Türkiye’de Göç Hareketlerinin Değişen Dinamikleri
Türkiye’de göç olgusu, geçmişten günümüze ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlere bağlı olarak büyük değişimler göstermiştir. 2025 yılı itibarıyla iç göç hareketleri yeniden hız kazanmış durumda. Özellikle ekonomik fırsatların yoğunlaştığı batı şehirlerine yönelen göç, doğu ve iç bölgelerdeki nüfus dengesini ciddi şekilde etkiliyor.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illeri en fazla göç veren bölgeler arasında yer alırken, batıdaki sanayi kentleri göç alan merkezler konumuna gelmiştir. Bu tablo, hem gelir eşitsizliği hem de istihdam olanaklarının bölgesel farklılıklarından kaynaklanıyor. Göç, sadece ekonomik bir olgu değil; aynı zamanda sosyal yaşam, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim gibi konularda da önemli bir göstergedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu: Ekonomik Farklılıkların Etkisi
Göç veren iller arasında ilk sıralarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu şehirleri yer almaktadır. Ağrı, Muş, Bitlis, Van, Siirt ve Şırnak gibi illerde genç nüfusun büyük bir kısmı işsizlik nedeniyle batı şehirlerine yöneliyor. Bu bölgelerde sanayi ve hizmet sektörlerinin yeterince gelişmemiş olması, istihdam alanlarını sınırlıyor.
Ayrıca, eğitim kurumlarının ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, insanların daha iyi yaşam koşulları arayışıyla büyük şehirlere göç etmesine neden oluyor. Tarım ve hayvancılıkla geçinen ailelerin çocukları, şehirlerde daha fazla fırsat yakalama umuduyla metropollere taşınıyor. Bu durum, bölgedeki kırsal nüfusun hızla azalmasına yol açarken, yerel ekonominin de zayıflamasına sebep oluyor.
İç Anadolu’nun Sessiz Göçü: Gençler Şehir Dışına Yöneliyor
İç Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin göç veren bir diğer önemli coğrafyası. Yozgat, Çorum, Kırşehir, Niğde ve Nevşehir gibi iller, her yıl binlerce vatandaşını büyük şehirlere gönderiyor. Göçün en temel nedeni, genç nüfusun kendi memleketinde istihdam alanı bulamaması.
Tarımın giderek gelir getirici olmaktan çıkması ve sanayi yatırımlarının sınırlı kalması, bu şehirlerdeki gençleri özellikle Ankara, İstanbul ve Konya gibi merkezlere yönlendiriyor. Eğitim için büyük şehirlere giden öğrencilerin büyük bir kısmı, mezuniyet sonrasında memleketlerine geri dönmüyor. Böylece beyin göçü, sadece uluslararası alanda değil, ülke içinde de derinleşen bir sorun haline geliyor.
Karadeniz Bölgesi: Ekonomik Değil, Demografik Göç
Karadeniz Bölgesi, diğer bölgelere kıyasla farklı bir göç profiline sahip. Rize, Giresun, Ordu ve Artvin gibi illerde göçün temel nedeni ekonomik zorluklardan çok, yaş ortalamasının yükselmesiyle ilgilidir. Genç nüfusun büyük bölümü, eğitim ve iş imkanları için batıya giderken, bölgede kalan nüfusun yaş ortalaması artmaktadır.
Karadeniz’in dağlık yapısı, tarım arazilerinin sınırlı olması ve sanayinin gelişememesi, bu göç sürecini hızlandıran diğer faktörler arasında yer alıyor. Buna karşın, memleketine bağlılık kültürü sayesinde Karadenizliler, yılın belirli dönemlerinde doğdukları yerlere geri dönerek bu bölgede mevsimsel nüfus hareketliliği yaratıyor.
Ege ve Marmara’dan Büyük Şehirlere Ters Göç Eğilimi
İlginç bir şekilde, Ege ve Marmara bölgelerinde de göç yaşanıyor ancak bu göç, genellikle büyükşehirlerden çevre illere yöneliyor. İstanbul, Bursa ve Kocaeli gibi yoğun nüfuslu şehirlerde yaşam maliyetlerinin artması, birçok kişinin daha sakin ve ekonomik olarak uygun kentlere taşınmasına neden oluyor.
Balıkesir, Çanakkale ve Manisa gibi şehirler, bu ters göçün yeni adresleri haline geldi. Özellikle pandemi sonrası dönemde uzaktan çalışma imkanlarının artması, insanların metropol hayatından uzaklaşıp doğayla iç içe yaşam alanlarını tercih etmesine olanak tanıdı. Böylece Türkiye’nin göç dengesi, geçmişe oranla daha çeşitlenmiş bir yapıya büründü.
Göçün Sosyal ve Ekonomik Sonuçları
Göçün en belirgin etkisi, şehirlerdeki nüfus yoğunluğunun artması ve kırsal bölgelerde üretim kapasitesinin azalmasıdır. Büyük şehirlere olan yoğun göç, konut fiyatlarının artmasına, trafik ve altyapı sorunlarının büyümesine neden oluyor. Öte yandan, göç veren bölgelerde ise nüfusun azalması, ekonomik faaliyetlerin daralmasına yol açıyor.
Uzmanlara göre, bu dengesizliğin giderilmesi için bölgesel kalkınma projelerinin artırılması ve yerel istihdamın güçlendirilmesi gerekiyor. Kırsal kalkınma destekleri, yeni sanayi yatırımları ve eğitim teşvikleriyle göçün yönünü dengelemek mümkün olabilir.
Türkiye’nin en çok göç veren şehirleri ve nedenleri incelendiğinde, ekonomik eşitsizliklerin ve yaşam kalitesi farklarının bu hareketliliği şekillendirdiği açıkça görülüyor. 2025 itibarıyla göç haritası yeniden yazılırken, ülke genelinde sürdürülebilir kalkınma politikalarının önemi her zamankinden daha fazla hissediliyor.
Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım
Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım