Hükümeti kuran her parti anlaşacağı çalışma arkadaşlarını seçerek gerekli atamaları yapar. Nasıl ki kabineyi kurup gerekli atamaları yapıyorsa Bakanlarda görev çerçeveleri dâhilinde çalışabilecekleri üst düzey bürokratları atarlar. Bu her hükümetin yaptığı yanlış olsa da rutin bir uygulama haline gelmiştir. Bunlar yapılırken eski hükümet zamanından kalan İşinde uzmanda olsa birçok bürokrat kesiminin kıyılmasına sebep olur. Ya emekliye sevk edilirler yâda açığa alınarak emekliliğe zorlanırlar. Bazen de olduk olmadık yerlere tayinleri çıkarılır. Burada yapmak istenen işleri daha iyi yürütmek değil, kendi adamlarına vefa borçlarını ödemek ve sözlerini yerine getirmektir. Bu atamalar üst düzeyde oldukça sorun yok çünkü halka yansıması fazla değildir. Fakat siyaset kurumların içine öylesine girdi ki Valisinden kamuda çalışan bir şefe kadar her tarafa yayıldı. Siyaset adamıyla bürokratın hiçbir farkı kalmadı.
Bürokratın görev alanı genişlemiş siyasetin içine ister istemez girmiş oldu. Tabii makam mevkii uğruna bunun külfetine de katlanmak zorunda kaldı.
Siz hiç siyasetçi ile ters düşen bir kamu görevlisinin görevde kaldığını gördünüz mü?
Fazla düşünmeye gerek yok, göremezsiniz.
Türkiye’nin hak ettiği yere gelebilmesi için seçilmişlerle atanmışları ayırmak gerekir. Siyasetçi tabi ki siyasetini yürütecek, ama bunu yaparken iş başına getireceği bürokratların uzmanlık alanına ve tarafsızlığına emin olduğu kişilerden kadrosunu kurmalıdır.
Türkiye’nin önündeki en büyük engellerden birisi budur.
Son zamanlarda yerel ve ulusal medyada karşımıza çıkan ve seçim rüşveti gibi görünen kömür, erzak, beyaz eşya ve benzeri şeylerin dağıtılmasına aslında kimse karşı değildir. Karşı çıkılan bu dağıtımların valiler aracılığı ile yapılması ve zamanlamasıdır. Hükümet tarafından atanan valilerin başka türlü bir yol izlemesi mümkün olmadığı gibi, zaten atamalar yapılırken bu hesapların hepsi göz önüne alınmıştır. Atanan kişinin kendisini atayanların safında yer almasından doğal bir şey olamaz.
Seçilmişler sadece kendisine oy verenlerin vekilleri olmadığı gibi, atanmışlarda o partinin neferleri değildir. Bunu hem siyasetçinin hem de atanmışların iyi kavraması gerekir.
Seçimlere her partinin aynı şartlarda girmesi gerektiğine inandığım gibi demokrasinin gereği de budur. Hükümette olmanın avantajları kullanılarak kendisi gibi düşünmeyen veya fikir farklılıkları olan hiç kimseye baskı uygulamaya hakkı yoktur.
Her kesimde olduğu gibi valilerinde içinde tarafsızlığını yitirenler olabilir. Buna özellikle hükümetin dikkat etmesi lazım, çünkü valiler mülki amir oldukları gibi devletin kendisini temsil ederler. İyi vali hükümete puan topladığı gibi kötü vali de puan kaybına neden olur. Halkın zaten karar vermekte zorlandığı bu seçimlerde tüm gerilimleri uzlaşma ortamına çevirmek sayın valilerimize düşüyor.
Kazasız, belasız ve demokratik bir seçim geçirmeniz dileğiyle…