İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Obezite Merkezi Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Feray Akbaş, “Toplumda obezite tehlikesi göz ardı ediliyor. Obezite hem ülkemizde hem dünyada pandemi halinde. Kişi fazla kiloluysa ‘sadece balıketliyim’ diyor, sadece estetik bir sorun olarak görülebiliyor. Hiçbir ilaç obezitede tek başına tedavi yöntemi olamaz. Merdiven altı yöntemlerden kimse fayda görmez, hayatlarını tehlikeye atarlar" dedi. Son yıllarda sağlıklı gıdalardan uzaklaşılarak işlenmiş gıdaların yoğun şekilde tüketilmesi, hareketsizliğin artması gibi durumlar nedeniyle tüm dünyada obezite rakamları gün geçtikte artıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 53 ülkeyi kapsayan obezite raporunda Türkiye’nin birinci sırada olduğu gözler önüne serilirken uzmanlar obeziteye karşı uyarılarını yineliyor. Türkiye nüfusunda fazla kilolu ya da obez yetişkin oranının yüzde 66.8 olduğu ifade edilirken, kadınların erkeklere oranla daha fazla risk altında olduğuna vurgu yapılıyor. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Obezite Merkezi de Fatih'teki eski Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Binası'nda multidisipliner bir yaklaşımla obezite hastalarına tedavi imkanı sunuyor. Merkezde diyetisyen, psikolog, fizyoterapist, kardiyolog ve hemşireler eşliğinde hastaların fazla kilolarından sağlıklı bir şekilde kurtulmalarına yardımcı olunuyor. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mehmet Toptaş’ın merkezdeki çalışmalara büyük destek verdiğini anlatan Dahiliye Klinik Şefi ve Obezite Merkezi Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Feray Akbaş da merkez hakkında bilgi verirken, vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. Doç. Dr. Akbaş, obezite merkezinin vatandaşlar için her yönden donanımlı bir alan olduğunu anlatırken vatandaşların merdivenaltı noktalarda sağlık dışı uygulamalara geçit vermemesi gerektiğine vurgu yaptı.
Obezitenin giderek yükselen bir problem olarak varlığını
sürdürdüğünü anlatan ve birçok hastalığı beraberinde getirdiğine dikkat çeken
İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Klinik Şefi ve Obezite Merkezi
Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Feray Akbaş, “Obezite hem ülkemizde hem dünyada pandemi
halinde, dünyada 1.9 milyar insan fazla kilolu ve bunun 650 milyonu obeziteli.
Ülkemizde de maalesef Avrupa’da bu konuda birincilik aldık, yüzde 32 oranla
obezite konusunda Avrupa’nın en kötü durumda olan ülkesiyiz. Obezite bir
pandemi ve kronik bir hastalıktır bu nedenle ciddiyetle ele alınması gerekir.
Obezite sadece bir kilo fazlalığı bel çevresi genişliği değildir. Eşlik eden
hastalıklarıyla, sebep olduğu komorbiditelerle çok ciddi sonuçlara sebep
olmaktadır. Çeşitli kanserlere, safra kesesi taşlarına, psikolojik sorunlara,
diz eklem sorunlarına, uyku apne sendromuna daha sayamayacağım pek çok soruna
bazı kanser türlerine bile sebep olmaktadır. Zaten Sağlık Bakanlığı onaylı 2
tane ilacımız var. Hiçbir ilaç obezitede tek başına tedavi yöntemi olamaz,
obezitenin tedavisi bellidir. Diyet, egzersiz, davranış değişikliği, ilaç ve
cerrahi tedavi şeklinde sıralanır. Bizim merkezimiz Avrupa’daki kabul görmüş,
özelleşmiş obezite merkezlerinden biri. Haseki binamızda çok donanımlı, çok
güzel bir merkezimiz oldu, çok mutluyuz. Obezite konusunda hastaların eğitimi
tedavinin çok büyük bir kısmı oluşturuyor. Biz obeziteyle mücadele etmek
istiyorsak bu çocukluktan başlamalı. Okul kantinlerinde, okul yemekhanelerinde
sağlıklı yiyecek alternatifleri olmalı, bunlar çocuklara sunulmalı.
İşyerlerinde sağlıklı yiyecekler öğle yemeklerinde sunulmalı. Fiziksel
aktiviteyi arttıracak çevresel düzenlemeler hem okullarda hem işyerlerinde
yapılmalı. İşlenmiş yiteceklerdeki yağı, şekeri, tuzu acilen azaltmamız lazım”
dedi.
Kişilerin obeziteyi bir hastalık olarak görerek doğru tedavi
yöntemlerine yönelmeleri gerektiğine vurgu yapan Doç. Dr. Feray Akbaş, “Bazen
kişi fazla kiloluysa 'ben sadece balıketliyim' diyor, vücut kitle indeksi 30’un
üzerinde olan bizim obezite dediğimiz hastalar bile kendini, fazla kilolu
grubunda zannedebiliyor. Hekimin değerlendirmediği bir tedavi yöntemi kabul
edilemez. Merdivenaltı olarak tabir edilen yöntemlerden kimse fayda görmez, tam
tersine hayatlarını tehlikeye atarlar. Bunların çoğunda kalp atışını, tansiyonu
arttıran çok zararlı maddeler olabiliyor, bunlardan fayda görmeleri mümkün değil.
Toplumda obezite tehlikesi göz ardı ediliyor. Sadece estetik bir sorun olarak
görülüyor, hastalık olarak ele alınması gerekir. Obezite olduktan sonra
tedavisi gerçekten zor ve uzun o yüzden olmadan önce normal kiloluyken
sağlığımızı sürdürmeye devam edelim. Fazla kiloluyken de hemen önlemlerimizi
almaya bakalım. Sağlıklı dengeli beslenmek için uğraşalım. Fiziksel olarak
aktif olmak için uğraşalım, kalıcı sürdürülebilir yaşam değişiklikleri için
gecikmeyelim” diye konuştu.
Merkezde tedavi gören ve uzun yıllardır kilo problemi yaşadığını anlatan 64 yaşındaki Yeter Batur, “Çocukluğumda da kiloluydum. Doktorlarla tanıştıktan sonra vermeye çalıştım, yemek yerken düşünerek yemeye çalıştım. Merdiven çıkarken zorlanıyorum. Babam da kardeşlerimde de kilo sorunu vardı. O yıllar bu kadar bilinçli değildi kimse ama şimdi hepsi bilinçli. Her şeyi yememek lazım, zararlı olan hiçbir şeyi kullanmamak lazım. Ailem ‘Önceden çok güzel yemek yapıyordun’ diyor. Zararlı olan hiçbir şeyi yemek istemiyorum, etrafıma da yapmıyorum. Çevremdeki insanlara burayı hep methediyorum. Böyle bir bölümün açıldığını söyleyerek ben gittim siz de gidin diyorum” ifadelerini kullandı.