Demirkapı; hayattaki hangi zorluğa uygularsan uygulayın insan ilişkilerinde ya da hedeflediğiniz bir noktaya ulaşmak için mutlaka başarılı olacağınız kavramlar var.
Karaköprüye girince sanki burası Urfa değilmiş gibi geliyor insana aslında burası Urfa ve doğru şeyler yapılıyor diye düşünüyorum. Hem yakın çevreyi hem de göbeklitepeyi biz özellikle insanlık tarihinin dört bin yıllık geçmişi olduğunu biliyorduk
SİZİ TANIYABİLİRMİYİZ?
Ben Mehmet Demirkapı Sakarya doğumluyum aslen Rizeliyim ve İzmir’e ikametten emekli bir öğretmenim. 2012 de emekli oldum fizik öğretmeniyim kitap fuarı için uzun bir aradan sonra Urfa’ya ilk geldim 2012 de ilk defa gelmiştim 2012 yılında Urfa’ya altı defa geldim ondan sonra Urfa ya ilk defa geldim. Burada fuarda Urfalı kitapseverlerle buluşmak için buradayız.
ŞANLIURFA’YI NASIL BULDUNUZ?
Şanlıurfa hızla büyün bir kent görünümde benim için tarihi dokusunu koruyarak bunu başarma çabasında en azından. Karaköprüye girince sanki burası Urfa değilmiş gibi geliyor insana aslında burası Urfa ve doğru şeyler yapılıyor diye düşünüyorum. Hem yakın çevreyi hem de göbeklitepeyi biz özellikle insanlık tarihinin dört bin yıllık geçmişi olduğunu biliyorduk Niğde’de müzeleri gezdik orada altı bin yıllık önceki zaman diliminden bahsediyorum o dönemlere ait bulgular eserler var ama göbeklitepe dünyadaki dünyaya bakışını seyrini değiştiren bir olgu oldu tüm dünya için ve bizim içinde ondan dolayı burayı gezmek farklı bir bakışla bakmamamıza sebep olacak diye düşünüyorum.
YAZARLIK YÖNÜNÜZDEN BAHSEDERMİSİNİZ?
İnsanın ilk yazma eylemi çocukken mektup yazıyorsunuz benim babam gurbeteydi Almanya’da biz ona mektup yazsaydık ve mektupları da ben yazardım babam bize bir fark katmıştı bize daktilo getirmişti ben daktilo ile yazardım. O zamanlar zor oluyordu daktilo ile yazmak ama biz yazardık daktilonun son sayfasına da elimizi koyardık elimizin şeklini çizerdik babmda elinin şeklin bize çizerek gönderirdi. O zamanlar mektuplaşırdık ve yazma eylemi ilkin mektup yazmakla başlardı daha sonra edebiyata yakın insanlar olduğumuz için okumaya ilkokulda başladığımız için herhalde yazdıklarımız hep fark edildi öğretmenlerimiz tarafından ama bunu bir edebiyat dünyasına dönüştürmek çok uzun bir yol aldı deme ki her şeyin bir zamanı var.2017 de ilk kitabım çıktı edebiyat dünyasında ve özellikle mühür kitaplığı bu anlamda bize çok destek oldu bu anlamda Mustafa Fırat beye çok teşekkür ediyorum.2017 de çıkan kitabımız benimki ülkede şiir türünde bir kitap ülkede çok okunan bir tür değil tüm edebiyat türleri içerisinde önce belli şairlerin şiirleri belli sayılarda satılıyor. Bundan dolayı yeni şairlerin yol alması için belli bir zaman istiyor. Bizde bu anlamda 2017 de çıkan kitabımız birinci baskısı bitti ikinci yılında ikinci baskısı oldu üçüncü yılında üçüncü baskısıyla Urfa kitap fuarına geldik bu sezona öyle başladık. Kendi içerisinde bir başarısı var ama bizim daha çok yol almamız gerekiyor. Nisan ayında inşallah ikinci bir şiir kitabı fizikçi olduğum içinde yaklaşık yirmi beş yıllık tecrübemle ve bu alanda çok iyi bir kitaba ihtiyaç olduğunu düşündüm ülkemize, gençlere, velilere ve öğretmenlere hitap eden çok özel bir kitap hazırlıyorum. Bu kitabın ismi de “Ah şu Fizik” fizik problemini çözmek, yol yöntem tekniklerini