Seven adam, şiir yazar ama şair olamaz! Bütün mesele şair olmakta değil, şiir yazabilmekte. Şairi şair yapan aşkıdır, şiir yazması değil. Şiir yazabilmek için önce âşık olmalı ve daha sonra şiir yazmalıdır sevdiğine. Şair olabilmesi içinse; aşkının imkânsız olması gerekir.
Vaktin geç olması umurumda bile değil, senin hayalin uykularımı kaçırıyordu. Uykuya dalıp gitmek sorun değildi belki de, ama sensiz rüyalarımın olmasını istemiyordum. Rüyalarımda olmanı istiyordum. Hülyalarda dolaşmak istiyordum. Uyku gözlerimde gezinirken senli rüyalara dalıyorum yine. El ele tutuşmak bir yana senle yürümeyi özlemişim. Gözlerinin içinde kaybolmayı özlemişim. Kokunu, sesini, anlayacağın seni çok özlemişim. Yan yana yürürken, ellerim ellerine çarpınca gökyüzünde şimşekler çakıyordu. Bulutlar bile şimşeklere engel olamıyordu ve yıldırımlar oluşturuyordu yeryüzünde. Bulutlar daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladılar ve üzerlerimize yağmur damlalarını gönderiyorlardı. Ardından gelen toprak kokusu ile senin kokun birleşince, tüm dünyaya yeni bir parfüm hediye ediyorlardı; aşk kokusu! Toprak ve senin kokunun harmanlanmasıyla birleşen eşsiz bir koku…
Senli hülyalarda dolaşıyorum yine, ilk bakışmamız geliyor aklıma ve kalbime sen düşüyorsun. Dört odacıktan her birini tek tek dolaşıyorsun ve en sonunda vücudumda yaşıyorsun sen. Akciğerlerime gelince senin kokunu çekiyorum içime ve sen damarlarımda taşınan hava kütlelerine dönüşüyorsun. Yani sen; vücudum oluyorsun.
Sinemadaki filmin yerine seni izliyordum. Sen filmi izliyordun ve bende seni. Senaristi sen, yönetmeni ise yine sendin. Her şey doğal akışında seyrediyordu ve sen film olup hayatıma giriyordun. Hayatımdan bir kesit alıp, sinemada izlettiriyordun bana. Ben seni izliyordum, filmi değil.
Cafede oturup seni izlemeyi çok seviyordum. Sen; kahve, ben ise çay içiyordum. Gözlerinde kaybolup sigarada kendimi buluyordum. Sigara dumanında seni çiziyordum. Sende imzanı atıyordun tualin altına. Sen resim oluyordun, ben ise ressam.
Hülyalar bitiyordu ve korku ile uyanıyordum yataktan. Nefes nefese kalmış vücudum, sensizlikten ölüyordu ve sen yoktun. Can çekişmeme izin veriyordun ve her defasında kalbim duruyordu. Senin hayalin, hayatta tutuyordu beni. Bir adrenalin gibi, her kalbimin durmasında hayalin hayatta tutuyordu beni. Ve sen yoksun, bir tek hayalin var.