Ciddiyet her konuda Müslüman’ın en temel vasfı ve ondan asla ayrılamayan ahlaki bir özelliğidir. Hele konu din olunca da bu daha büyük ehemmiyet arz eder. Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor: “Ey Yahya! Kitaba var gücünle sarıl, (dedik)” “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın” (Al-i İmran, 103).Bunun tersi olan ciddiyetsizlik ise münafıkların temel özelliğidir. Onlar dinlerini bir oyun ve eğlence olarak görürler ve dini hükümleri yerine getirme ile terk etme arasında bir fark görmezler. Hatta dinlerini alay konusu bile yaparlar.Münafıkların bu özelliğini Yüce Allah şöyle açıklıyor: “Şayet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, ‘Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk’ derler. De ki: Allah’la, O’nun ayetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz? ” Diğer bir ayette ise şöyle buyuruyor:“Onlar (münafıklar), namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.”
Hâlbuki bu din felsefi bir teorem veya pratikten yoksun salt bir inanç sistemi değildir. Aksine o, hem inanç ve hem de hayat nizamıdır.“Kıyamet gününde, kul şu (dört) şeyden sorguya çekilmeden bir tarafa adım atamaz: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede harcadığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği ilmiyle neler yaptığından.” İçinde yaşadığımız toplum çoğunluk olarak -maalesef- dinini dünyası kadar ciddiye alan ve önem veren bir toplum değildir. Kendi hayatını yaşarken sergilediği tutum ve davranışlarında böyle olduğu gibi, çocuklarının geleceğini şekillendirme konusunda da böyledir. Evet, bugün Müslümanlar çoğunluk olarak ahiret yokmuş gibi yaşamakta, yiyip içip eğlenmekte, gününü gün etmektedir. Ben Müslüman’ım diyen ama dinine gerekli ehemmiyeti vermeyenler öncelikle Müslüman kalabilme ve Müslüman ölebilme konusunda kendilerini büyük bir tehlikenin içine, uçurumun kenarına itmektedirler.