Zaman geçiyor. Geri almak mümkün değil. Yeni nesil teknoloji çağının getirdiği hızın arasında kendini kaybetme noktasında. Bizi biz yapan değerlerimiz ve kültürümüzü aktarmaya da yardımcı olmuyor teknoloji. En iyi uygulamanız kışın soba başında kestaneler pişene kadar büyüklerin anlattıkları hikayelerin yerini tutmuyor. Kalorifer portakal kabuğu kokmuyor işte… İçini boşalttıklarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor. Ve ben teknolojinin gelişmesi ile insanlığın gerilemesi arasında bir bağ görmeye başlıyorum. Yarınlardan endişeliyim. “Dün”ümüzün yalında çok eskide kalacağından korkuyorum. Geçmiş, bizim pişen yanlarımız aslında. Koparırsak bağımızı, elimizin tersiyle itersek eğer yalnızlaşacağız iyice. Yalnız yaşayacak, amacımızı hatırlayamadan belki de öleceğiz.
Bir bayramı daha kucaklıyoruz. Bugünü bizi gösteren rabbimize hamd olsun. Fakat ister istemez üzülüyor insan. Büyükler onca evlat yolu beklerken bayramların “sayfiye yerine kaçma” bahanesi edilmesi üzücü. Çocukların yeni alınan kıyafetlerine sevinmemesi üzücü. Korkudan komşuya el öpmeye gönderemediğimiz evladımızın bayram günü televizyon başında vakit geçiriyor olması üzücü. Üzülmek bayram yapmamıza engel değil tabi. Kendi ailemizden başlayarak, büyüklerimizden öğrendiğimiz bayramları bizden sonraki nesle taşımaya çalışmaktan başka ne yapabiliriz.
Kavramların içini boşaltmaya başladığımız ve bu hale alıştığımızdan beri tadını biz kaçırdık güzelliklerimizin. Durumlarına ağladığım coğrafyalarda bayram gerçek bir coşku olarak kutlanabiliyor. Etiyopya’da stadlarda kılınıyor bayram namazları. Bosna’da ilahilerle…Gazze’de sabah namazı zaten kalabalık. Herkes sokakta bayram sabahı. Zulüm durmuyor diye “bize armağan edilmiş bayramlarımızdan vazgeçmeyeceğiz” demenin zahiri hali aslında bu. Elbette ümmet coğrafyası kan ağlıyor. Üzülüyor insan. Lakin bu bayramlar da bizim. Bu hengamenin arasında “Rabbin seni unutmadı” hatırlatması aslında bu. Bakmayın bizim bayramlıktan ibaret gördüğümüze. İşin bahanesi bu. Çocuklarımızın aklında kalsın diye bayram. Kalsın ama çocuklarımızın aklında. Ramazanlar kalsın. Soframızda fakir olursa bereketlenir bilgisini küçük yaşta alsın çocuklarımız. Zekatlarımızı onların yanında hesaplayıp nasıl yapılması gerektiğini gösterelim onlara. Hediyeleşmeye alıştıralım. Bencil büyümesinler. Akraba ziyaretinin rahmet olduğunu bilsinler. Eziyet olmasın sılayı rahim onlara. Otellerin ucuz reklamlarına, bankaların milli sosa batırıp dağıttığı kredilere yenil düşmesin. Rahmet ve bereket kelimelerini öğretelim onlara. Biz inanalım önce ama. Kredisine göre seçtiğimiz evin komşularını tanımazken, evladımıza ev bırakacağız diye borçlanıp, karı koca çalışıp çocukları kreşe terk etmekle yapılamaz bu işler ama. Ben söylemiş olayım.