Lidere Vefa

Abone Ol

Henüz küçücük bir çocukken işgalin idaresinin zorluğunu yaşayan, İngiliz emperyalizmin soğuk yüzünü gören ve hürriyet hasretiyle Kıbrıstan ana vatan Türkiyeye göç eden bir MÜCAHİT,

Büyük bir azim ve irade ile çalışıp, o dönemlerde (1933 yılında) girilmesi bir hayli zor olan Kuleli Askeri Lisesine girmeye hak kazanan başarılı bir ÖĞRENCİ,

1940 yılında Ispartada görev yaparken gönlüne düşen sevda ateşiyle Muzaffer hanımefendiyi kendine eş olarak seçip evdeşi yapan iyi bir AİLE REİSİ,

Çocukları Ayzıt, Umay, Selcen, Sevenbige ve Yıldırım Tuğrulun doğumlarından sonra Muzaffer anamızın vefatının ardından evlendiği Seval hanımdan olan Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adını verdiği toplam 7 çocuğunu tam bir Türk evladı olarak en iyi şekilde yetiştiren bir BABA,

Yanlışlarla ülkeyi felaketin eşiğine sürükleyerek komünizmin kucağına iten Şükrü SARAÇOĞLU Hükümetine karşı tek başına bir mücadele başlatan Büyük Türkçü Hüseyin Nihal ATSIZ beyefendinin tutuklandığı 1944 olaylarında Atsız ile mektuplaşma yoluyla fikir teatisinde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Konulduğu 'Tabutluk' adındaki hücrelerde bir yıl süreyle insanlık dışı işkencelere maruz kalan en son olarak kerpeten ile tırnakları çekilen ÇİLE ADAMI,

Bu davadan dolayı, 20 Ekim 1944’te kendisini "vatan hainliği" ile suçlayan savcıya "Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği suçu isnat edilmiştir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde her şeyden çok milletimi ve vatanımı severim" cevabını verecek kadar VATAN SEVDALISI,

Türk Silahları Kuvvetlerinin açtığı sınavları kazanarak tarafından başta ABD ve Almanya olmak üzere, birçok ülkeye çeşitli defa eğitime ve tahsile gitmeye hak kazanmış son derece yetenekli bir SUBAY,

1960 senesine gelindiğinde, ülkedeki kötü gidişe dur demek açısından, milli birliği sağlayacak partiler üstü bir reform hareketi olması düşüncesiyle TSK adına idareye el koyan korkusuz bir İHTİLALCİ,

İhtilalden sonra fikir ayrılığına düştüğü komite üyeleriyle yollarını ayırdığı için Hindistana sürgüne gönderildiği halde Menderesin asılmaması için komiteye mektup yazacak kadar HOŞGÖRÜLÜ,

TÜBİTAK, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE), OYAK, Sililfke Nükleer Santrali ve Aksaz Deniz Üssü gibi son derece stratejik kurumların hayata geçmesini sağlayan idealist bir BÜROKRAT,

Sürgün hayatının sona ermesinin ardından yurda döndüğü 1963de kurduğu Huzur ve Yükseliş Derneğinin ülke genelinde şubelerini açan mükemmel bir TEŞKİLATÇI,

1964 senesinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine üye olarak başladığı siyasi hayatında, 1965de Genel Başkan seçilmiş, 1969da partinin adını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmiş ve kurulan Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde iki defa Başbakan Yardımcılığı görevini layıkıyla yerine getiren örnek bir SİYASETÇİ,

Diğer siyasi partiler gibi MHPnin de Gençlik Kolları bulunmasına rağmen ilave olarak Ülkü Ocaklarını kurduran ve dünya üzerinde Türkün bulunduğu her yerde şubelerini açarak ülkücü bir nesil yetiştiren FİKİR ADAMI,

12 Eylül 1980 ihtilali olunca 'Teslim olmayın, sizi yurtdışına kaçıralım' teklifini şiddetle reddedecek derecede MİLLİYETÇİ,

İhtilalden sonra 4,5 yıl cezaevi yatıp berat ederek tahliye olduktan sonra (bazı solcular ve sahte muhafazakarlar gibi) Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinde hak ereme peşine düşmeyecek kadar AHLAKLI,