bana ait bir metotla öğrettiğim öğrencilerimin başarılı öyküleri var bir başarı öyküsü kitabıdır. Oradaki ilkeleri hayattaki hangi zorluğa uygularsan uygulayın insan ilişkilerinde ya da hedeflediğiniz bir noktaya ulaşmak için mutlaka başarılı olacağınız kavramlar var. İsmi “Baklava dilimi metodu” biliyorsunuz bu ülkede insanlar ikram etmeyi çok sever özellikle tatlı çok başka bir şey ve baklavanın çok özel bir yeri var. Ben özellikle baklavayı ortadan ikiye kestiğiniz zaman bir üçgen çıkar ortaya birinci üçgeni “başarı üçgeni”, ikinci üçgeni “mutluluk üçgeni”diyorum. Üçgenlerin köşelerinde kavramlar var. Herkes iki kavramı biliyor ama üçüncü kavaramı hayatımıza yerleşmiş olsaydı şuanda bu genç nüfusa sahip ülkemizin dünyadaki yeri çok başka olurdu. Zannediyorum bizim genlerimizde böyle bir hatalık var tespit ettim bu hastalıkta tedavi olunacağı bir kitap düşünüyorum inşallah nisanda okurlarımızla buluşur diye düşünüyorum inşallah
ŞİİR TÜRÜNDE KİTAPLAR YAZIYORSUNUZ İLERİKİ DÖNENEMLERDE FARKLI TÜRDE KİTAP YAZMAYI DÜŞÜNÜYORMUSUNUZ?
İnanın önceki gün iki okur yarım saatlik aralarla burada beni dinlediler burada kalabalık olduğu zaman kitapları anlatıyoruz gençlere dokunmak istiyoruz bu anlamda onlara yön göstermek istiyorum bir okurum kitabımı inceledi hüzün fotoğrafları üçüncü baskısını yaptı bu üçüncü baskısı kitabı inceledikten sonra konuşmalarımızda dinlemiş bana şunu söyledi sizin bir kitabınız mı var dedi ben evet dedim bana dedi sizin öykünüz yok mu ben var dedim ama henüz kitaplaşmadı dedim bana dedi lütfen onlarında çabuk yazın dedi siz bir kitapla yetinmemelisiniz dedi. Ben buna şaşırdım kitabımı imzaladı aldı gitti. Bir yarım saat sonra bir üniversite öğrencisi geldi edebiyat okuyordu sanırım konuştuk oda sohbetleri dinlemiş daha sonra kitabımı inceledi bana dedi ki ben bunda şok oldum bana dedi siz bu kitaptan çok daha fazlasınız dedi oda aynı şekilde diğer kitaplarınızı da hemen yazın dedi. Oklularla buluşmak kitap fuarlarında farkın dalı okurlarla buluşmak bize gerçekten yol aldırıyor. Bende üç aydır evden ayrıyım fuarları geziyoruz Anadolu’yu dolaşıyoruz karış karış amacımız şu gerçekten “dokunmak bir eylemdir.” Kitabımla ilgili bir röportaj yapıldığında şöyle sormuştu edebiyat öğretmeni hocam bana diki kitabınızda bir şiiriniz var “Dokunmak” siz birçok şiirde de bu kelimeyi kullanmışsınız acaba sizce nedir dokunmak benimde ilk ağzımdan çıkan cümle şu oldu “dokunmak bir eylemdir.” Direk söyleşinin başlığına bu cümleyi yazmış tabi benimde çok ilgimi çekti tabi bu nu açtım dokunmak nasıl bir eylemdir insan doğduğu andan itibaren dokunma eylemine başlıyor. Her şeyi tanımak, hissetmek ve her şeyi görmek istiyor ama dokunmakla başlıyor her eylemin başı bugün eğer fiziksen dokunmanın önüne geçebiliyorsak insan olarak insani duygularımızı talıyan şeylerin olduğunu biz görüyoruz.9+ bu anlamda Urfa bizim için çok değerli bizim gibi bizden asırlar önce gelmiş bu bölgede yaşamış insanların dokunduklarını, yaptıklarını, yaşadıklarını hissedebiliyorsunuz görebiliyorsunuz bu yüzden bukadim bir eylem diye düşünüyorum. Mevlana’da dokunmuş yüreklere Halil İbrahim peygamberimizde dokunmuş bakıyorsunuz kim varsa geçmişten gelen hep dokunup dokunup bırakmış bizde onların izinden gidebilirsek ne mutlu bize.
