Ne yazacağımı bilmeden aldım bilgisayarımı önüme ve yazmaya başladım. Hissettiğim duygular karmaşası içerisinde, gündemi takip edemez duruma geldim. Reinadaki saldırı, İzmir adliyesi önünde şehit olan kişileri, hangisini yazayım ve bugün, Sürmenede çıkan orman yangını… Ülke, kaos ortamına sürüklenmek istendiğinin apaçık örnekleri bunlar. Her gün yeni bir olay ve takip edilesi zor haberler… İçimizi yakan, tuzla buz eden hadiseler… İnsan, hangisine üzüleceğini bilmiyor. Bende bu kişilerden biriyim.
Reinadaki saldırı, tam bir kaos ortamı oluşturacak düzeyde. Onlarca kişi; din, dil, ırk farkı gözetmeden, bir eğlence mekânını yerle bir eden bu bombalı saldırı, dünya gündemine oturdu. İnsanlar, yeni bir yıla gözlerini açarken bu olay ile, yeni yıldan beklentileri bir anda suya düştü. Huzur isteyen bir toplumun, can damarına neşter vuruldu.
İzmir adliyesi önünde gerçekleştirmek istenen intihar saldırısı, kahraman bir polisimizin üstün becerisi sayesinde erken fark edildi. Yüzlerce insanın hayatına mal olacak bir bombalı saldırının önüne geçmek için, kendisini siper etti. Trafik polisi olan Fethi Sekin, şüphelendiği bir aracın peşinden gidip; ‘bomba var diyerek, oradaki insanları uzaklaştırarak, orada bulunan insanların hayatını kurtardı. İşte gerçek bir kahraman! İnsan hayatına önem veren, vatanını seven ve bu uğurda canını feda edebilecek bir vatan aşığı!
Şehit haberini vermek için ailesinin evine gidince; ‘babam evde yok deyip kapıyı açmayan çocukların babası… Vatanı için, canını feda eden şehit polisimiz, böyle çocuklar yetiştirmiş bu ülke için… Sözün bittiği yerdeyiz. Kahrımızdan, başımızı taşlara vursak yeridir.
Ülke, kaos ortamına sürüklenmek isteniyor ve aynı zamanda; bizim duygularımızda kaos ortamında olduğunun farkında değiliz. Sanki bütün insani duygular el ele vermiş; olağanüstü hal ilan etmişler gibi. Zevklerimiz değişmiş, hal ve hareketlerimiz, hakeza bedenimiz değişmiş. Sinirleneceğimiz yerde gülüyoruz, ağlayacağımız yerde kahkahalar atıyoruz. Gülmek için bir neden aramıyoruz. Bizi eğlendirebilecek kişiler ile artık görüşmüyoruz. Sürekli sıkıntı ve dertlerini dinlediğimiz insanlarla bir araya gelip, dert ortağı arıyoruz dertlerimize.
Bugünün işini hep yarına bırakıyoruz. Hayatımızı, çalan alarmlar gibi hep erteliyoruz.
Gökkuşağı renklerini unutup, gri ve siyah görüyoruz dünyayı.
Renkli kıyafet almayı geçtim, alış verişe çıkmayı unuttuk. Arkadaşlarla bir araya gelip, eğlenmeyi unuttuk. Dost muhabbetini kaybettik. Kendimizi dört duvar arasına tıkıp, mahpus hayatı yaşar olduk.
Evde, ya sosyal medyada geziniyoruz ya da televizyon başında, ekrana kilitliyoruz kendimizi.
Bu arada, dün okuduğum haberi aktarmadan geçemeyeceğim. Kenan Sofuğlunun düzenlediği basın toplantısına damga vuran cümle; ‘EĞER SOSYAL MEDYA OLMASAYDI; BENİM DÜNYA ŞAMPİYONU OLDUĞUMU KİMSE BİLEMEZDİ.
Sözü fazla uzatmadan Allaha emanet olun… saygılarımla.