Paydaş, ; Eğitim de şimdiki durumla geçmişte olan eğitimlerin arasında yanlışlar hakkında dersler alınır, o yanlışlar üzerinde, yeni düzenlemelerle eğitim nasıl daha iyi bir hal alır onun üzerine çalışmalar daha iyi bir şekilde geliştirilir ve belli bir eksen üzerinde yola koyulur. Bizim eğitim sistemimiz nasıl, çocuk 20 – 22 yaşına kadar ilk öğretim, Lise, Üniversite bitirene kadar çocuk okul bazın da bir yere atandıysa atandı, atanamadıysa Pazar da limon satar. İşsiz kalır, kendine olan güveni biter çünkü üniversite mezunu olan çocuk her yerde çalışamaz, ailesinden harçlık alamaz çünkü belli bir yere gelmiştir, belli bir kimlik kazanmıştır. Bir de halk ile okul yönetimi iç içe girmiş bulunmakta, okul alanları oldukça geniş, her mahalleye, her öğrencinin ayağına okul götürülmeye çalışılıyor, her öğrenci dediğim ufak mahallelere bile okullar yapılmakta, yapıldı. Neden? Düşünce şu, çocuk servisle okula gitmemeli, aile ile gitmemeli, yürüyerek gitmeli ve kendine olan öz güvenini bulabilmelidir. Bu toplum bu kadar eğitime önem vermişken biz de ki bir profesör kalkıp da diyebiliyor ki, benim en korktuğum ferasetine, ülkemize en zararlı üniversite mezunlarıdır sonra lise mezunlarıdır sonra ilk okul mezunlarıdır. Yanı başımız da Cengiz Topel İlk Okulu var, geçmiş yıllar da Urfa’mızın en güzide okullarıydı şuan da sınıf mevcutlarını sordum geçenler de, sınıf mevcutları 70 civarın da ve bunların yüzde 80 oranı da Suriyeli. Bu çocuklarımız orada nasıl temel eğitim alacak, öğretmen orada Suriyelilere nasıl bir dil kullanacak, onlara nasıl bir eğitim verecek, bizim yerli öğrencilerimize, milli dediğimiz öğrencilerimize nasıl ders verecek her sınıfta 50 – 60 – 70 kişi var. Diğer tarafta paralı olan okullar da 15 – 20 kişi var, eski Türkiye’de tam tersine fakir çocuklar okurdu çünkü fakir çocuğun okumaya ihtiyacı vardır, hevesi vardır çünkü bir an önce o koşullardan kurtulup rahat koşullara ulaşmak için. Eski Türkiye’de bunlar yoktu, özel okullar vardı ama bu kadar değildi.ÇOCUK SERVİSLE OKULA GİTMEMELİ, AİLE İLE GİTMEMELİ, YÜRÜYEREK GİTMELİ VE KENDİNE OLAN ÖZ GÜVENİNİ BULABİLMELİDİR.İş insanı İhsan Paydaş Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada ; Eğitim de şimdiki durumla geçmişte olan eğitimlerin arasında yanlışlar hakkında dersler alınır, o yanlışlar üzerinde, yeni düzenlemelerle eğitim nasıl daha iyi bir hal alır onun üzerine çalışmalar daha iyi bir şekilde geliştirilir ve belli bir eksen üzerinde yola koyulur. Ama eğitim toplumların, gelişmesiyle alakalı en temel unsurdur, bunun az gelişmiş, çok gelişmiş, zengin, fakir ayırt etmeksizin. Bir ülke için gelişmişliğin ana temeli eğitimdir, eğitim geliştiği zaman bununla alakalı daha verimli gerek sanayi de, gerek tarım da, gerek hayvancılıkta, gerek silah sanayisin de, gerek savunma sanayisin de bunların tamamını toplarsanız bunların temelin de eğitim yatar. Şöyle bir örnek alabiliriz, örneğin şuan da dünya da örnek gösterilen bir fiil Finlandiya eğitim modeli vardır. Finlandiyalılar, eğitim anlamın da neler yaptı? Küçük bir ülke olmasına rağmen İsveç ile Rusya arasında sürekli