ŞANLIURFA HALKININ KİTAPLARINIZA İLGİSİ NASIL?
Bence tüm öğretmenler ezberinde en az bir şiir olması lazım ezberinde yoksa bile derse girdiğinde branşı ne olursa olsun çocuklar sıkıldığı anda gevşedikleri anda bayıldığı anda kırk dakikalık bir dersin yirmi beş dakikasında ders anlatmalı öğretmen geriye kalan beş dakika da yoklamayla geçer kalan diğer dakikalarda çocukların motivasyonunu yükseltecek küçük bir öykü anlatabilir küçük bir şiir onları toplayabilir bu anlamda bir öğretmenin görevi bir sanatçı gibi çocukların rengini, duygularını, sınıftaki hislerini yakalamalı ve branşı hani branş ise dersini onların anlamaya yaklaştığı anda onlara bunuvermeli bu öğretmenlik mesleğinin aslında bir tiyatro sanatçısı gibi bir sinema sanatçısı gibi işi için yüreğini ortaya koyması gerekiyor. Ben bazı konferanslarda veya seminerlerde okullara gittiğimde sorarım gençlere işçi nedir? diye tanım isterim. Cevap veriler işçiyle ilgili birçok tanım verirler ama işçi tanımı şudur beden gücüyle çalışan insan demektir. İkinci soruyu da hemen sorarım usta nedir? Derim herkes bir cevap veriri aslında doğrusu şöyledir usta beden gücünün yanında akıl gücünü kullanan kişidir. Sonra zanaatkâr nedir? Diye sorduğumda beden gücü, akıl gücü ve yaptığı işe yüreğini koyan insandır zanaatkâr. Bu yüzden bazı izler vardır ki sanatçılarımızdan yüreğini de koyduğu için o bir emekçidir yüreği ile birlikte bizim karşımıza çıktığı için gerçekten biz onu zanaatkâr diye tanımlarız. Bu yüzden her öğretmenin bu anlamda bu üç kavramı içinde bulunduran bir ruhta olması ve donanımlı olması gerekmektedir ben böyle düşünüyorum.
SON OLARAK OKURLARINIZA VE ŞANLIURFALI OKURLARA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Gençler buraya geliyor örneğin bir veli geldi şelerkoms veya polisiye macera okumak demek şu demek ben altıncı sınıfa giderken okudum bir yada iki gecede akadakristy bitirdim yani her bir kitabını öyle başladım bu bir tür bu türün özelliği şudur çocuklarınıza şunu sağlıyor bu konuda velilerin duyarlı olması gerekiyor bu edebiyatın bir türüdür çocuklarımızın matematik zekasını geliştiren ve okumasını geliştiren bir tür ve dokuzuncu yada on birinci sınıfsa mutlaka bu türü okuması gerekiyor veya mizah çünkü mizah ve polisiye macera kitapları hızlı okumanın yanı da çocuklarımızın zekalarının bileğinin taşlarıdır. Böyle bilmek gerekiyor sonra mutlaka bizim yayınların Türk klasikleri var çok özel hazırlandı gerçekten içeriği günümüz Türkçesine bilinir bir Türkçeyle türk edebiyatına yeniden kazandırdık bir fuarda yedinci sınıfa giden bir çocuğa sordum iyi bir doktor veya avukat olmak istiyor musun dedim evet dedi ben dedim o zaman bu Türk klasiklerini okumalısın dedim hocam hangisinden başlayım dedi tabi ki dedim Mai ve Siyah bir numaram Halit ziyanında bir numarası çocuk kitabı aldı gitti iki gün sonra geldi eğilerek şöyle söyledi hocam bu yazar harikaymış ben bu yazarın kitabını çok beğendim bunun başka