Attar Pazarında Bitkisel ürünler satan Hacı Yusuf Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada , Bitkiler Çoğunlukla kış aylarında bitkiler tutulur. Kış aylarında ıhlamur, zencefil, zerdeçal, ada çayı olsun çoğunlukla bunların karışımını yaparız astım, bronşit, nefes darlığı için en iyi ve en etkili bitkilerdir. Çoğunlukla kullanılan bunlardır. Bu bitkiler astım için bronşit için öksürük için nefes darlığı için kullanılır. Bizim Urfa’da biraz genetik olmuş hasta olduktan sonra bitki kullanmaya başlarlar aslında hasta olmadan bitkileri kullansak en sağlamı en iyi şekli hasta olmadan kullanmaktır. Evet, oluyor ıhlamur günümüzde her zaman satılan bir bitkidir. Şuanda ıhlamurun kilosu yüz yetmiş liradan satılıyor. Yeni doğan çocukta kullanabilir en yaşlısına kadar herkes kullanabilir. Ihlamur ve içlerinde en çok faydalı olan zencefildir. Bu ikisini kullandığımız zaman Allahın izni ile insanlar hastalığa yakalanmazlar. Bitkisel ilaçlar Normalde ıhlamur, zencefil, zerdeçal, tarçın, ada çayı özellikle saydığım bu beş bitkiyi karıştırıp azar azar çay gibi yapıp günde bir bardak içerlerse inşallah içtikten sonra insan kolay kolay rahatsız olmaz. Normalde bitkilerin de demliği var süzgeçiler onlar olsa daha kolay ve pratik şekilde olur. Bizim burada fazla tutulmuyor. Normalde demliğin içine bitkiyi atarsınız önce bitkiyi yıkarsın sonra üzerine suyu boşaltırsın ondan sonra ateşte kaynatıp biraz dinlendirmeye bırakıp daha sonra içersiniz. Günde bir bardak içilir. Bu bitkiyi aç karın veya tok karınla da içebilirler.
Bitkilerin büyük bölümü Türkiye’de yetişiyor
Yusuf ; Bitkilerin çoğu Türkiye’de yetişiyor. Şanlıurfa’da da yetişen bitkiler var örneğin zahter olsun dağ kekiği dediğimiz hemen hemen çoğu hastalığa iyi geliyor. Şifalı bir bitkidir. Urfa’da devamlı olarak çıkan bir bitkidir. Zencefil dışarıdan gelir, ıhlamur deniz kenarından gelir çoğunlukla karışık bölgelerden geliyor. Türkiye’de çoğu bitki yetişmektedir. Bitkilere talep çok milletimiz zaten bilinçlenmiş bu konuda artık herkes bitki kullanıyor. Ihlamur zencefil. Zerde çal halkımız bu bitkileri devamlı olarak kullanıyorlar. Kendine önem veren insanlar çoğunlukla kullanıyor bunun genci ya da yaşlısı yok örneğin meraklısı var yirmi yaşındaki biri gelip alıyor aynı şekilde elli yaşındakilerde gelip alıyorlar. Kendi sağlığına önem verenler kullanıyorlar. Biz herkesin kullanması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim güvencemiz zaten bitkidir. Bizim garanti vermemize gerek yok bitki zaten günü gününde kullanılan bir şeydir. Eskiden doğru düzgün doktor mu vardı yoktu devamlı olarak kullanılan yine de bitkiydi.
Bazı bitkilerin yan etkisi var
Yusuf ; Yan etkisi olan bitkiler var. Bizim saydıklarımız da kolay kolay yan etki olmaz düzenli bir şekilde kullanılırsa günde örneğin beş bardak içilirse yan etkisi olur. Kanser hastalığına yakalanmamak için bitkilerimiz var. Fakat il başta kullanmak lazım. Örneğin zencefili her gün düzenli bir şekilde kullanırsan hasta olmazsınız. Özellikle zencefil en iyi bitkidir. Zaten eczanede satılan ilaçların çoğunda zencefil vardır. Bizim Şanlıurfa dilinde çoban çökerten, deve dikeni (Gurnik) derler bu bitki kalp için beyin için çok şifalı bir bitkidir. Çok iyi bir ilaçtır çoğu müşterimizde kullanmaktadır. Müşterilerimiz gelip bizden devamlı olarak bir iki kilo alıp bir ay boyunca düzenli olarak kullananlar var.