ezilen, sömürülen, parçalanan, kendisiyle savaş açılan bir ülkeydi. Bu ülke, 1917 Rus devriminden sonra bağımsızlığını ilan etti, 1940 yılında tekrar Ruslar tarafından istila edildi, 4 milyon nüfus olmasına rağmen 100 bin insanı öldürüldü, katledildi ve Finlandiya’nın denizlere olan kesimini de, en verimli topraklarını da Ruslar istila etti. Buna rağmen 1940 yılından sonra Finlandiyalılar kalkınmanın tek yolunun eğitim ile olduğunu gördüler ve buna muhalefetiyle, iktidarıyla, halkıyla, fakiriyle, zenginiyle topyekun bunun üzerinde ciddi çalıştaylar yaptılar. Neler yaptılar? 9 yıllık eğitim, temel eğitim, zorunlu eğitim geliştirdiler ve bu 9 yıllık zorunlu eğitim sırasında çocuklara her hangi bir sınav yaptırılmadı çünkü sınav da alınacak az bir not ile çok not arasında, öğrenciler arasında ki dengesizliğin yaşanacağını, çocuklar da öz güvenin yaşanacağını bilip böyle bir şeye müsaade etmediler. Halen de şuan devam etmekte bu eğitim düzeni ama bununla birlikte ne yaptılar? Bununla birlikte çok iyi analizci hocalar ile çok ciddi ekipler kurdular, bu ekiplerle çocukların 9 yıllık eğitim süresince diyelim ki fen bilimlerinin haricin de kendi kişisel becerileriyle alakalı onların özel becerilerini de keşfedip ona göre mesleki okullara yönlendirdiler. Düşünün, bir çocuk bir işte çok yetenekli ama okul da yetenekli olmayabilir ama bu çocuk okul da yetenekli değilse başka alanlar da çok güzel yetenekleri olabilir. Bizim eğitim sistemimiz nasıl, çocuk 20 – 22 yaşına kadar ilk öğretim, Lise, Üniversite bitirene kadar çocuk okul bazın da bir yere atandıysa atandı, atanamadıysa Pazar da limon satar. İşsiz kalır, kendine olan güveni biter çünkü üniversite mezunu olan çocuk her yerde çalışamaz, ailesinden harçlık alamaz çünkü belli bir yere gelmiştir, belli bir kimlik kazanmıştır. Finlandiya’da öyle değil, orada 30 yaşından sonra kişisel beceriler üzerinde yoğunlaşırlar bu yüzden çok geniş kapsamlı bir denetim mekanizması kurmuşlar. Bu denetim mekanizmasının amacı okulda ki çocukların Fen bilimleri, Matematik bilimleri haricin de sanatsal becerileriyle alakalı çocukların yönlerini keşfedip ona göre sanat okullarına yönlendiriyorlar. Bu sanat okulların da çocuk zaten yetenekli o konuda düşünün ki o çocuk onun hem teorisini görüyor hem pratiğini görüyor. Mezun olduğu zaman da bunlar da kalkıp ülkenin, toplumun yararına güzel işler elde edip buna benzer aynı şekilde Fen bilimlerinde de kez öyle. Örneğin 40 yılın içerisinde düşünün Finlandiya nereden nereye geldi, bunları yetiştirecek öğretmenler dahi üniversite standartların da, sınavlar da bunlar üzerinde özel bir ekip duruyor, orada öğretmen olmak o kadar kolay değil. Bu öğretmenler de arananlar nedir, bu öğretmenler de aranan çocukla diyalogu, çocuğun seviyesine inebilme, empati kurabilme, dış olayları iyi kavrayabilme ve kavradıkları bilgileri de öğrencilerle paylaşabilme en iyisi de çocukların seviyesine inebilmektir. 