Seni sevdiğimi, senli hikâyelerle anlatsam hepsini masal sanırsın. O yüzden sana yaşanmış hikâyeleri anlatmaya başlayacağım ki; seni sevdiğimin farkına varabilesin! Seninle en sevdiğim mekânlarda buluşurduk ve sana gittiğim mekânlardaki insanların hikâyelerini hiç anlatmadım. Bu hikâyeler senli hikâyeler olarak yazılacak.
Âşık; maşuksuz olmaz, maşukta; âşıksız olmaz. Birbirlerini tamamlayan Âşık ve Maşuk’un hikâyesidir bu. Âşık; 20'li yaşlarda genç bir delikanlıdır. Üniversiteye ilk adımını atmış, genç bir mühendis adayıdır. İçine kapanık olmasının yanında mütevazı bir kişiliği de vardır. Yeni arkadaş ortamı, üniversite hayatı derken, kendisini bir cafede çayını yudumlarken, Maşuk’u görmesiyle bütün hayatı değişiverir. Maşuk; sarışın, mavi gözlü, güzeller güzeli genç bir kızdır. Aynı sınıfta olmalarına rağmen cafede karşılaşmaları ise işin enteresan tarafıdır. Mühendislik bölümü iki ayrı sınıfa ayrılmıştır ve Maşuk’un ismi 51. sırada olduğu için hocalar önce A sınıfına yazmışlar, sonra A sınıfının mevcudunu 50’ye indirmeye karar verdiklerinde ise; 51. sıradaki ismi B sınıfına göndermeye karar vermişler. Hayat bile, Âşık ile Maşuk’u birbirinden ayırmaya gücü yetmiyor. Âşık, kendisini engin bir denize kulaç atmadan balıklama atladığı an; Maşuk ile göz göze geldiği andır. Hayatında ilk defa güzel bir kıza bu denli baktığı ve gözlerinde kaybolduğu zamanı hiçbir zaman unutmayacaktır. Gözleri gözlerinde, kalpleri ise ellerindeydi birbirlerinin. Göz göze geldiklerinde hafif bir gülümseme oluştu ikisinde de ve cafenin içerisine aşk kokusu yayılmaya başladı böylelikle.
Aynı sınıfta olmalarının verdiği avantajla daha çok vakit geçirdiler. Bir gün cafede çaylarını yudumlarken Âşık, yoldan geçen insanların hayat hikâyelerini masala dönüştürerek anlatmaya başladı. Anlattığı her hikâyede aşk vardı ve her aşk; onun aşkıydı. Maşuk; Âşık’ın anlattığı hikâyelerde kendisini bulmaya çalıştı, fakat nafile. Güzelliği kadar kalbi de güzel değildi. Her hikâyenin sonunda; ‘seni seviyorum’ demesine rağmen, Maşuk’un verdiği cevap aynıydı; ‘bende seni’. Bir türlü Âşık’ın gözlerinin içerisine bakıp ta; ‘ben de seni seviyorum’ diyemedi ve kalbi de dedirtmedi. Aradan geçen 4 yıldan sonra Âşık ile Maşuk’un yolları ayrıldı ama kalplerini birbilerinden hiç ayırmadılar.