Cezaevinden tahliye olunca siyasi yasaklı olmasına rağmen geçip köşesinde oturmak yerine 'nerede kalmıştık' diyerek, kurdurduğu Milliyetçi Çalışma Partisi çatısı altında yeniden Bozkurtlarını toplayan ÜLKÜCÜ,

Şehit ülkücülerden bahsederken; 'Çoğu zaman rüyama girerler. Sanki resmi geçit yapar gibi gözlerimin önünden geçerler. Oruç Reis ile kolkola yürür Yusuf İMAMOĞLU, Dursun ÖNKUZU, Süleyman ÖZMEN, Erdem ARABACI, Ercüment YAHNİCİ ve Gün SAZAK gibi Şehitler... Uykularım kaçar, kalkar Cenab-ı Hakk’a sığınır, ruhları için dualar okurum... Ercüment’im gelir aklıma mezar bile dar gelmişti yavruma, mezara sığmamıştı, onların ruhları bizim varlığımızın teminatıdır. Allah (c.c) hepsinden razı olsun, mekanları Cennet Olsun' diyecek kadar koca gönüllü bir GENEL BAŞKANDI,

Şahadet şerbetini içen her manevi evladının acısı ayrıca yüreğine düşen, yüreğini kor ateş gibi yakan, Gün Sazak beyin şahadetinden sonra da 27 Mayıs tarihini 'Ülkücü Şehitleri Anma' günü ilan eden ve 35 yıldır aynı tarihte şehitlerimizin ülke genelinde yad edilmesini sağlayan AHDE VEFA TİMSALİ,

Siyasi yasakların kalkmasıyla birlikte yeniden partisinin başına geçen ve MÇPnin adını tekrardan MHP olarak değiştiren ve savaş sonrası elde kalan kadroları en iyi şekilde değerlendirerek yeniden teşkilatlandıran, aynı dönemde diğer Türk Devletlerine ziyaretlerde bulunan ve Avrupadaki Türkleri de Türk Federasyonları çatısı altında teşkilatlandıran tartışmasız bir BAŞBUĞ idi,

Türkiyenin en büyük işadamlarından birinin 'Kürt sorununun ekonomik sebeplerden çıktığını' söylerken ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genel Kurmay Başkanı sessiz kaldığı halde, o '…. Ağa, haddini aşıyorsun !' şeklinde ikaz edecek kadar CESUR ADAMDI,

Televizyon ekranında konuşan PKKlı milletvekilinin 'Türkiye bir mozaiktir' lakırdısına karşılık, aynı şekilde televizyon ekranlarından adına yakışır şekilde bir aslan edasıyla kükreyerek 'Ne mozaiği ulan, Türkiye bir mermerdir' sözü ile karşılık veren DAVA ADAMIYDI,

Şimdi dönüp geriye bakıyorum; Tam 21 yıl olmuş… 1994ün sonlarıydı Ülkü Şanlıurfa İl Başkanlığı görevi şahsımıza tevdi edildiğinde henüz çok genç bir yaştaydık. Çeşitli dönemlerde Ankarada yapılan ve bizzat Başbuğun konuşmacı olduğu birçok seminer, özel eğitim ve konferanslara katılma bahtiyarlığına erişmiş şanslı ülkücülerden olduğumu anlıyorum. O ciddi, vakur, kendinden emin ve babacan ses tonuyla 'Evlatlarım' diyerek başladığı konuşmalarında yer alan her kelime birer çelik çivi gibi beynimize çakılırdı. Bugün bile altın değerindeki o sözler hafızamızda tazeliğini muhafaza etmektedir.

Türk milleti ve insanlık adına büyük bir nimet olan ülkücü bir nesil yetiştiren Başbuğ Alparslan Türkeşin Hakka yürümesinin ardından 18 yıl geçti… Bugüne kadar 'Ahde Vefasızlık İmansızlıktır' düsturuyla hareket eden, Şanlıurfa Ülkü Ocakları 16 defa tekrarladığı (bir sene elde olmayan sebeplerden dolayı yapılamamıştı) Yusufpaşa Camiinde Mevlüt ve Hatmi Şerif geleneğini bu sene de devam ettiriyor…

Başbuğ Alparslan TÜRKEŞin manevi evlatlarını 4 Nisan 2015 Cumartesi Yatsı namazından sonra Yusufpaşa Camiinde yeniden buluşturacak olan Yüce Yaradana şükürler olsun…