öözel haber
Nesrin Demirci Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada; Aslında biraz klişe olacak ama 10 senedir bu mesleği yapıyorum hani küçüklüğümden beri içimde olan bir şey, güzelliği ve estetiği çok seviyorum. Burası malum çöl iklimi dolayısıyla havalar çok sıcak, kılcal damarlar çok yoğun, yüzeye çok yakın ve çok ciddi de leke problemi var Urfalı hanımların. İlk önce şunu söyleyeyim, yanlış bir algı var duşa girdiğimiz zaman buhar ve üzerine kese yapılınca cildin temizlendiği düşünülüyor bu tamamen yanlış bir algı önce onu söyleyeyim çünkü sıcak zaten kılcal damarları büyütüyor ve cilt yüzeyine çıkartıyor. Cildimizin üstünde koruyucu bir hidrolik tabaka vardır, biz onu kese ve sıcak ile birlikte aldığımız zaman ve güneşe çıktığımız zaman direk lekelere yol açarız. Dolayısıyla ne yapacağız? Sabah, akşam değil iki saatte bir güneş kremimizi mutlaka süreceğiz ve banyodan sonra mümkünse kılcal damarlarımız için dolaptan bir parça buz ama onu lütfen yüzeye direk sürmeden yoksa buz yanığına neden olur. Şöyle bir eldivenin içine koyuyoruz ağzını sıkıca kapatıp, buz eriyene kadar cildimiz de sıkıca dolaştırırsak hem gözenekler küçülmüş olur hem kılcal damarlarımız geriye atılmış olur. Biz toskanı ve rejuvi çalışıyoruz bunu çok ciddi araştırdık, ürünler bir kere çok cilde özleş içinde hayvansal katkı maddesi yok ve geri dönüşlerimiz çok güzel, ürünlerimize çok güveniyoruz. Bütün danışanlarımız da internetten araştırabilirler bu markayı çok güzel ve kaliteli bir marka. Göz altı morlukları tamamen aslında genetik bir durum Urfalı hanımlar da özellikle çok var, İstanbul genelinde de var aslında ama Urfa’da çok yoğun gördüm ben. Dediğim gibi bu ilk olarak genetik bir faktör, genetik faktör de çok bir şey yapılamıyor, oran çok yükselemiyor fakat daha sonradan oluşmuşsa ki doğumdan sonra da oluşabiliyor bunun için biraz önce de bahsettiğim toskanı ürünlerim var. Göz altına minik populer oluşturarak somon DNA ile yüzde 60 – 70’e varan hatta bazı hastalarım da yüzde 80 – 90’a varan sonuçlar elde ettik. Aslında bu ciddi bir durum gerçekten çünkü şöyle, bu aralar bende çok bakıyorum Pirinç suyu bizim Türk kadınlarının özellikle beyaz tenli olmayı çok istedikleri için ve pirinç ununun da beyazlattığı söylendiği için ama şunu söyleyeyim, pirinç unun da böyle bir özellik var fakat yanlış uygulamalar ve yanlış ciltler de kullanılırsa sivilceye hatta minik minik böyle isiliklere dahi neden olabiliyor. Dolayısıyla lütfen önce uzmanlarına gitsinler, önce bir cilt analizi yaptırsınlar ona göre onlara uygun olan malzemelerle cilt tonu açma ya da cilt bakımlarını yapsalar daha uygun olur çünkü ben bazen bakıyorum artık meyvelere, sebzelere hatta domates pürelerine kadar gitmiş. Dolayısıyla yine söylüyorum domates mesela asitiktir, limon asitiktir tüm bunlar aslında cilde zarar verir, cildin üstünde ki tabakayı soyar, ciltte lekelere neden olabilir hatta çok ciddi deri enfeksiyonlarına bile neden olabilir. Önce kesinlikle ve kesinlikle bir uzmana danışsınlar, bir cilt uzmanına görünsünler ondan sonra onlara uygun bir cilt bakımını çok daha fazla öneriyorum. Su gerçekten çok önemli çünkü şöyle söyleyeyim suyu bir makine gibi düşünün, makine nasıl yağsız çalışmazsa bizim vücudumuz da susuz çalışmaz dolayısıyla günde 2,5 – 3 litre su tüketmezseniz vücut kendini çalıştırmak zorunda ama su içmiyorsunuz. Vücut bu sefer önce kemiklerde ki suyu çekmeye başlıyor çünkü vücut çalışmak zorunda, çünkü hayatını devam ettirmek zorunda. Kemiklerde ki suyu çekmeye başladığın da bel ağrıları, kemik ağrıları, eklem ağrıları başlıyor daha sonra siz su içmeye devam etmiyorsunuz ve ısrarla suyu sevmediğini mide bulantısı yaptığını söyleyen danışanlarımız çok fazla. Bunu yapmadığınız taktir de kemiklerde ki su bitti siz hala su içmemeye devam ediyorsunuz organlarda ki suyu çekmeye başlıyor böbrek hastalıkları ortaya çıkıyor, organ yetmezliği yaşayabiliyorsunuz ve orada ki büütn suyu çektikten sonra vücut ve siz hala su içmemeye ısrar ediyorsanız maalesef hayat sona eriyor vücut için yani kendini tamamen kapatıyor. Dolayısıyla su hayatımızın en önemli odak noktası olmalı, su hayat demek. Dedi.
