Uray Otel, Türkmen Sineması ve Rus Ressamın Hikâyesi

Abone Ol

1917 yılına gelindiğinde, dönemin Belediye Başkanı Mustafa Hacıkamiloğlu, Urfa’nın merkezine bir otel ve yanında modern bir tiyatro salonu inşa ettirmeye karar verdi. Belediye bütçesi ve halkın ileri gelenlerinin desteğiyle inşaat başlatıldı. Ancak savaş yıllarının zorlukları nedeniyle yapı ancak 1923’te tamamlanabildi ve hizmete açıldı. Tiyatro salonu, 1930 yılı itibarıyla sinema salonu olarak da kullanılmaya başlandı. Uray Otel ise 1946’ya kadar faaliyet gösterdi, ardından belediye binasına dönüştürüldü. Nihayetinde, 1983 yılında yıkılarak tarihe karıştı. Sinema ise varlığını sürdürdü.

Bu sinema, daha sonra Ahmet Naci Türkmen tarafından işletilmeye başlandı ve “Türkmen Sineması” adıyla anılır oldu. Sinema salonunun yakınındaki “Ahmet Bican Ağa Hanı” ise bir dönem “Yazlık Türkmen Sineması” olarak kullanıldı. Türkmen Sineması’nda yalnızca film gösterimleri yapılmıyor, zaman zaman konserler ve okul piyesleri de sahneleniyordu. 1975’e kadar faaliyet gösteren salon, kapanmasının ardından uzun süre depo olarak kullanıldı. Daha sonra Belediye Başkanı Ahmet Bahçivan tarafından restore edilerek “Şair Nabi Kültür Merkezi”ne dönüştürüldü ve bugün hâlen bu adla hizmet vermektedir. Geçtiğimiz yıllarda yapının hemen yanındaki Büyükşehir Belediye Binası yıkıldı yerine oturma alanı ve çay bahçesi yapıldı.

Uray Sineması’nın yapıldığı yıllarda, Urfa'nın önde gelen tüccarlarından Terzi Ahmet Köylü, ticaret için Bursa’ya gittiğinde, Melih adında bir ressamla tanıştı. Yeni yapılan otelin ve sinemanın duvarlarını süslemesi için Melih’i Urfa’ya davet etti. Belediye Başkanı bu fikri memnuniyetle karşıladı. Ressam Melih, Balıklıgöl, Urfa Kalesi gibi şehrin simgesel mekânlarının fotoğraflarını çekerek, bu manzaraları duvarlara resmetti. Ortaya çıkan eserler büyük beğeni topladı. Ancak yapılan restorasyonlar sırasında bu resimlerin tamamı yok oldu ve günümüze ulaşamadı.


Melih’in hikâyesi ise aslında Urfa’ya gelmeden önce, İstanbul’da başlar. Evli ve çocuk sahibi olan Melih, İstanbul’da yaşarken işleri kötü gitmiş, büyük borçlara girmiştir. Bir gün eve döndüğünde, kızının intihar ettiğini görür. Bu olay, onu derinden sarsar. Ailesini ve İstanbul’u terk ederek Bursa’ya yerleşir. Tam da bu dönemde Terzi Ahmet Köylü ile tanışır ve Urfa’ya gelir.

Urfa’da çalıştığı dönemde, bir gün hafta sonu eğlenmek için kente gelen sirki ziyaret eder. Sirkte cambazlık yapan bir kadın ve kızını izler kısa sürede kıza âşık olur. Genç kız da Melih’e karşı duygular beslemektedir. Evlenmek isterler fakat kızın annesi bu ilişkiye onay vermez. Bunun üzerine ikili, birlikte Diyarbakır’a kaçar. Ancak oraya varır varmaz, askerler tarafından gözaltına alınır. Fotoğraf makinesine el konur, ajan olduğu şüphesiyle cezaevine gönderilir. Mahkemeye çıkarılır ve Rus ajanlığıyla suçlanır. Dış görünüşü ve fotoğraf makinesi nedeniyle şüpheli bulunmuştur. Bir süre cezaevinde kaldıktan sonra suçsuz olduğu anlaşılır ve serbest bırakılır. Ancak bu olay Urfa’da duyulur, “Ressam meğer Rus ajanıymış!” söylentisi hızla yayılır.

Yıllar sonra, İstanbul’da iki genç Melih’le karşılaşır. Perişan hâlde olan ressam, onlara hayat hikâyesini anlatır...

Kaynak ve Teşekkür

Bu yazıda, Sayın Fuat Kürkçüoğlu Hocamızın "Uray Oteli" kitabı kaynak olarak kullanılmıştır. Kendilerine eseri bizlere bıraktıkları ve izin verdikleri için teşekkür ederim.

Yazının hazırlanmasında destekleri için dostum Sinan Badıllı’ya, ayrıca günümüz Şair Nabi Kültür Merkezi’nin fotoğraf çekimlerini yapan dostum Salih Balosa’a da teşekkürlerimi sunarım.