Kurban

Abone Ol

6 Haziran 2025 Cuma günü mübarek Kurban Bayramına ulaşmış olacağız. Asıl mevzumuza geçmeden önce bir iki hatırlatmada bulunmak istiyorum.

1. 5 Haziran 2025 Perşembe günü Arefe günüdür. Bugün nafile oruç tutanlar için büyük müjdeler vardır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem; “Arefe günü tutalacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına kefaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum” (Tirmizi, Savm, 46(749); İbn Mace, Sıyam, 40) buyurarak bu müjdelerden birini bizlere bildirmiştir. Nafile bir ibadet olduğu için mecburiyeti yoktur. İhtiyaca göre nafile bir ibadet olup ihtiyaç hissedenler tutabilir. Tutmayanlar günah işlemiş olmaz. Ama tutanlar için büyük mükâfatlar ve müjdeler vardır.

2. Yine Arefe günü sabah namazından başlayıp bayramın 4. günü yani 9 Haziran 2025 Pazartesi ikindi namazı da dahil olmak üzere her farz namazdan sonra en az 1 kere teşrik tekbiri getirilmesi gerekmektedir. Şöyle ki; “Allahu ekber, Allahu ekber, lâ ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber velillahilhamd.”

3. Ramazan bayramının ilk günü, Kurban bayramının ise dört günü oruç tutmak tahrimen mekruh görülmüştür. Yani harama yakın olup bu günlerde oruç tutulmaz.

4. Bayram namazları Hanefi mezhebinde vacib, Şafiî mezhebinde sünnet hükmündedir.

5. Yine Kurban kesmek Hanefi mezhebinde gücü yetenler için vacib, Şafiî mezhebinde mükked sünnet hükmündedir.

Bu kısa hatırlatmadan sonra asıl konumuza dönecek olursak; İbrahim aleyhisselamın yıllarca çocuğu olmamıştı. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselamın ilk eşi olan Sare annemiz çocukları olur düşüncesi ile cariyesi olan Hacer annemiz ile İbrahim aleyhisselamın evlenmelerini istemiştir. Bu evlilik sonucunda İsmail aleyhisselam doğmuştur. Ancak bir zaman sonra Sare annemiz bu duruma kıskançlıkla yaklaşmış ve Hacer annemiz ile oğlu İsmail’i görmek istememiştir. Hikmete binaen Rabbimiz Hacer annemiz ve oğlu İsmail aleyhisselamı bugünkü Kabenin olduğu yere götürmesini İbrahim aleyhisselama bildirmiştir. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam Hacer annemizi ve oğlu İsmail aleyhisselamı alarak Mekke’ye getirmiştir.

Tabi ortada ne bir insan ne de Kabe dahil herhangi bir yapı söz konusu değildir. Kurak, kimsenin orada durmak istemeyeceği dağlık, tepelik bir çöl... İbrahim aleyhisselam Hacer annemizi ve oğlu İsmail aleyhisselamı bırakıp döneceği esnada Hacer annemiz İbrahim aleyhisselama dönerek burada bizi kendiniz mi bıraktınız yoksa Rabbimiz mi istedi diye sorunca İbrahim aleyhisselam Rabbim istedi deyince Hacer annemiz o halde gidebilirsiniz O (cc) bizi yalnız bırakmaz demiştir.

İlerleyen saatlerde İsmail aleyhisselam acıktığı için ağlamaya başlamış sütü de gelmeyen Hacer annemiz etrafta dolaşmaya başlamış ancak taş ve topraktan başka hiçbir şey bulamamıştır. Saatler ilerledikçe açlık ve susuzluk dayanılmaz reddeye varınca Hacer annemiz İsmail aleyhisselamı olduğu yerde bırakarak bugün hacc menasikleri arasında yer alan sa’y’ın icra edildiği Safa ve Merve tepeleri arasında bazen yavaş bazen hızlı adımlarla 7 defa çaresiz bir şekilde gidip gelmiştir.

Hacer annemiz oğlunun öleceği üzüntüsü ile İsmail aleyhisselamın yanına geldiğinde İsmail aleyhisselamın topukları yanında bir suyun aktığını görmüş. Hemen suyun yanına koşarak suyun tadına bakmış, suyun tatlı, soğuk ve çok güzel olduğunu görünce oğlu İsmail’e de içirmiştir. Bunun üzerine Hacer annemizin sütü gelmeye başlamış ayrıca su kendilerinden açlık hissini de almıştır. Suyun kaybolacağı korkusuyla Hacer annemiz suyu bir alanda toplamaya çalışarak “zem zem” yani “dur dur” demeye başlamıştır. İşte bugün “Zemzem” suyu dediğimiz suyun ilk akmaya başladığı zaman o gündür. İsmi de Hacer annemizin suyu durdurmaya çalışırken ki söylemiş olduğu “dur dur” yani “zem zem” kelimelerinden gelmektedir.

