ARKEOLOJİ VE TARİH TURİZMİ- HARRAN
Şanlıurfanın tarihi Harran ilçesi turizmin gözbebeği durumundadır. Halen tarihi özelliklerini koruyor. Kültür ve Turizm bakanlığı başta olmak üzere her yıl kazılar yapılıyor. Yeni kalıntılar gün yüzüne çıkarılıyor.
Şanlıurfanın 44 km. güneydoğusunda bulunan ve her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen tarihi kent Harran, kendi adıyla anılan ovanın merkezinde kuruldu.
Tevratta “Haran” olarak geçen yerin burası olduğu söylenir. İslam tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh Peygamberin torun- larından Kaynana veya İbrahim Peygamberin kardeşi “Aran”a (Haran) bağlarlar. XIII. yüzyıl tarihçilerinden İbni Şeddad, Hz. İbrahimin Filistine gitmeden önce bu şehirde oturduğunu, bu nedenle Harrana Hz. İbrahimin şehri de denildiğini , Harranda İbrahim Peygamberin evinin, adını taşıyan bir mescidin, Onun otururken yaslandığı bir taşın var olduğunu yazmaktadır.
Harran tarihiyle ilgili en doğru bilgiler arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulara dayanmaktadır. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Maride bulunan M.Ö. II. Bin yılının başlarına ait çivi yazılı tabletlerde “Har-ra-na” veya “Ha-ra-na” şeklinde rastlanmaktadır. Kuzey Suriyede Eblada bulunan tabletlerde ise Harrandan “Ha-ra-an” olarak bahsedilmektedir. M.Ö. II. binin ortalarına ait Hitit tabletlerinde, Hititlerle Mitanniler arasında yapılan bir antlaşmaya Harrandaki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının (Şamaş) şahit tutulduğu belirtilmektedir.
Tüm bu tarihi belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, Harran adı 4000 yıldan beri değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Harran adı, Sümerce ve Akatça “Seyahat-Kervan” anlamına gelen “Haran-u” dan gelmektedir. Bazı kaynaklar bu kelimenin “kesişen yollar” veya “şiddetli sıcak” anlamına geldiğini de kaydetmektedirler.
Gerçekten de Harran, Kuzey Mezopotamyadan gelerek batı ve kuzey batıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmaktadır. Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu- dan Mezopotamyaya, Mezopotamyadan Anadoluya olan ticaret akışının binlerce yıl Harran üzerinden yapılmış olması bu tarihi kentte zengin bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur.
Harran; Ay, Güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamyadaki Asur ve Babillilerin politeist inancına dayanan Paganistliğin (Putperestlik) önemli merkez- lerinden olması yönüyle de ünlü idi. Bu nedenledir ki Harranda astronomi ilmi çok ilerlemiştir. Babiller döneminde “İlu Sa İlani” (tanrıların tanrısı), “Sar İlani” (tanrıların kralı) ve “Bel İlani” (tanrıların efendisi-rabbi) olarak adlandırılan ay tanrısı “Sin” Paganistlerin en büyük tanrısı olma özelliğini asırlar boyu devam ettirmiş ve Romalılar döneminde “Mar Alahe” olarak adlandırılmıştır.
Urfanın Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri haline gelmesine karşılık, Harran Sabiilerin merkezi olmuş ve Hıristiyanlar Harrana putperest şehri anlamı- na gelen “Hellenopolis” adını vermişlerdir. Varlıklarını M.S. XI. yüzyıla kadar sürdüren Sabiilerin son mabedi 474/1081de Numeyri- ler adına şehrin valisi olan Yahya b. el-Şatr tarafından yıktırılmış ve böylece Harrandaki Sabiizm sona ermiştir.
Dünyadaki üç büyük felsefe ekolün-den birisi “Harran Ekolü”dür. İlkçağ- dan beri varlığı bilinen Harran Üniversitesinde dünyaca ünlü birçok bilgin yetişmiştir. Devrinin en büyük matematikçilerinden, tabiplerinden ve Yunan filozoflarının eserler-ini Arapçaya çevirenlerinden 821 doğumlu Sabit bin Kurra, o tarihlerde Dünyanın Aya olan uzaklığını doğru olarak hesaplayan Battani (Avrupalılar Albetegni veya Albatanius derler), Yunan filozoflarının aksine maddenin bölünebilen en küçük parçasının müthiş bir enerji ile parçalanarak Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini söyleyen ve böylece atomun mucidi sayılan Cabir bin Hayyan, din bilgini Şeyh-ül İslam İbni Teymiyye Harrandaki okullarda yetişmiş dünyaca ünlü alimlerden bazılarıdır.
Emevi hükümdarlarından II. Mervan 744 yılında Harranı Emevi Devletinin başkenti yapmıştır. Emevilerin Asya bölümü, 750 yılında Abbasilere yenilerek Harranda sona ermiştir. Abbasi hükümdarı Harun Reşit zamanında “Harran Üniversitesi” dünyada büyük bir ün kazanmıştır.
Cüllab ve Deysan ırmaklarının suladığı kuzey Mezopotamya düzlüğünde bulunan Harran Ovası tarihte bir ağ gibi su kanalları ile örülmüş bir tarım sahası idi. 1184 yılında Harranı ziyaret eden Seyyah İbni Cübeyr, burasının gölgelik ve ağaçlık olduğunu, çeşitli meyve ve sebzelerin yetiştiğini ,uzun süren bir kuraklık sonucunda ise harap olduğunu yazmaktadır.
1242 yılında Harrana gelen İbni Şeddad şunları yazmaktadır: “Deysan ve Cüllab nehirleri arasında kurulmuş olan şehirdeki imalathanelere Cüllab nehrinden su gelirdi. Cüllab, Diphisar adlı bir köyden çıkar ve Harranı sulardı. Nehrin suları şehrin bazı evlerine kadar ulaşırdı. Harranda 14 hamam vardı. Devlet ovadaki sulamadan 170.000 dirhem vergi alıyordu”.
Fatımiler, Zengiler, Eyyubiler ve Selçuklular gibi Türk-İslam devletlerinin yerleşmesine sahne olan Harran, 1260 yılı başlarında Moğollar tarafından işgal edildi. 1270 yılında Moğollar burayı ellerinde tutamayacaklarını anlayınca Camiini, surları- nı ve kalesini yakıp yıkarak kenti tahrip ettiler. Halk Mardin, Dimaşk (Şam) ve Halebe kaçtı. Etraftaki göçebeler tarafından işgal edilen tarihin bu altın şehri bir köy haline geldi ve o muhteşem günlerine bir daha dönemedi.
1518 tarihli tapu tahrir defterlerinden Osmanlı döneminde Harranın 250-280 nüfuslu bir köy olduğu anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet döneminde Akçakale İlçesine bağlanan Harran, GAP Projesinin bölgeye getireceği canlılık göz önüne alınarak 1987 yılında çıkartılan bir kanunla ilçe haline getirildi.
Bugün Cüllab ve Deysan ırmakları kurumuş olduğundan Harran, sudan ve yeşilden mahrum bir ovanın ortasında 5000 yıllık tarihi ile ayakta durmaktadır. Tipik evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları ve çeşitli mimari kalıntıları ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir.Atatürk Barajı ve Urfa Tünelleri vasıtasıyla Harran Ovasına akıtılan Fırat Nehri, Harranı tarihteki yeşil ve verimli günlerine tekrar kavuşturmuştur.
Şanlıurfanın tarihi ve kültürel varlıklarının tanıtımı yapmaya devam edeceğiz.