Kültür Sanat

Şanlıurfa’ya Yahudiler Ne Zaman Yerleşti, Urfalı Yahudiler Nasıl İsrail’e Gitti?

ilk olarak, İmâdeddin Zengi ayrıca sayıları üç yüzün üzerinde olan Yahudi ailesini eşleri ve çocukları ile birlikte Şanlıurfa’ya getirerek yerleştirmiştir.

Abone Ol

1145 yılında Şanlıurfa’yı Haçlılardan alan İslam komutanı İmâdeddin Zengi, Eyyüp Peygamber Kuyusu’nun şifalı suyu ile yıkanarak romatizma hastalığından kurtulmuştur. İmâdeddin Zengi, bu bölgede büyük bir hayır evi yapılması için emir vermiş ve çevredeki tarlaları bu hayır evine vakfetmiştir. Ancak kısa bir süre sonra Zengi’nin ölümü üzerine bu proje gerçekleştirilememiştir. İmâdeddin Zengi ayrıca sayıları üç yüzün üzerinde olan Yahudi ailesini eşleri ve çocukları ile birlikte Şanlıurfa’ya getirerek yerleştirmiştir.

1914 yılında iznini geçirmek üzere Basel’e giden Dr. Vischer, burada silah altına alınır. Bunun üzerine Misyoner Hastanesi’nin idari yönetimini Anna Künzler ve ekibi, resmi tıbbi yönetimini ise şehrin Yahudi hekimi üstlenir. 1915 yılında Urfa’da patlak veren Ermeni isyanı sonucunda kapatılan hastane, 1918 yılında İsviçre Hastanesi adıyla yeniden açılır. Bu sırada askerliğini bitirmiş olan Dr. Vischer, 1919 yılında Basel’den Urfa’ya döner.

Osmanlı döneminde, Hızanoğlu Camii’nden başlamak üzere Çakeri Camii’ne doğru şehrin güneydoğusunda Müslümanlarla iç içe yaşayan ve şehir nüfusu içinde en az grubu oluşturan Yahudilerin ölülerini dini yapılarının (Havra) bahçesine gömdükleri tahmin edilmektedir. Urfa’da mevcut olduğu bilinen tek havra günümüze ulaşmamıştır. Ayrıca Osmanlı döneminde Yahudiler, Çakmak Dağı’ndaki antik kaya mezarlarını da kullanmışlardır.

İsrail’e Göç Eden Şanlıurfalı Yahudiler 

Anadolu Ajansının 18.12.2020 tarihinde yaptığı habere göre, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinden önce Antakya’ya, 1960 yılında ise ailesiyle birlikte İsrail’e göç eden Yahudi Eli Gezici, aradan geçen bunca zamana rağmen çiğ köfte ve türkülerden vazgeçmiyor.

Batı Kudüs’teki Yafa Caddesi’nde 46 yıldır işlettiği kebapçıda AA muhabirine konuşan Gezici, dünyaya gözlerini açtığı Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde başlayıp bugün İsrail’de devam eden 73 yıllık sıra dışı yaşam öyküsünü anlattı.

Doğduğu ve 8 yaşına kadar yaşadığı Siverek’te o zamanlar 100 kadar Yahudi ailenin bulunduğunu belirten Gezici, bunların tamamına yakınının İsrail’e, küçük bir kısmının da İstanbul’a göç ettiğini söyledi. Siverek’te yaşayan Yahudi toplumunun ibadethanesi olan bir de havralarının (sinagog) bulunduğunu dile getiren 73 yaşındaki Gezici, burada duaların İbranice okunduğunu ancak kendilerinin İbranice bilmediklerini ve Türkçe konuştuklarını ifade etti. Gezici, “Biraz da Arapça biliyorduk. Babam Kırmançi de (Kürtçe) biliyordu. Notlarını Arap alfabesiyle Türkçe olarak tutardı diye hatırlıyorum.” dedi.