İleriki saatlerde oradan geçmekte olan bir kervan lideri, söz konusu alanda akmakta olan suyu görünce, daha önce burada böyle bir suyun olmadığını ve bunun mucizevi bir durum olduğunu anlamış akabinde orada kalmaya karar vermiştir.

İsmail aleyhisselam büyümüş artık koşuyor, gülüyor ve konuşuyordu. Babası İbrahim aleyhisselam birkaç kere oğlunu boğazladığını rüyasında görmüş peygamber rüyaları sadık yani doğru olduğu için bu durumu oğlu İsmail’e açmıştır. İsmail aleyhisselam ise ey babacığım sana ne emrolunduysa onu yap, sen beni inşallah sabredenlerden bulacaksın demiştir. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam yanına bir ip ve keskin bir bıçak alarak uygun bir alana doğru oğlu İsmail’i götürmeye başlamıştır.

Bu esnada şeytan İbrahim aleyhiselamı, Hacer annemiz ve oğulları İsmail aleyhisselamı bu işin gerçekleşmemesi için kandırmaya çalışmıştır. Ancak her biri büyük bir metanet, sabır ve teslimiyet örneği göstermiş ve şeytanı taşlayarak yanlarından kovmuşlardır.

Haccın menasiklerinden birisi olan Mina’da şeytan taşlama yani remy-i cimar dediğimiz konu hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Cemre; sözlükte “kor parçası; çakıl taşı” gibi mânalara gelir. Bir fıkıh terimi olarak hacıların kurban bayramı günlerinde Mina’da attıkları küçük taşların her birini ve bu taşların atıldığı üç ayrı yeri ifade eder. Çoğulu cimâr ve cemerâttır. Bu yerlere taş atılması işine de remy-i cimâr denir. Cemrelerden Mina-Mekke yönündeki ilkine küçük veya birinci cemre (el-cemretü’s-suğrâ, el-cemretü’l-ûlâ), ikincisine orta cemre (el-cemretü’l-vüstâ), üçüncüsüne de büyük cemre veya Akabe cemresi (el-cemretü’l-kübrâ, cemretü’l-Akabe) adı verilir. Birinci cemre ile orta cemre arasında 156,40 m., orta cemre ile Akabe cemresi arasında 116,77 m. mesafe bulunmaktadır.

Bazen sosyal medyada bu konu hakkında bilgisi olmayanların şüphe ve fitne çıkarmak için şeytan taşlama alanlarının 1 tane olduğu, sonradan bunun 3’e çıkarıldığı yönünde manipülatif paylaşımların yapıldığını görürsünüz. Aşağıda bu konuda en çok kullanılan fotoğrafı görüyorsunuz. Aslında ilk fotoğraf Temmuz 1953 tarihli National Geographic Dergisi’nin “Havadan Hac Yolculuğuyla Amerika’dan Mekke’ye” başlıklı Abdul Gafur Şeyh tarafından yazılan bir yazı dizisinde paylaşılmış bir fotoğraftır. Ancak sadece bir sütün tek kareye alınmıştır. Bunlara itibar etmeyiniz. Şeytan taşlama alanları ilk günden bugüne 3’tür. Herhangi bir değişiklik yoktur. Aralarında ortalama 130 m vardır. Sadece Müslümanların sayısı arttığı için yerleri değiştirilmemek kaydı ile genişletme çalışmaları yapılmaktadır. Bunda da herhangi bir sakınca yoktur. Diğer fotoğrafta ise her üç cemrenin güncel hali yer almaktadır.