Hekimlerin önerisi ile gelip bazı bitkileri satıyoruz
Yusuf ; Bize çoğu hatamız kâğıtla geliyor. Reçete ile gelenler doktorlarının önerisi üzerine gelip kuşburnu, polen şekeri hepsini gramlarını söyleyerek gelip alan müşterilerimiz var. Doktorlar bile bitkisel ilaçlara doğru yöneliyorlar. İlaçlar zaten insanları bitirmeye başlıyor. Biz kimse rakip olarak görmüyoruz. Rızık Allahtan deyip işimize bakıyoruz. Son olarak şunu söylemek istiyor öncelikle sağlık bir defa gelir ikinci bir şansı yok ani bir kriz insanları sakatlığa kadar götürebilir. Sağlıklı bir insan olmak istiyorsanız ben zahter çayını, kantaron ve çoban çökerten bitkileri öneriyorum ben kendim de kullanıyorum. En iyisi de zahter çayıdır ve herkesin de içmesini tavsiye ediyorum. Dedi.
ATTARLIK
Attarlık İslâm dünyasında Hz. Peygamber devrinden beri bilinen bir meslektir. Hatta Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’de attar ve güzel koku satışı ile ilgili olarak “Bâb fi’l-ʿattâr ve beyʿi’l-misk” (Buhârî, “Büyûʿ”, 38) adıyla ayrı bir başlığa yer verilmiştir. Eskiden beri serbest ticaret yapan attarların dükkânları eczanelerin ilk örnekleridir. Bazı attarların uygun olmayan veya özelliklerini yitirmiş malzemeleri satmaları, hatta hastalara zaman zaman başka ilâç vermelerinin görülmesi üzerine Halife Mu‘tasım-Billâh zamanından itibaren attarların imtihan edilerek faaliyetlerinin belgeye bağlanması yoluna gidilmiş ve attar dükkânlarının kontrolü hisbe* teşkilâtının görevleri arasında yer almıştır. Birçok şehirde yalnız attarların faaliyet gösterdikleri çarşı ve pazarlar vardı. Bunların en meşhurları Fustat’taki Sûku’l-attârîn, Şam’daki Sûku’l-ıtr ve İstanbul’daki Mısır Çarşısı idi.
Bir eczacı gibi bazı temel bilgilere sahip olması gereken attarın gerek sağlık gerekse ticaret bakımından maddelerin korunma usullerini bilmesi, çabuk bozulan maddeleri de tanıması gerekiyordu. Kurutulmuş çeşitli otlar, yapraklar, kökler, çiçekler, tohumlar, meyvalar ve diğer şifalı otların önemli bir kısmı kuru olarak satılırken bazı ilâçların yapılmasında kullanılan nebatî, hayvanî ve madenî maddeler (droglar) ise daha çok basit ve iptidai şekliyle (müfred ilâçlar) tek tek satılırdı. Fakat attarlar eskiden bugünkü eczanelerde yapıldığı gibi, suda kaynatılmış ve pişirilmiş ilâçlar dışında hekim reçetelerindeki formüllere göre tıbbî maddeleri birleştirerek müshil, macun, merhem ve kuvvet verici bazı mürekkep ilâçlar da hazırlarlar, ancak ilâçları bugünkü eczacılıkta olduğu gibi sabit bir terkiple düzenleyemezlerdi.
Tıp ve akrâbâzînle ilgili eserlerde ilâçların yapımında kullanılan bitkiler ve özellikleri, ilâç yapım metotları anlatıldığı gibi (bk. AKRÂBÂZÎN; ECZACILIK), Kûhîn el-Attâr lakabıyla tanınan Dâvûd b. Ebü’n-Nasr’ın (ö. 658/1260’tan sonra) Minhâcü’d-dükkân ve düstûrü’l-aʿyân li’l-edviyeti’n-nâfiʿa li’l-ebdân adlı meşhur eseri gibi attarların el kitabı olarak kullandıkları bazı kitaplar da yazılmıştır.
Attar “ecza deposu sahibi” anlamında da kullanılmıştır. Bunlar eczacılar gibi ilâç hazırlamaz, ya iptidai maddeleri ayrı ayrı veya hazır ilâçları toptan satarlardı. Eczaneler açıldıktan sonra attarlar tütün ve kahveden boyaya kadar çeşitli şeyler satmaya başladılar.