6 yıllık bir eğitim sürecinden geçiyor bu öğretmenler, bu 6 yıl öğretmen olduktan sonra bunların notlarını öğretmenler, arkadaşları, öğrenciler, müdürler ve aileler veriyor. Bir de halk ile okul yönetimi iç içe girmiş bulunmakta, okul alanları oldukça geniş, her mahalleye, her öğrencinin ayağına okul götürülmeye çalışılıyor, her öğrenci dediğim ufak mahallelere bile okullar yapılmakta, yapıldı. Neden? Düşünce şu, çocuk servisle okula gitmemeli, aile ile gitmemeli, yürüyerek gitmeli ve kendine olan öz güvenini bulabilmelidir.EĞİTİM DE FIRSAT EŞİTLİĞİ TANINMASI LAZIM.Paydaş, Bu toplum bu kadar eğitime önem vermişken biz de ki bir profesör kalkıp da diyebiliyor ki, benim en korktuğum ferasetine, ülkemize en zararlı üniversite mezunlarıdır sonra lise mezunlarıdır sonra ilk okul mezunlarıdır. Ülke olarak bizim en güvendiğimiz cahil, okumamış insanlar, bir profesör bunu diyorsa ve bu profesör de şuan da bir üniversite de rektör ise bu profesörün yetiştireceği öğrencilerden ne bekleyebilirsiniz? Şunu söylemeye çalışıyorum, Finlandiya modelini örnek verdik, Türkiye’de son yıllar da özellikle. Erbakan müfredatıyla birlikte geldi, bir müfredat yetmedi defalarca okul müfredatları değişti, bunlarla birlikte hep de başarısız olundu zaten müfredatın değişikliği geçmiş müfredattan gereken verim alınmadığı için yeni müfredatlar getirildi. Temel esas şudur, eğer bir ülke de gerçekten eğitim de çağ atlatılmak isteniyorsa eğer gerçekten eğitim de bir yerlere gelinmek isteniyorsa o ülke de, eğitim de fırsat eşitliği tanınması lazım. Nedir bu fırsat eşitliği? Okulların parasız olması lazım, kesinlikle parasız olması lazım, dershanelerin kesinlikle parasız olması lazım, Finlandiya’yı örnek gösterdik orada bırakın ders kitaplarını tüm materyaller bile ücretsizdir. Şunu söyleyeyim, bir ailenin çocuğu çok başarılıdır, peki bu çocuk şuan da bir öğrencinin okul maliyeti her halde 30 – 40 bin liradan aşağı değildir İlk okul talebesinin, bu çocuk nasıl okuyacak? Paralı eğitim olur mu? Şuan da paran varsa okursun, paran yoksa okuyamazsın, fakir ailelerin çocuklarına bakalım, belki yüz binlerce beyin var ne yazık ki kayboluyorlar çünkü bunların elinden tutan yok. Dershaneye gidemiyorlar, okula gidemiyorlar, gelelim okul konusuna. Yanı başımız da Cengiz Topel İlk Okulu var, geçmiş yıllar da Urfa’mızın en güzide okullarıydı şuan da sınıf mevcutlarını sordum geçenler de, sınıf mevcutları 70 civarın da ve bunların yüzde 80 oranı da Suriyeli. Bu çocuklarımız orada nasıl temel eğitim alacak, öğretmen orada Suriyelilere nasıl bir dil kullanacak, onlara nasıl bir eğitim verecek, bizim yerli öğrencilerimize, milli dediğimiz öğrencilerimize nasıl ders verecek her sınıfta 50 – 60 – 70 kişi var. Diğer tarafta paralı olan okullar da 15 – 20 kişi var, eski Türkiye’de tam tersine fakir çocuklar okurdu çünkü fakir çocuğun okumaya ihtiyacı vardır, hevesi vardır çünkü bir an önce o koşullardan kurtulup rahat koşullara ulaşmak için. Eski Türkiye’de bunlar yoktu, özel okullar vardı ama bu kadar değildi.dedi.
EĞİTİM
22 Şubat 2022 - 18:19
Güncelleme: 22 Şubat 2022 - 18:37
Eğitim Toplumların, Gelişmesiyle Alakalı En Temel Unsurdur
İş insanı İhsan Paydaş Şanlıurfa Gazetesine eğitimde yaşanan sıkıntıları ve çözüm önerilerini anlattı.
EĞİTİM
22 Şubat 2022 - 18:19
Güncelleme: 22 Şubat 2022 - 18:37