kitabı var mı var dedim ve defteri verdim. Eğer biz bunu günümüz Türkçesiyle hazırlamasaydık bu eseri bu şekilde anlayıp bana geri dönüşü olurumuydu iki günde bitirdi anladı ve döndü diğerini verdim o biraz daha ince bir gün sonra annesiyle geldi ve bütün Türk klasiği setini aldı. Çok duygulandım. Ben şimdi gençlere soruyorum sekizinci sınıf sınavında Türkçeni ful isterimsin hocam isterim dedi. o zaman okuyacaksın nasıl okuyacaksın günde üç saat sekizinci sınıf öğrencisinin ders çalışması gerekiyor. Yedi ve altıncı sınıfların en az iki saat çalışmalı ama günde o gün ölmediysen eğer yirmi dakika kitap okumalısın ortalama insan bir dakikada bir sayfa kitap okur ve ortalama otuz dakika ayda otuz sayfa yapar oda yaklaşık beş kitap bitir. Bu ne demek yılda bir öğrenci ortalama elli kitap bitirmeli bunu yaparsa bir öğrenci şuanda tüm sınav sorularını üniversite sınavlarda dahil ben fizik öğretmeniyim artık işlemdir bir şey yok temel kavramları bilecek yorum yapacak okuma hızı yoksa, okuduğunu anlama kapasitesi zayıfsa okuduğunu nasıl anlayacak bu yüzden bir kuşa benzetiyorum Anka kuşunu düşün gidecek ama gidemiyor bir kanadı kırık sadece ders çalışıyor bazı öğretmenler öğrencilere demiş ki sakın kitap okumayın sadece ders çalışın böyle bir şey olabilir mi derste çalışacak, sonra bir gün mutlaka sinemaya gidecek, kendini relax bırakacak, farkında lığı olan şeyler yapacak, gitar çalacak, şarkı söyleyecek, spor yapacak yani sadece ders çalışmak olur mu biz insan yetiştirdik duyguları olan insanlarız bu yüzden mutlaka kitap okumayı bırakmamalı bir matematik sorusunu öğrenci kitap okuyorsa üç dakikada çözdüğü soruyu bir dakikada çözer. Çünkü okuduğunu anlayan ve hızla çözen öğrenci başarılı olur. Okudukça algılama zekâsın geliştirebilir bunda da Türk klasiklerini mutlaka okuması gerekiyor ve Sabahattin Ali kitaplarını okuması gerekiyor. İllerdeki fuarlarda kitabın başında bir şiirim var bu şiirimde Urfa’dan da bahsediyorum ismi şudur Deli yanım Anadolu”
Hey deli yanım
Ne zaman bir yola düşsem
Hiç bakmam ardıma kim gelir diye
Kural bellidir her daim
Kalan sağlar bizimdir
Bu dağlar bizim
Dağlarda çoban
Dağlarda kurt bizim
Kuzular bizimdir
Bu gökyüzü ve yıldızlar bizim
Bizim olmayan hiç bir yer yok bize
Biz bir yürekle tanış olunca
Bin yürekle çoğalanız
Biz bir yüreğe dokununca feryadı figanlar susar
Susar kerbela
Susar Akdeniz ve ege
Susar Halep ve Şam
Bir abu hayat ırmağıdır ülkem
Bir tarafta Kızılırmak ve Yeşilırmak
Bir tarafta Fırat ve Dicle
Bir tarafta Nillin kardeşi Sakarya
Hey benim deli yanım
Egenin türküleri
Karadenizin kemençesi
Sıvasın sazı
Erzurum’un sözü
Diyarbekirin zılgıtı halkım
Mardin’in insanı kalbim
Urfa’nın yanık yürekleri heyy
heyy deli yanım
heyy gül yanım
Be heyy yürek devletim
Beni bana veren derdim
Dertlere derman veren eyyy rabbim
Bırakma bizi
Bırakma ellerimizi
Bırakma yüreklerimizi
BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Ben teşekkür ederim.