Ailesinin eskiden Acemî ismiyle anıldığını ancak babasının daha sonra Gezici soyadını tercih ettiğini belirten Eli, neden bu soyadını seçtikleri sorusunu tebessüm ederek “Çünkü geziyorduk.” diye cevapladı. İsrail’de insanların Gezici ismini telaffuz etmekte zorlandığını, bunun için soyadlarını değiştirerek Gezit yaptıklarını söyleyen Eli, işlettiği kebapçıya da “Gezit Çevirme” ismini vermiştir.

“Dedem Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusuna Katıldı, Bir Daha Dönmedi”

Babasının isminin “Rahimim” olduğunu belirten Gezici, dedesini ise Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiklerini ifade etti. Gezici, “Dedemin ismi Nesim Acemî’ymiş. Birinci Dünya Savaşı’nda askere giderek Osmanlı ordusuna katılmış ve bir daha dönememiş. Bu nedenle kendisini görmek hiç nasip olmadı.” dedi.

Gezici, babasının Siverek’te elbise dükkânı işlettiğini, dayısının da baharatçılık yaptığını aktardı. En son 6 yıl önce ziyaret ettiği Siverek’te yaşadığı bir anısını şöyle anlattı:
“Babam Siverek’ten göç ederken dükkânımızı ve evimizi satmıştı. Ben Siverek’e gittim, babamızın dükkânını ve evimizi gördüm. Aynı mahalle olduğu gibi duruyor. Aynı ev, aynı dükkân duruyor. Dükkânı şimdi işleten kişiye ‘İşleriniz nasıl?’ diye sordum. ‘İş yok amca’ dediler. ‘Niçin iş yok?’ dedim. ‘Burada evvelden Museviler vardı, onlar gitti bereket bitti.’ dedi. Vallahi billahi böyle söyledi.”

“Türkiye Hasretinden Her Gece Ağlıyordum”

Gezici, İsrail’e göç ettiklerinde hiç İbranice bilmediklerini ve adapte olmakta çok zorlandıklarını belirtti. “İsrail’e göç ettiğimizde çok zorlandım. Türkiye’yi özlüyor, her gece ağlıyordum. İlk bir iki sene özellikle çok zordu. Her zaman Türkiye’yi özlüyorduk. Elhamdülillah biraz şimdi buralı da olduk.” dedi.

Gezici, üç oğlu ve bir kızı olduğunu, çocuklarının Türkçeyi pek bilmediklerini söyledi. “Çocuklarımız Türk şarkılarını, İbrahim Tatlıses’in şarkılarını seviyorlar. Küçükken ‘Nasılsın, ne var ne yok’ gibi bazı Türkçe kelimeleri öğretmiştim onlara ama devamını öğretemedik. Şimdi de büyüdüler evlendiler, artık bundan sonra öğrenmeleri zor.” ifadelerini kullandı.

Unutamadığı Milli Maç Anısı

Gezici, İsrail’e ilk geldiğinde İsrail milli takımı ile maç yapmak için gelen Türk milli takımının maçını izlemeye gittiğini ve burada yaşadığı unutamadığı bir anıyı ise şöyle anlattı:
“1961 yılıydı sanıyorum. Türk milli takımı İsrail’e maça gelmişti. Ben de maçı izlemeye gittim. Tabii İsrailli taraftarlar arasındaydım. Türkiye bir gol attı. Ben memnun oldum ve ayağa kalktım. İsrailli bir çocuk beni tutup silkeleyerek, ‘Otur, sen Türkiyeli misin?’ diye azarladı.”

Gezici, o maça gelen Türk futbolculardan bazılarının ismini hala hatırladığını belirterek, bunlardan ikisinin “Küçük Ahmet” ve “Büyük Ahmet” olarak anıldığını söyledi.

“Haftada En Az Bir İki Kez Evde Çiğ Köfte Yapıyoruz”

Evinde Türk kanallarının hepsinin olduğunu kaydeden Gezici, “Her gece Türk kanallarında haberleri izliyorum, şarkıları dinliyorum.” dedi. Koronavirüs salgınından dolayı İsrail’de uygulanan birer aylık sokağa çıkma kısıtlaması dönemlerini evde Türk kanallarını izleyerek geçirdiğini dile getiren Gezici, “Günde bir saat de çıkıp yürüyordum. Onun dışında tüm günümü Türk kanallarını izleyerek geçirdim.” diye konuştu.