“Şeytan taşlama” diye de adlandırılan bu atışlar, Hz. İbrâhim’i Allah’ın emrini yerine getirmekten alıkoymak isteyen şeytanın yine onun tarafından Mina’da taşlanmasının hâtırasını yaşatmakta ve insanları daima günaha sokmaya çalışan şeytana karşı bir tür tepki ve direnmeyi temsil etmektedir. Bir hadiste rivayet edildiğine göre, Hz. İbrâhim Kâbe’nin inşasını tamamladıktan sonra Cebrâil’in yol göstermesiyle ilk haccını yaptığı ve oğlu İsmâil’i kurban etmeye götürdüğü esnada Mina’nın söz konusu üç yerinde önüne çıkan şeytanı taşlamıştır (Müsned, I, 297, 306-307; Hâkim, I, 466; Beyhakī, V, 153-154). Hz. Peygamber de Vedâ haccı sırasında bu cemrelere taş atmış ve özellikle bu esnada hac ibadetinin yapılış şeklinin kendisinden öğrenilmesini istemiştir (Müslim, “Ḥac”, 310-312). Bundan dolayı kurban bayramının birinci günü Akabe cemresine, diğer üç günde de her üç cemreye taş atılması fakihlerin ittifakı ile vâcip olup terkinden dolayı ceza kurbanı (dem) gerekir. (İslam Ansiklopedisi)

İbrahim aleyhisselam İsmail aleyhisselamı kurban etmek istemiş ancak nasıl ki ateş İbrahim aleyhisselamı Allah’ın emri ile yakmamış ise yine Allah’ın emri ile de bıçak İsmail aleyhisselamı kesmemiş ve bunun yerine bir koç gönderilerek söz konusu koç kurban edilmiş ve İbrahim ailesi imtihanlarını vermişlerdir.

Evet, kısaca anlatmış olduğumuz bu olay aslında ciltler dolusu hikmeti barındıran bir kıssadır. Burada Kurban özellikle teslimiyeti temsil etmektedir. En sevdiğimiz şeyleri Allah için kurban edebilme, terk edebilme teslimiyetini temsil etmektedir. Kimisi için mevki ve makam iken, kimisi için para olabilir. Kimisi için kadın iken, kimisi için çocuk olabilir. Kendisi için neyin en değerli olduğunu herkes kendisi bilir. Burada kişiden istenen nedir peki? Yeri geldiğinde Allah için kendisi için en değerli olan şeyden vazgeçebilme iradesini gösterebiliyor muyuz? İşte kurban! Rabbim! Benim için en değerli olan ne ise Sen’in için bu kurban vesilesi ile ondan vaz geçiyorum demenin adıdır.

Kurban, Adem aleyhisselamdan günümüze kadar süre gelen en temel ibadetlerdendir. İnsan hem et hem de bitkilerle beslenen bir canlıdır. Etinden faydalandığımız hayvanlar da diğer tüm meyve ve sebzeler de Rabbimizin bizler için yaratmış olduğu nimetlerdir. Rabbimiz bu gıdalardan imkân verdiği insanlara, ihtiyaç sahibi olan diğer insanlara vermek üzere sadaka, zekat, infak, yardım vb. emirleri verdiği gibi kurban emrini de veren O’dur.

Kurban İslam’ın şiarıdır. Rabbimizin bunlara ihtiyacı yoktur. O kurbanların ne etleri ne de kanları O’na ulaşır. Ancak Rabbimiz biz kullarından teslimiyet beklemektedir. Vermiş olduğu nimetlere karşılık şükür beklemektedir. Bunlara da bizim ihtiyacımız vardır. İşte şükür ve teslimiyetin en güzel örneklerinden biri de kurban ibadetidir.

Konumuzu sonlandırmadan önce kurban kesimi ve kurban olacak hayvanlar hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.

Kurban keserken, kurban edilecek hayvana eziyet edilmemelidir. Kurban edilecek hayvanlar kesim esnasında birbirlerini görecek şekilde kesim yapılmamalıdır. Mümkün ise hayvanın gözlerinin bir bez ile kapatılması uygundur. Kurban edilecek hayvanın yanında bıçaklar bilenmemelidir.

Kurban yanı üzere kıbleye doğru yatırıldıktan sonra sağ arka ayağı dışarıda kalacak şekilde diğer 3 bacak bağlanmalıdır. Kurban kesilmeden önce niyet edilmelidir. Kurban sahibinin kendisinin kurbanını kesmesi efdal olandır. Ancak kesemiyor ise vekalet vererek kurbanını kestirebilir. Yine Kurban kesilirken kurbanının yanında bulunması uygun olandır. Kurban kesilmeden önce en az bir kere “Bismillah Allahu Ekber” denilerek bıçak iki şah damarı ve soluk borusunu aynı anda kesecek şekilde hayvan boğazlanır.