Nesrin Demirci Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada; Aslında biraz klişe olacak ama 10 senedir bu mesleği yapıyorum hani küçüklüğümden beri içimde olan bir şey, güzelliği ve estetiği çok seviyorum. Burası malum çöl iklimi dolayısıyla havalar çok sıcak, kılcal damarlar çok yoğun, yüzeye çok yakın ve çok ciddi de leke problemi var Urfalı hanımların. İlk önce şunu söyleyeyim, yanlış bir algı var duşa girdiğimiz zaman buhar ve üzerine kese yapılınca cildin temizlendiği düşünülüyor bu tamamen yanlış bir algı önce onu söyleyeyim çünkü sıcak zaten kılcal damarları büyütüyor ve cilt yüzeyine çıkartıyor. Cildimizin üstünde koruyucu bir hidrolik tabaka vardır, biz onu kese ve sıcak ile birlikte aldığımız zaman ve güneşe çıktığımız zaman direk lekelere yol açarız. Dolayısıyla ne yapacağız? Sabah, akşam değil iki saatte bir güneş kremimizi mutlaka süreceğiz ve banyodan sonra mümkünse kılcal damarlarımız için dolaptan bir parça buz ama onu lütfen yüzeye direk sürmeden yoksa buz yanığına neden olur. Şöyle bir eldivenin içine koyuyoruz ağzını sıkıca kapatıp, buz eriyene kadar cildimiz de sıkıca dolaştırırsak hem gözenekler küçülmüş olur hem kılcal damarlarımız geriye atılmış olur. Biz toskanı ve rejuvi çalışıyoruz bunu çok ciddi araştırdık, ürünler bir kere çok cilde özleş içinde hayvansal katkı maddesi yok ve geri dönüşlerimiz çok güzel, ürünlerimize çok güveniyoruz. Bütün danışanlarımız da internetten araştırabilirler bu markayı çok güzel ve kaliteli bir marka. Göz altı morlukları tamamen aslında genetik bir durum Urfalı hanımlar da özellikle çok var, İstanbul genelinde de var aslında ama Urfa’da çok yoğun gördüm ben. Dediğim gibi bu ilk olarak genetik bir faktör, genetik faktör de çok bir şey yapılamıyor, oran çok yükselemiyor fakat daha sonradan oluşmuşsa ki doğumdan sonra da oluşabiliyor bunun için biraz önce de bahsettiğim toskanı ürünlerim var. Göz altına minik populer oluşturarak somon DNA ile yüzde 60 – 70’e varan hatta bazı hastalarım da yüzde 80 – 90’a varan sonuçlar elde ettik. Aslında bu ciddi bir durum gerçekten çünkü şöyle, bu aralar bende çok bakıyorum Pirinç suyu bizim Türk kadınlarının özellikle beyaz tenli olmayı çok istedikleri için ve pirinç ununun da beyazlattığı söylendiği için ama şunu söyleyeyim, pirinç unun da böyle bir özellik var fakat yanlış uygulamalar ve yanlış ciltler de kullanılırsa sivilceye hatta minik minik böyle isiliklere dahi neden olabiliyor. Dolayısıyla lütfen önce uzmanlarına gitsinler, önce bir cilt analizi yaptırsınlar ona göre onlara uygun olan malzemelerle cilt tonu açma ya da cilt bakımlarını yapsalar daha uygun olur çünkü ben bazen bakıyorum artık meyvelere, sebzelere hatta domates pürelerine kadar gitmiş. Dolayısıyla yine söylüyorum domates mesela asitiktir, limon asitiktir tüm bunlar aslında cilde zarar verir, cildin üstünde ki tabakayı soyar, ciltte lekelere neden olabilir hatta çok ciddi deri enfeksiyonlarına bile neden olabilir. Önce kesinlikle ve kesinlikle bir uzmana danışsınlar, bir cilt uzmanına görünsünler ondan sonra onlara uygun bir cilt bakımını çok daha fazla öneriyorum. Su gerçekten çok önemli çünkü şöyle söyleyeyim suyu bir makine gibi düşünün, makine nasıl yağsız çalışmazsa bizim vücudumuz da susuz çalışmaz dolayısıyla günde 2,5 – 3 litre su tüketmezseniz vücut kendini çalıştırmak zorunda ama su içmiyorsunuz. Vücut bu sefer önce kemiklerde ki suyu çekmeye başlıyor çünkü vücut çalışmak zorunda, çünkü hayatını devam ettirmek zorunda. Kemiklerde ki suyu çekmeye başladığın da bel ağrıları, kemik ağrıları, eklem ağrıları başlıyor daha sonra siz su içmeye devam etmiyorsunuz ve ısrarla suyu sevmediğini mide bulantısı yaptığını söyleyen danışanlarımız çok fazla. Bunu yapmadığınız taktir de kemiklerde ki su bitti siz hala su içmemeye devam ediyorsunuz organlarda ki suyu çekmeye başlıyor böbrek hastalıkları ortaya çıkıyor, organ yetmezliği yaşayabiliyorsunuz ve orada ki büütn suyu çektikten sonra vücut ve siz hala su içmemeye ısrar ediyorsanız maalesef hayat sona eriyor vücut için yani kendini tamamen kapatıyor. Dolayısıyla su hayatımızın en önemli odak noktası olmalı, su hayat demek. Dedi.