Şanlıurfa'nın Kültürel Mirası: Ahırvan Ritüelleri ve Kadim İnançlar

Şanlıurfa’nın köklü tarihine ve zengin kültürel dokusuna dair önemli bilgiler paylaşan Mehmet Fethi Göktepe, özellikle Ahırvan bölgesiyle ilgili dikkat çekici geleneksel ritüellere ışık tuttu. Göktepe’nin anlattıklarına göre, Ahırvan, eski Urfa çarşısında kürkçülerin malzemelerini yıkadığı, işkembelerin ve bağırsakların temizlendiği bir alan olarak biliniyor. Ancak bölgenin geçmişi sadece ticari faaliyetlerle sınırlı değil; halk arasında yaygın olarak uygulanan çeşitli inançlar ve ritüeller de burada hayat bulmuş.

Kader Bağlama ve Sihir Bozma İnançları

Göktepe, özellikle kaderi bağlı olduğuna inanılan genç kızların, işleri yolunda gitmeyen kişilerin ve sihire maruz kaldığını düşünenlerin Ahırvan’daki suyun üzerinden üç kez atlayarak, sudan alıp evlerinin önüne döktüklerini belirtti. Bu ritüelin amacı, kaderi açmak, üzerlerindeki olumsuz etkilerden arınmak ve sihri bozmak. Göktepe, bu uygulamanın İslam'da yeri olmadığını, ancak halk arasında kültürel bir gelenek olarak sürdürüldüğünü vurguladı.

Küpe Kilidi ve Dilek Ritüeli

Ahırvan bölgesinde uygulanan bir diğer inanç ise “küpe kilidi” geleneği. Göktepe’nin aktardığına göre, Cuma günleri kaderi bağlı, işi olmayan ya da hasta kişiler için aileleri tarafından alınan bir küpe kilidi, Ahırvan dışında bir yere kilitlenir. Cuma namazından çıkan ilk kişiye bu kilidin açtırılması ise, dileklerin kabulüne vesile olacağına dair bir inançla yapılır.

Ulu Cami Minaresinden Dilek İçin Kıyafet Atma Geleneği

Göktepe, Şanlıurfa’da geçmişte yaygın olan bir diğer gelenekten de söz etti. Ulu Cami veya başka camilerde sela okunurken, hasta, borçlu ya da kaderi bağlı olduğuna inanılan kişilerin kıyafetlerinden bir parça minareden aşağı atılırdı. Kıyafet parçası havada süzülüp yere düşmeden havada kalırsa, dileğin kabul olduğuna inanılırdı. Ancak parça doğrudan yere düşerse dileğin kabul olmayacağı düşünülürdü.

Kültürel Zenginlik, İnanç Özgürlüğü

Mehmet Fethi Göktepe, bu ritüellerin hiçbirinin İslam diniyle doğrudan bir bağlantısı olmadığını ancak yüzyıllardır süregelen halk inançlarının, farklı kültürlerin bir arada yaşamasından doğan bir gelenek olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Şanlıurfa’nın bu yönüyle kadim medeniyetlerin izlerini taşıdığını vurgulayan Göktepe, bu tür uygulamaların kültürel miras olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

Bu ritüeller, Şanlıurfa’nın sadece tarihi değil, manevi ve kültürel zenginliğinin de bir yansıması olarak günümüzde dahi hafızalarda yaşamaya devam ediyor.

Kaynak: ŞANLIURFA GAZETESİ