Karaköprüye girince sanki burası Urfa değilmiş gibi geliyor insana aslında burası Urfa ve doğru şeyler yapılıyor diye düşünüyorum. Hem yakın çevreyi hem de göbeklitepeyi biz özellikle insanlık tarihinin dört bin yıllık geçmişi olduğunu biliyorduk
SİZİ TANIYABİLİRMİYİZ?
Ben Mehmet Demirkapı Sakarya doğumluyum aslen Rizeliyim ve İzmir’e ikametten emekli bir öğretmenim. 2012 de emekli oldum fizik öğretmeniyim kitap fuarı için uzun bir aradan sonra Urfa’ya ilk geldim 2012 de ilk defa gelmiştim 2012 yılında Urfa’ya altı defa geldim ondan sonra Urfa ya ilk defa geldim. Burada fuarda Urfalı kitapseverlerle buluşmak için buradayız.
ŞANLIURFA’YI NASIL BULDUNUZ?
Şanlıurfa hızla büyün bir kent görünümde benim için tarihi dokusunu koruyarak bunu başarma çabasında en azından. Karaköprüye girince sanki burası Urfa değilmiş gibi geliyor insana aslında burası Urfa ve doğru şeyler yapılıyor diye düşünüyorum. Hem yakın çevreyi hem de göbeklitepeyi biz özellikle insanlık tarihinin dört bin yıllık geçmişi olduğunu biliyorduk Niğde’de müzeleri gezdik orada altı bin yıllık önceki zaman diliminden bahsediyorum o dönemlere ait bulgular eserler var ama göbeklitepe dünyadaki dünyaya bakışını seyrini değiştiren bir olgu oldu tüm dünya için ve bizim içinde ondan dolayı burayı gezmek farklı bir bakışla bakmamamıza sebep olacak diye düşünüyorum.
YAZARLIK YÖNÜNÜZDEN BAHSEDERMİSİNİZ?
İnsanın ilk yazma eylemi çocukken mektup yazıyorsunuz benim babam gurbeteydi Almanya’da biz ona mektup yazsaydık ve mektupları da ben yazardım babam bize bir fark katmıştı bize daktilo getirmişti ben daktilo ile yazardım. O zamanlar zor oluyordu daktilo ile yazmak ama biz yazardık daktilonun son sayfasına da elimizi koyardık elimizin şeklini çizerdik babmda elinin şeklin bize çizerek gönderirdi. O zamanlar mektuplaşırdık ve yazma eylemi ilkin mektup yazmakla başlardı daha sonra edebiyata yakın insanlar olduğumuz için okumaya ilkokulda başladığımız için herhalde yazdıklarımız hep fark edildi öğretmenlerimiz tarafından ama bunu bir edebiyat dünyasına dönüştürmek çok uzun bir yol aldı deme ki her şeyin bir zamanı var.2017 de ilk kitabım çıktı edebiyat dünyasında ve özellikle mühür kitaplığı bu anlamda bize çok destek oldu bu anlamda Mustafa Fırat beye çok teşekkür ediyorum.2017 de çıkan kitabımız benimki ülkede şiir türünde bir kitap ülkede çok okunan bir tür değil tüm edebiyat türleri içerisinde önce belli şairlerin şiirleri belli sayılarda satılıyor. Bundan dolayı yeni şairlerin yol alması için belli bir zaman istiyor. Bizde bu anlamda 2017 de çıkan kitabımız birinci baskısı bitti ikinci yılında ikinci baskısı oldu üçüncü yılında üçüncü baskısıyla Urfa kitap fuarına geldik bu sezona öyle başladık. Kendi içerisinde bir başarısı var ama bizim daha çok yol almamız gerekiyor. Nisan ayında inşallah ikinci bir şiir kitabı fizikçi olduğum içinde yaklaşık yirmi beş yıllık tecrübemle ve bu alanda çok iyi bir kitaba ihtiyaç olduğunu düşündüm ülkemize, gençlere, velilere ve öğretmenlere hitap eden çok özel bir kitap hazırlıyorum. Bu kitabın ismi de “Ah şu Fizik” fizik problemini çözmek, yol yöntem tekniklerini bana ait bir metotla öğrettiğim öğrencilerimin başarılı öyküleri var bir başarı