Ardından kurbanın kanının akması beklenir. BU ESNADA KURBAN HENÜZ CAN VERME AŞAMASINDA OLDUĞU İÇİN KURBANIN BOYNU KESİNLİKLE KIRILMAMALIDIR. Yine kurbanın boynu tamamıyla koparılmaya çalışılmamalıdır. Deri soyum işine geçilmemelidir. Kurban tamamıyla sakinleşip can verdikten sonra deri soyum ve diğer işlemlere geçilmelidir. Kurbana eziyet edilmemesi adına bunlar çok önemli konulardır. Kurban kesildikten sonra iki rekat şükür namazı kılınması efdaldir. Vekalet yoluyla yurtdışında kurban kesimi yapılması caizdir.

Deve ve büyük baş hayvanlarda 7 kişiye kadar ortak kurban kesilebilir. Koç, koyun, keçi vs. küçükbaş hayvanlar tek kişi ile kesilir. Birden fazla kişinin katılımı ile kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Tavuk, kaz, deve kuşu vb. hayvanlardan kurban olmaz.

Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, kesileceği yere gidemeyecek kadar topal, bir veya iki gözü kör, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memelerinin yarısı kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, hafif topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, memelerinin yarısından daha azının olmaması, kurban edilmesine engel değildir (Kasani, Bedai, 5/75-76). Hayvanın değerini düşürücü nitelikteki kusurlar kurbana engeldir. Şafii mezhebinde genel olarak yukarıda sayılan kusurlardan birinin bulunması, bir hayvanın kurban olmasına engel teşkil ettiği gibi uyuz olan hayvanlar ile yem yemesini engelleyecek derecede dişlerinin bir kısmı dökülmüş olan hayvanların da kurban edilmesi caiz değildir (Nevevi, el-Mecmu, 8/399-404).

Kameri yıl esasına uygun olarak, devede 5; sığır ve mandada 2; koyun ve keçide ise 1 yaşını doldurma şartı aranır. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun (keçi olmaz) bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması hâlinde kurban edilebilir. Koyunlardaki bu istisna bizzat Peygamber Efendimiz aleyhisselam tarafından yapılmıştır (Müslim, Edâhî, 13 [1963]).

Kurbandan gaye hayvanın boğazlanmasıdır. Bu manada kurbanın eti ile ilgili herhangi biri kısıtlama söz konusu değildir. Hepsini dağıtmakta ya da hepsini evde saklamakta herhangi bir beis yoktur. Yarısı veya üçte biri ya da farklı şekillerde dağıtılmasında herhangi bir sakınca yoktur.

Hayvanın derisi sahibi tarafından seccade yapılmak üzere kullanılabilir. Herhangi bir vakıf veya derneğe de bağışlanabilir. Kurban kesimi vekalet yolu ile ücret karşılığı herhangi bir kasaba ya da işin ehli birisine kestirilebilir. Deri karşılığında kesim yaptırılması caiz değildir.

Fakir birisi kurban kesmek mecburiyetinde değildir. Buna rağmen borç harç vs. bir şekilde kurban alan ancak kurbanını herhangi bir sebeple kaybeden böyle bir kişi yeniden kurban alıp kesmek zorundadır. Normalde kendisine vacip olmayan bir görevi zorla kendisine görev addetmiştir. Ancak zengin, hali vakti yerinde birisi kurban alsa ve herhangi bir şekilde kurbanını kaybetse tekrar almak mecburiyetinde değildir. Vazifesini yerine getirmiş sayılır.

Kurban kesilmeyip kurban bedeli herhangi bir kişiye veya vakfa kurban kesimi haricinde parasal bir miktar olarak verilmesi ile kurban vazifesi yerine getirilmiş olmaz.

Küçükbaş hayvanlar birkaç kişi bir araya gelerek kurban niyeti ile kesemez bu caiz değildir. Küçükbaş hayvanlarda birden fazla hisse söz konusu değildir. Adak kurbanları hariç kesilen akika vs kurban hayvanlarının etlerinden sahibi, alt ve üst nesebi yiyebilir. Adak kurbanında yenmesi halinde yenilen miktar kadar sadaka verilmesi gerekir.

Bu kısa bilgilerden sonra teslimiyet ve şükrün en güzel örneklerinden olan ve İslam’ın şiarlarından olan kurban bayramınızı şimdiden tebirk eder başta Filistin olmak üzere Doğu Türkistan, Patani ve diğer İslam beldelerindeki mazlum Müslümanların kurtuluşuna vesile olmasını Rabbimden niyaz ederim. İslam kusursuzdur. Hatalar ve kusurlara bize aittir. Ve axiru dâvana ânil hamdulillâhi rabbil âlemin.