Yıllardır kısmet diye beklediğimiz hac vazifesi ve mübarek topraklara ziyaretimiz bu yıl nasip oldu çok şükür. Tabii ki hac ibadeti de belli şartları olan ve belirli zamanlarda belirli şekillerde yapılan bir ibadet. İcra edilirken şekiller üzerinden hedeflen aslında ruhumuza, iç dünyamıza açılan pek çok kapı, verilen sayısız mesaj ve mana taşıyor hiç şüphesiz hac vazifesi. Benim kendi iç dünyamda yaptığım bazı çıkarımları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çöle inen nuru görmek istiyorsanız, Mekke’nin kara taşlarına, kayalarına herkesin koşa koşa gittiği bu nur halesini nasip eden Rabbimin hikmetini yakından müşahede etmek istiyorsanız muhakkak gitmelisiniz Mekke’ ye. Peygamber Efendimizi misafir eden dünyanın en şanslı şehri Medine’ deki sükuneti, sessizliği, vakarı, nezaketi yakından hissetmek istiyorsanız, Mescid-i Nebevi’ de en büyük derdi ümmeti olan o büyük peygamber, en değerli insan, tek örnek Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ e selât ve selam getirmek istiyor, O’nun o ince ruhundan bir esinti hissetmek istiyorsanız muhakkak gitmelisiniz Medine’ ye.
Mekke’ de asırlar öncesinden tüm asırlara hitap eden ilahi mesajın, vahyin yaşadığımız devirdeki muhattabı olan ümmeti bir nur halesi gibi Beytullah’ ın etrafında tavaf ederken müşahade ettim. Giydikleri ihramlarla dünyadaki tüm sıfatlarından, kisvelerinden, makamlarından, mallarından, sevdiklerinden sıyrılmış, tüm benlikleriyle Hakk ve hakikatın etrafında toplanmış, kenetlenmiş, O’ na sımsıkı sarılmış, O büyük nuru oluşturan nur halkaları, nur damlaları gibiydi ümmet. Her milletten, her ırktan gelmiş tavafta Kabe’ yi merkez almış ve merkeze doğru daha güçlenen daha kuvvetlenen bir set, bir güç gibiydi ümmet…Birden burdan gidince bu gücün ne kadar zayıf ve çaresiz olduğu aklıma geldi. Evet Mekke’ den gidince, herkes kendi ülkesinde, kendi bölgesinde bu güç, bu kuvvet sessiz ve sahipsizdi maalesef. Tavaftaki gibi tek merkezcil olamıyordu, bir merkeze doğru gücünü, kuvvetini, varlığını hissettiremiyordu. Sanki tavaftaki ahengi bozan, tek istikameti değiştiren, bir merkeze doğru hareketi, gücü engelleyen bir şey vardı, belki de pek çok şey…Birden Halifelik aklıma geldi. Evet dünyanın değişik yerlerine dağılan bu gücün aynen tavaftaki gibi tek merkeze yönelen bir güç olarak hissedilmesine, aynen tavaftaki ahengi yakalamasına en büyük engel bir Halife’ nin olmaması, maalesef Halifeliğin olmamasıydı diye düşündüm. Tavaf hakikat etrafında kenetlenmiş sarsılamaz bir güç, girilemez bir kale, susturulamaz bir cephe gibiyd sankii yalnız dağılınca tek tek bu nur damlalarının bir direnci, bir gücü yoktu maalesef ve bu şekiller üzerinden bile bu manayı görememek, bu mananın gereğini idrâk edememek gerçekten üzücüydü…Ümmetin kadınlarını müşahede ettim; zihinlerimizde kirletilen kadın imajına karşı tertemiz, sahip çıkamadığımız, hakkını savunamadığımız, kimlik savaşında yalnız bıraktığımız ümmetin kadınları. Hepsi yetmiş farklı milletten belki farklı farklı ama hepsi komşumuz Ayşe abla, Fatma teyze gibi ağzı dualı, kişilikli, onurlu. Ve bir an için kadın bedenini ve cinselliğini ön plana çıkaran kadın algısına karşı madden ve manen yeterince onları savunamadığımızı düşündüm. Ümmetin çocuklarını gördüm, gözleri gülen. Kendilerine sunulan dünyanın acımasızlığından, adaletsizliğinden ve hakikat düşmanlığından habersiz etrafa tebessüm eden. Ve ümmetin çocuklarına karşı sorumluluğumuzu düşündüm, Aylan bebekler aklıma geldi, milteciler, Suriye, Irak, Myanmar…
Ve düşündüm ki bu tavafta biz bunun hesabını veremeyiz ve düşündüm ki bu tavafın dünyanın değişik yerlerine dağılınca da devam etmesi lazım. Ümmetin gözlerindeki beklenti ve Beytıullah’ taki tavafın gücü ve caydırıcılığı bu konudaki düşüncelerimi ve inancımı güçlendirdi. Beytullah’ ın dışındaki aksaklıklar, temizlenmeyen sokaklar, sokaklardaki ağır kokular, oteller ve barınma yerlerindeki aksaklıklar, ulaşım zorlukları hep yöneticilerden kaynaklanıyordu, ümmetin bir suçu yok, mekanın haşa hiç yok. Tüm dünyada da bu böyle değil mi? O zaman yönetime talip olmak ve bu tavafın ahengini tüm dünyaya taşıyabilmek için gayret etmek asli vazifemiz olmalı diye düşündüm, takdirlerinize…