öyküsü kitabıdır. Oradaki ilkeleri hayattaki hangi zorluğa uygularsan uygulayın insan ilişkilerinde ya da hedeflediğiniz bir noktaya ulaşmak için mutlaka başarılı olacağınız kavramlar var. İsmi “Baklava dilimi metodu” biliyorsunuz bu ülkede insanlar ikram etmeyi çok sever özellikle tatlı çok başka bir şey ve baklavanın çok özel bir yeri var. Ben özellikle baklavayı ortadan ikiye kestiğiniz zaman bir üçgen çıkar ortaya birinci üçgeni “başarı üçgeni”, ikinci üçgeni “mutluluk üçgeni”diyorum. Üçgenlerin köşelerinde kavramlar var. Herkes iki kavramı biliyor ama üçüncü kavaramı hayatımıza yerleşmiş olsaydı şuanda bu genç nüfusa sahip ülkemizin dünyadaki yeri çok başka olurdu. Zannediyorum bizim genlerimizde böyle bir hatalık var tespit ettim bu hastalıkta tedavi olunacağı bir kitap düşünüyorum inşallah nisanda okurlarımızla buluşur diye düşünüyorum inşallah
ŞİİR TÜRÜNDE KİTAPLAR YAZIYORSUNUZ İLERİKİ DÖNENEMLERDE FARKLI TÜRDE KİTAP YAZMAYI DÜŞÜNÜYORMUSUNUZ?
İnanın önceki gün iki okur yarım saatlik aralarla burada beni dinlediler burada kalabalık olduğu zaman kitapları anlatıyoruz gençlere dokunmak istiyoruz bu anlamda onlara yön göstermek istiyorum bir okurum kitabımı inceledi hüzün fotoğrafları üçüncü baskısını yaptı bu üçüncü baskısı kitabı inceledikten sonra konuşmalarımızda dinlemiş bana şunu söyledi sizin bir kitabınız mı var dedi ben evet dedim bana dedi sizin öykünüz yok mu ben var dedim ama henüz kitaplaşmadı dedim bana dedi lütfen onlarında çabuk yazın dedi siz bir kitapla yetinmemelisiniz dedi. Ben buna şaşırdım kitabımı imzaladı aldı gitti. Bir yarım saat sonra bir üniversite öğrencisi geldi edebiyat okuyordu sanırım konuştuk oda sohbetleri dinlemiş daha sonra kitabımı inceledi bana dedi ki ben bunda şok oldum bana dedi siz bu kitaptan çok daha fazlasınız dedi oda aynı şekilde diğer kitaplarınızı da hemen yazın dedi. Oklularla buluşmak kitap fuarlarında farkın dalı okurlarla buluşmak bize gerçekten yol aldırıyor. Bende üç aydır evden ayrıyım fuarları geziyoruz Anadolu’yu dolaşıyoruz karış karış amacımız şu gerçekten “dokunmak bir eylemdir.” Kitabımla ilgili bir röportaj yapıldığında şöyle sormuştu edebiyat öğretmeni hocam bana diki kitabınızda bir şiiriniz var “Dokunmak” siz birçok şiirde de bu kelimeyi kullanmışsınız acaba sizce nedir dokunmak benimde ilk ağzımdan çıkan cümle şu oldu “dokunmak bir eylemdir.” Direk söyleşinin başlığına bu cümleyi yazmış tabi benimde çok ilgimi çekti tabi bu nu açtım dokunmak nasıl bir eylemdir insan doğduğu andan itibaren dokunma eylemine başlıyor. Her şeyi tanımak, hissetmek ve her şeyi görmek istiyor ama dokunmakla başlıyor her eylemin başı bugün eğer fiziksen dokunmanın önüne geçebiliyorsak insan olarak insani duygularımızı talıyan şeylerin olduğunu biz görüyoruz.9+ bu anlamda Urfa bizim için çok değerli bizim gibi bizden asırlar önce gelmiş bu bölgede yaşamış insanların dokunduklarını, yaptıklarını, yaşadıklarını hissedebiliyorsunuz görebiliyorsunuz bu yüzden bukadim bir eylem diye düşünüyorum. Mevlana’da dokunmuş yüreklere Halil İbrahim peygamberimizde dokunmuş bakıyorsunuz kim varsa geçmişten gelen hep dokunup dokunup bırakmış bizde onların izinden gidebilirsek ne mutlu bize.