Gezici, Türkiye’den ayrılmalarının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen hala evlerde toplanıp çiğ köfte yaptıklarını ve türküler söylediklerini anlattı. “Sıra geceleri gibi toplanıp türkü mü söylüyorsunuz?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Nasıl türkü söylemem. Her cumartesi Mustafa Keser dinliyorum, İbrahim Tatlıses dinliyorum. Allah ona şifa versin. O buraya (İsrail’e) gelmişti, onu gördük. Urfa’nın şarkılarını söylüyor. Urfalı olduğumuz için onu seviyoruz. İbrahim Tatlıses’in bir avukatı var, ismini unuttum. (Daha sonra hatırlayarak isminin Rahmi olduğunu söyledi). O tanıyor beni. Ona çok selam söylüyorum. Sevdiğimiz büyük bir insan Tatlıses. Çiğ köfteden de vazgeçmedik. Her evde haftada bir veya iki kez acılı, etli, etsiz çiğ köfte yapılıyor. Evlerimizde tüm Urfa yemeklerini yapıyoruz.”

“Urfa kebabı mı güzel, sizin burada İsrail’de yaptığınız kebap mı?” sorusuna ise “Urfa kebabı gibisi yok.” diye yanıt veren Gezici, “Evlerde çiğ köfte yapıyoruz. Çiğ köfteden vazgeçmiyoruz, buradaki tüm Urfalılar evde çiğ köfte yapıyor. Yaprak dolması yapıyoruz.” dedi.

“Müslümanlarla Aramız İyiydi”

Gezici, Türkiye’deyken Müslümanlarla ilişkilerinin iyi olduğunu vurgulayarak, “Hala çok Türk Müslüman arkadaşım var, telefonda onlarla konuşuyorum. İstanbul’da da var, Antep’te de var, Urfa’da da var.” dedi. Siverek’te hiç akrabalarının kalmadığını belirten Gezici, İstanbul’da bazı akrabalarının bulunduğunu, Şanlıurfa’da ise hâlâ Müslüman Türk arkadaşlarının olduğunu söyledi. “Bir gün onlardan birinin evinde misafir kaldım. Orada bir Kapalıçarşı var, baharat satıyor kendisi. İsmi Mahmut. Onda bir gün kaldım. Ona çok selam söylüyorum. Urfa’yı seviyorum ve özlüyorum.” dedi.

İsrail’de Urfalı ve Diyarbakırlı Yahudilere Ait İki Havra Var

Şanlıurfa ve çevresinden İsrail’e göç eden Yahudilerin çoğunun ilk başta Batı Kudüs’e yerleştiğini aktaran Gezici, “Ben hala burada yaşıyorum ama Urfalı Yahudiler şimdi İsrail’in her yerlerine dağıldı.” dedi. Batı Kudüs’teki evinin yakınında Urfalı Yahudilerin açtığı ve ekseriyetinin ibadet için gitmeyi tercih ettiği bir de havra bulunduğuna işaret eden Gezici, “Buradaki sinagogumuzun adı Urfa Havrası. Onun biraz yakınında da Diyarbakır Havrası var.” diye konuştu.

Urfalı Yahudilerin açtığı bu havranın kapısında İbranice “Urfalılar Cemaati Sinagogu” yazıyor. Havranın ana giriş kapısında bulunan taşın üzerinde ise yine İbranice “Talmud ve Tevrat Sinagogu. Kudüs’teki Urfalılar Cemaati. 1936 yılında Şabatey Muhtar Yaakov ve Yusuf Oveida tarafından yaptırılmıştır.” ifadeleri yer alıyor. İsrail’de Şanlıurfa kökenli birkaç yüz Yahudi ailenin yaşadığı tahmin ediliyor.