28 Şubat

Abone Ol

Savunan Adam’ ı milletinin önünde dize getirmeye çalışmak, o günlerde de bugün olduğu gibi yıllardır ülkenin demokratik tercihlerini kabullenemeyenlerin gerçek ve bir o kadar da çirkin yüzlerinin, gerçekte olmayan demokrasi anlayışlarının yansımasıdır 28 Şubat…

Ülkemiz siyasetinde ülke yönetimi için tasarlanmış kurulu düzeneğin kurtarıcı bir imdat butonu gibi tasarlanmıştır dış kaynaklı darbeler. Ak Parti iktidarları döneminde de askeri vesayetin sisteme müdahil olmak istediği zamanlar oldu pek tabii...Ancak askerin laik elitler, bürokratik oligarklar ve medya desteğiyle doğrudan demokratik sisteme en son, en bariz ve yıkıcı müdahalesidir 28 şubat…

Uygulanış şekliyle seçilmiş hükümete dayatılan MGK kararları, bu kararlar üzerinden peşin kabullerle koparılan ve aslında olmayan bir irtica yaygarası ile kiralık figüranların televizyonlarda oynatıldığı alçak senaryolar üzerinden yeni bir toplum dizayn etme projesidir ve bunun için de postmodern darbe adını almıştır 28 Şubat…

O dönem askerin bu müdahalesine çanak tutan bir kısım basın, bürokrasi, YÖK, rektörler, üniformalı sözde sivil toplum örgütleri de bu emir talimat zincirine uymuş, bu senaryolara katkı sunmuş milletin değerlerini hiçe saymışlardır. Her gün televizyonlarda boy gösteren hoca kılıklı Ali Kalkancı, masum ve mağdur güzel rolünde ağlayan Fadime Şahin gibi figüranlar bu iş için ayarlanmış birer kiralık oyuncu, tüm yapılanlarında müdahaleye zemin hazırlamak için senaryo olduğu yıllar sonra tam ve net olarak herkes tarafından anlaşılacaktır.

Ali Kalkancı aslında uyuşturucu müptelası bir esrar satıcısı iken sakal bıraktırılıp, cübbe giydirilip televizyonlarda zikir yapan görüntüleri yayınlanıyordu. Bir cemaat lideri olarak gosterilen Müslüm Gündüz’ün koynunda yakalanan Fadime Şahin ise pavyonda konsomatrislik yapan bir bayanken tesettüre sokulmuştu. Medyada bu senaryolar oynatılırken Erbakan’ ın Libya gezisinde Kaddafi’ den gördüğü tavır diye servis edilen aslı astarı olmayan haberler, manevi kanaat önderlerine verdiği yemek, bazı belediye başkanlarının sözleri ve düzenledikleri programlar bahane edilerek irtica yaygarası koparılıyor, Milli Güvenlik Kurulu’ nda bazı kararlar dayatılıyor, asker Batı Çalışma Gurubu gibi yasal dayanağı olmayan yapılanmalarla toplumu dizayn etmeye ve fişlemeye çalışıyordu. Üzücü olan bu senaryoları tasarlayan, yazan, uygulatan irade halen yeterince sorgulanamadı. Bu senaryolar, iktidara gelmesi bir türlü hazmedilemeyen Erbakan’ ı iktidardan indirmek için oynanırken işin bir başka gerçek yüzü olarak bankaların içi boşaltılıyor, hazine soyuluyor, ilerde yaşanacak ekonomik krizlere zemin hazırlanıyordu.

Askeri Cunta’nın Erbakan’a aldığı kararları dayatması, imzalatamaması ve imzalatmaya zorlaması sırasında bugün özgür basın çığırtkanlığı yapan sahtekarların ‘’ Tarihi karar’’ ‘’Askerin 20 şartı’’ ‘’ Bunları yapın’’ ‘’Ya uy ya çekil’’ ‘’ Aynen imzaladı’’ gibi yüz karası, demokrasi düşmanı manşetleri hiçbir zaman akıllardan çıkmamalı ve unutulmamalıdır. Hele hele bir manşet var ki 17-25 Aralık sürecinden sonra ve en son 15 Temmuz’ da daha da bir anlam kazanan o zamanların Zaman gazetesinin attığı ‘’ Beceremediniz bırakın’’ manşeti ; kimlerin hangi mahfillerle iş tuttuğu ve insana sağ yanından yanaşma alçaklığının nasıl bir şey olduğunu bu gün daha iyi gözler önüne serebiliyor ve anlatıyor.

Tüm bunlar yaşanırken yıl 1997 idi. O gün doğan çocuklar bugün 20 yaşındalar ve aslında bugün 30 yaşın üstünde olmayan hiç kimse bu yaşananları yaşayarak ve içinde bulunarak hiç hissetmediler ve tam olarak bilip anlayamıyorlar. Çekilen bedeller, verilen mücadeleler sayesinde bu gün ülke 18 yaşındakilerinde vekil olabileceği bir halk oylamasına referanduma doğru gidiyor. Ve aslında 16 Nisan’ da oylayacağımız referandumun anlamı, önemi ve hikayesi taa o günlere ve daha ötesine dayanıyor. O günlerden bugünlere bu siyasi mücadelenin öncüsü ve bayraktarı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hapisten muhtıralara, kapatma davasından 367 krizine, 17-25 Aralık’tan 15 Temmuz darbe girişimine kadar bir sürü engellemelerle karşılaştı ve Allah’ ın yardımı ve milletin desteği ile bunları atlatabildi çok şükür. Şimdi önümüze getirilen ve 16 Nisan’ da oylanacak referandumla bu işi anayasal olarak kanuni manada sağlam bir noktaya taşımak istiyor ve gerçekten halkın desteğini alan, arkasında millet desteği olan siyaset ve siyasetçilerin bir daha bu sorunları yaşamasını istemiyor. İşte tüm bu tespitleri ve o günlerden bugüne millet adına verilen hak ve hakikat mücadelesini topluma gereği ile anlatmak ve izah etmek bu dönemleri yaşayanların, şahit olanların, tahlil ve analiz edebilenlerin asli ve vicdani görevi olmalıdır.