ŞANLIURFA HALKININ KİTAPLARINIZA İLGİSİ NASIL?
Bence tüm öğretmenler ezberinde en az bir şiir olması lazım ezberinde yoksa bile derse girdiğinde branşı ne olursa olsun çocuklar sıkıldığı anda gevşedikleri anda bayıldığı anda kırk dakikalık bir dersin yirmi beş dakikasında ders anlatmalı öğretmen geriye kalan beş dakika da yoklamayla geçer kalan diğer dakikalarda çocukların motivasyonunu yükseltecek küçük bir öykü anlatabilir küçük bir şiir onları toplayabilir bu anlamda bir öğretmenin görevi bir sanatçı gibi çocukların rengini, duygularını, sınıftaki hislerini yakalamalı ve branşı hani branş ise dersini onların anlamaya yaklaştığı anda onlara bunuvermeli bu öğretmenlik mesleğinin aslında bir tiyatro sanatçısı gibi bir sinema sanatçısı gibi işi için yüreğini ortaya koyması gerekiyor. Ben bazı konferanslarda veya seminerlerde okullara gittiğimde sorarım gençlere işçi nedir? diye tanım isterim. Cevap veriler işçiyle ilgili birçok tanım verirler ama işçi tanımı şudur beden gücüyle çalışan insan demektir. İkinci soruyu da hemen sorarım usta nedir? Derim herkes bir cevap veriri aslında doğrusu şöyledir usta beden gücünün yanında akıl gücünü kullanan kişidir. Sonra zanaatkâr nedir? Diye sorduğumda beden gücü, akıl gücü ve yaptığı işe yüreğini koyan insandır zanaatkâr. Bu yüzden bazı izler vardır ki sanatçılarımızdan yüreğini de koyduğu için o bir emekçidir yüreği ile birlikte bizim karşımıza çıktığı için gerçekten biz onu zanaatkâr diye tanımlarız. Bu yüzden her öğretmenin bu anlamda bu üç kavramı içinde bulunduran bir ruhta olması ve donanımlı olması gerekmektedir ben böyle düşünüyorum.
SON OLARAK OKURLARINIZA VE ŞANLIURFALI OKURLARA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Gençler buraya geliyor örneğin bir veli geldi şelerkoms veya polisiye macera okumak demek şu demek ben altıncı sınıfa giderken okudum bir yada iki gecede akadakristy bitirdim yani her bir kitabını öyle başladım bu bir tür bu türün özelliği şudur çocuklarınıza şunu sağlıyor bu konuda velilerin duyarlı olması gerekiyor bu edebiyatın bir türüdür çocuklarımızın matematik zekasını geliştiren ve okumasını geliştiren bir tür ve dokuzuncu yada on birinci sınıfsa mutlaka bu türü okuması gerekiyor veya mizah çünkü mizah ve polisiye macera kitapları hızlı okumanın yanı da çocuklarımızın zekalarının bileğinin taşlarıdır. Böyle bilmek gerekiyor sonra mutlaka bizim yayınların Türk klasikleri var çok özel hazırlandı gerçekten içeriği günümüz Türkçesine bilinir bir Türkçeyle türk edebiyatına yeniden kazandırdık bir fuarda yedinci sınıfa giden bir çocuğa sordum iyi bir doktor veya avukat olmak istiyor musun dedim evet dedi ben dedim o zaman bu Türk klasiklerini okumalısın dedim hocam hangisinden başlayım dedi tabi ki dedim Mai ve Siyah bir numaram Halit ziyanında bir numarası çocuk kitabı aldı gitti iki gün sonra geldi eğilerek şöyle söyledi hocam bu yazar harikaymış ben bu yazarın kitabını çok beğendim bunun başka