Anayasa değişikliği ile ilgili 18 maddenin birinci tur oylamaları bu hafta mecliste tamamlandı ve Türkiye bir sistem değişikliğine doğru adım adım gidiyor.
Günlerdir tartışılıyor bu konu, sabahlara kadar meclis mesai yapıyor, meclise hiç te yakışmayan görüntüler, kavgalar maalesef yaşanarak ve derken adına ‘ Cumhurbaşkanlığı Sistemi diyeceğimiz Türkiyenin yeni yönetim sistemi olmaya namzet sistem artık hem referandum anlamında hem de işlevsel anlamda halkla buluşmaya daha yakın...Avantajları ve riskleri bir süre daha tartışıldıktan sonra uygulama aşamasına geçeceğini zannediyorum. Bu arada ülke gündemi yakın günlere kadar terör saldırıları ve ekonomik saldırı da diyebileceğimiz saldırılarla meşgul, tırmanan doların ateşi bir türlü düşmüyor.
Cumhurbaşkanlığı eski haliyle yetkisi fazla ancak sorumluluğu çok az olan bir makam ki böyle bir makam temsili bir makam gibi kalmış zaten yıllarca. Özellikle darbe dönemlerinden sonra gelen cumhurbaşkanlarıyla sanki rejim bekçiliği yapmış, siyasete siz bilmezsiniz edası ile bakmış meclisten seçim yolu ile gelen Turgut Özal,Süleyman Demirel gibi cumhurbaşkanlarında ise siyasetteki emanetçilerle zaman zaman uyumsuzluklar yaşanmış, Ahmet Necdet Sezer döneminde ise bol vetolu ve krizli dönemler yaşanmış ve en son Abdullah Gül döneminde ise Başbakan konumunda olan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi hareketine hakimiyeti sayesinde uyum en üst seviyede sağlanmıştır.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda ve Meclis'in çalışma sistemine baktığımızda ülke sorunlarını karşılayacak düzeyde olmadığını rahatlıkla görebiliyoruz. Yasa faaliyetleri, bütçe görüşmeleri gibi önemli günlerde ki bunun sayısı yıl içinde gayet fazla başbakandan bakanlara neredeyse tüm kabine mecliste mesailerini geçirmek zorunda kalıyorlar ve hükümet icraatleri takipsiz kalıyor. Mecliste sırada bekleyen bir sürü elzem konu var görüşülmek üzere görüşülemiyor, daha doğrusu zaman yetmiyor. İşin tuhafı bu tıkanan sistemi bir türlü göremeyen herkes yeni bir sistem arayışını tek adamlık ve diktatörleşme üzerinden tehlike vurgusu yaparak engellemeye çalışıyor. Sistemin detaylarını ancak hukukçular ve konunun uzmanları inceleyerek en doğru bir sistemi konumlandırmaya çalışırlar diye temenni ediyoruz. Yalnız burada bahsedilen risk aynen yaşamın her anında olabilecek riskler gibi, trafikte olmanın, tedavi amaçlı ilaç kullanmanın riski gibi bir şey diye düşünüyorum. Tüm bunlarda da bir risk var mı? Zaman zaman karşılaşıyoruz ki var. O zaman bir şeyleri düzeltmek için hiçbir şey yapmayacak mıyız ? Riskleri en iyi tolere edecek şekle getirmek bizim görevimiz olmalı, mesele riskler kadar elzem olan yeni bir sistem ihtiyacını da görebilmek ve bunun için bir şeyler yapmak olmalı.