeler de bisiklet süren 7 yaşından 70 yaşına kadar insanlar görmekteyiz. Bu nedenle insanların kamuda geçirecekleri vakit açısından tabii ki Avrupa’da daha pozitif yönleri ortaya çıkıyor. Fakat Türkiye’de işin içerisine daha rant odaklı çalışmalar girdiği için insanların kamusal alanda vakit geçirecekleri yerler çok daha sınırlı. Bu nedenle Türkiye’de yaşanan insanları betonların içerisine hapsetme mevzusu aslında şehir planların ilkelerine de pek uymuyor. Şehir planları insanlara daha yaşanılabilir bir kent sunmak için ya da daha akıllı kent, aslında bir sürü vizyonu olan şehir planlama örnekleri var. Bu vizyondan bir tanesinin ön plana çıktığı bir şehir bile o şehri zaten ön plana atıyor örneğin, koruma alanında ön plana çıkan şehirler var ya da teknolojik anlamda teknokent dediğimiz teknolojik anlamda ön plana çıkan kentler var. Bu nedenle şehir planları Türkiye’de olan en önemli sorunu bana göre bir vizyon meselesi, biz bu kenti neden korumalıyız? Biz bu kenti neden geliştirmeliyiz? Gibi soruları soruyoruz. Urfa’da koruma anlayışı çok önemli çünkü Urfa tarihi anlamda çok önemli, Göbeklitepe çok güncel bir konu onun dışında tarım anlamında Urfa ön plana çıkması gereken bir şehir. Bu demektir ki Urfa’da belirli terimler ve bizim ilerlememiz gereken belirli termoloji var, bu nedenle şehir planlarında insan odaklı, kamu odaklı düşünerek ve tarihimizi de koruyarak ortaya birşeyler koyabilmeliyiz. Tabi bu sadece eksiklik anlamında değil Avrupa ile kıyasladığımız zaman ön plana çıkmış olan bir sürü konuda var Türkiye’de. Ülkemizin bulunduğu jeopolitik konum gereği ülkeyi koruma anlamında aslında çok ileri seviyelere çıkmalı, tarihi anlamda çok daha farklı şehirler olabilmeli. Bir şehir hem sanayisi, hem tarımı, hem turizmi, hem hizmeti aynı anda gelişmesi aslında imkansız gibi bir şey, örneğin Urfa denince aklımıza koruma, tarih, tarım gibi kelimeler direk olarak gelebilmeli. Urfa’nın Antep’le kıyaslanması konusu halk ağzında da çokça geçen bir konudur, sürekli bu konu konuşulurken duyarız ama Urfa tabi olması gereken yerde değil, çok daha farklı bir yerde olması gerekiyor ama bu demek değildir ki sanayi anlamında geride, bu algıyı kırabilmeli ve şehrin kendine has özellikleriyle, kültürüyle şehri ön plana çıkamalıyız. Bu nedenle Avrupa’dan farkımız da hem kendi koruma anlayışımız hemde halkın kamusal alanlar da yaşama biçimleri, ne yazık ki bu konuda Avrupa’dan biraz daha gerideyiz ve umarım düzeltebiliriz.AVRUPA’DA ÖNCE ALTYAPI HAZIRLANIP SONRA İMARA AÇILIYOR FAKAT BURADA BU DURUM TAM TERSİ SİZ NELER SÖYLEYECEKSİNİZ?Türkiye yaklaşık son 20 yıldır inşaatla büyüyen bir ülke haline geldi ve bu şöyle dezavantajlar doğurdu, ülke kentsel dönüşüm kavramıyla yeni yeni karşılaştı aslında kentsel dönüşüm kavramı bu kadar yeni bir kavram değil ve kentsel dönüşüm kavramının ilk ortaya çıkış sebebi riskli yapılarda dolayı o yapıların yıkılıp yeniden inşa edilmesidir. Tabi kentsel dönüşüm kendi içerisinde de yeniden inşa, yerinde dönüşüm, sağlıklaştırma, basit bakım onarımlar gibi bir sürü terimleri içeriyor fakat bizde ki kentsel dönüşüm algısı biraz değişti. Kentsel dönüşümü yerinde dönüşüm değil de daha çok rant odaklı düşündük. Bu nedenle şehrin kentsel dönüşüm kavramıyla bu kadar kötü bir şekilde karşılaşması biraz üzücü bir konu, kentsel dönüşüm kavramının aslında ortaya çıkışı farklıyken bizim burada uyguladığımız politikaların farklı olması bize dezavantaj oluşturuyor. Kentsel dönüşüm kavramının birlikte getirdiği bir diğer konu da kişi başına düşen yeşil alan ve donatı sayıları oluyor dolayısıyla biz fazla yeşil alan açmış olmamız ya da eğitim tesisi, cami, sağlık tesisi gibi donatıları sayı olarak ya da metrekare olarak çok daha fazla yapmış olmamız aslında donatıları çok yapmış olduğumuz anlamına gelmiyor çünkü bir bina da kat sayısı arttıkça ve nüfus yoğunluğu fazla oldukça kişi sayısına düşen yeşil alan azalıyor ve biz bunları fark etmeden kişi başına düşen metre kareleri azaltmış oluyoruz. BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. Ben teşekkür ederim bize bu imkanı sağladığınız için…
RÖPORTAJ
13 Mayıs 2019 - 18:11
Güncelleme: 13 Mayıs 2019 - 18:14
Biz Şehri Kültürüyle Ön Plana Çıkarmalıyız
Şanlıurfa Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kamil Güler Şehir plancısı Elif Erdem ile röportaj yaptı
RÖPORTAJ
13 Mayıs 2019 - 18:11
Güncelleme: 13 Mayıs 2019 - 18:14