kitabı var mı var dedim ve defteri verdim. Eğer biz bunu günümüz Türkçesiyle hazırlamasaydık bu eseri bu şekilde anlayıp bana geri dönüşü olurumuydu iki günde bitirdi anladı ve döndü diğerini verdim o biraz daha ince bir gün sonra annesiyle geldi ve bütün Türk klasiği setini aldı. Çok duygulandım. Ben şimdi gençlere soruyorum sekizinci sınıf sınavında Türkçeni ful isterimsin hocam isterim dedi. o zaman okuyacaksın nasıl okuyacaksın günde üç saat sekizinci sınıf öğrencisinin ders çalışması gerekiyor. Yedi ve altıncı sınıfların en az iki saat çalışmalı ama günde o gün ölmediysen eğer yirmi dakika kitap okumalısın ortalama insan bir dakikada bir sayfa kitap okur ve ortalama otuz dakika ayda otuz sayfa yapar oda yaklaşık beş kitap bitir. Bu ne demek yılda bir öğrenci ortalama elli kitap bitirmeli bunu yaparsa bir öğrenci şuanda tüm sınav sorularını üniversite sınavlarda dahil ben fizik öğretmeniyim artık işlemdir bir şey yok temel kavramları bilecek yorum yapacak okuma hızı yoksa, okuduğunu anlama kapasitesi zayıfsa okuduğunu nasıl anlayacak bu yüzden bir kuşa benzetiyorum Anka kuşunu düşün gidecek ama gidemiyor bir kanadı kırık sadece ders çalışıyor bazı öğretmenler öğrencilere demiş ki sakın kitap okumayın sadece ders çalışın böyle bir şey olabilir mi derste çalışacak, sonra bir gün mutlaka sinemaya gidecek, kendini relax bırakacak, farkında lığı olan şeyler yapacak, gitar çalacak, şarkı söyleyecek, spor yapacak yani sadece ders çalışmak olur mu biz insan yetiştirdik duyguları olan insanlarız bu yüzden mutlaka kitap okumayı bırakmamalı bir matematik sorusunu öğrenci kitap okuyorsa üç dakikada çözdüğü soruyu bir dakikada çözer. Çünkü okuduğunu anlayan ve hızla çözen öğrenci başarılı olur. Okudukça algılama zekâsın geliştirebilir bunda da Türk klasiklerini mutlaka okuması gerekiyor ve Sabahattin Ali kitaplarını okuması gerekiyor. İllerdeki fuarlarda kitabın başında bir şiirim var bu şiirimde Urfa’dan da bahsediyorum ismi şudur Deli yanım Anadolu”
Hey deli yanım
Ne zaman bir yola düşsem
Hiç bakmam ardıma kim gelir diye
Kural bellidir her daim
Kalan sağlar bizimdir
Bu dağlar bizim
Dağlarda çoban
Dağlarda kurt bizim
Kuzular bizimdir
Bu gökyüzü ve yıldızlar bizim
Bizim olmayan hiç bir yer yok bize
Biz bir yürekle tanış olunca
Bin yürekle çoğalanız
Biz bir yüreğe dokununca feryadı figanlar susar
Susar kerbela
Susar Akdeniz ve ege
Susar Halep ve Şam
Bir abu hayat ırmağıdır ülkem
Bir tarafta Kızılırmak ve Yeşilırmak
Bir tarafta Fırat ve Dicle
Bir tarafta Nillin kardeşi Sakarya
Hey benim deli yanım
Egenin türküleri
Karadenizin kemençesi
Sıvasın sazı
Erzurum’un sözü
Diyarbekirin zılgıtı halkım
Mardin’in insanı kalbim
Urfa’nın yanık yürekleri heyy
heyy deli yanım
heyy gül yanım
Be heyy yürek devletim
Beni bana veren derdim
Dertlere derman veren eyyy rabbim
Bırakma bizi
Bırakma ellerimizi
Bırakma yüreklerimizi
BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Ben teşekkür ederim.