Eczacılığın gelişmesiyle birlikte attarların faaliyetleri kısıtlanmaya başladı. 1861 tarihli eczacılık nizamnâmesi, ellerinde çalışma izni olan ispençiyarlardan (eczacı) başka hiç kimsenin hiçbir şekilde, parça parça, etkisi güçlü ilâç satamayacağı ve tabip, cerrah, baytar reçetesi düzenleyemeyeceği esasını getirdi. Bu yasak toptan ecza satan tıbbî ecza tüccarlarıyla attar ve kökçülere de uygulandı. 1883 tarihli ecza tüccarları ve Mısır Çarşısı hakkındaki tâlimatla ise aktarların eczane açmaları yasaklandı ve satacakları maddeler de sınırlandırıldı. 1885 tarihli nizamnâmede aktar, “sanayie ve eczacılığa ait ilâç ve kimyevî maddeleri toptan satan esnaf” olarak tarif edilmiştir. Böylece bütün Şark’ta olduğu gibi Türkler’de de attarın ot toplama, kurutma ve bazı ilâç terkipleri yapma gibi faaliyetleri zamanla gerilemiş ve attarın eczacılık yönü gittikçe zayıflayarak tüccar yönü ön plana çıkmıştır.
Bitkilerin büyük bölümü Türkiye’de yetişiyor
Yusuf ; Bitkilerin çoğu Türkiye’de yetişiyor. Şanlıurfa’da da yetişen bitkiler var örneğin zahter olsun dağ kekiği dediğimiz hemen hemen çoğu hastalığa iyi geliyor. Şifalı bir bitkidir. Urfa’da devamlı olarak çıkan bir bitkidir. Zencefil dışarıdan gelir, ıhlamur deniz kenarından gelir çoğunlukla karışık bölgelerden geliyor. Türkiye’de çoğu bitki yetişmektedir. Bitkilere talep çok milletimiz zaten bilinçlenmiş bu konuda artık herkes bitki kullanıyor. Ihlamur zencefil. Zerde çal halkımız bu bitkileri devamlı olarak kullanıyorlar. Kendine önem veren insanlar çoğunlukla kullanıyor bunun genci ya da yaşlısı yok örneğin meraklısı var yirmi yaşındaki biri gelip alıyor aynı şekilde elli yaşındakilerde gelip alıyorlar. Kendi sağlığına önem verenler kullanıyorlar. Biz herkesin kullanması gerektiğini düşünüyoruz. Bizim güvencemiz zaten bitkidir. Bizim garanti vermemize gerek yok bitki zaten günü gününde kullanılan bir şeydir. Eskiden doğru düzgün doktor mu vardı yoktu devamlı olarak kullanılan yine de bitkiydi.
Bazı bitkilerin yan etkisi var
Yusuf ; Yan etkisi olan bitkiler var. Bizim saydıklarımız da kolay kolay yan etki olmaz düzenli bir şekilde kullanılırsa günde örneğin beş bardak içilirse yan etkisi olur. Kanser hastalığına yakalanmamak için bitkilerimiz var. Fakat il başta kullanmak lazım. Örneğin zencefili her gün düzenli bir şekilde kullanırsan hasta olmazsınız. Özellikle zencefil en iyi bitkidir. Zaten eczanede satılan ilaçların çoğunda zencefil vardır. Bizim Şanlıurfa dilinde çoban çökerten, deve dikeni (Gurnik) derler bu bitki kalp için beyin için çok şifalı bir bitkidir. Çok iyi bir ilaçtır çoğu müşterimizde kullanmaktadır. Müşterilerimiz gelip bizden devamlı olarak bir iki kilo alıp bir ay boyunca düzenli olarak kullananlar var.
Hekimlerin önerisi ile gelip bazı bitkileri satıyoruz
Yusuf ; Bize çoğu hatamız kâğıtla geliyor. Reçete ile gelenler doktorlarının önerisi üzerine gelip kuşburnu, polen şekeri hepsini gramlarını söyleyerek gelip alan müşterilerimiz var. Doktorlar bile bitkisel ilaçlara doğru yöneliyorlar. İlaçlar zaten insanları bitirmeye başlıyor. Biz kimse rakip olarak görmüyoruz. Rızık Allahtan deyip işimize bakıyoruz. Son olarak şunu söylemek istiyor öncelikle sağlık bir defa gelir ikinci bir şansı yok ani bir kriz insanları sakatlığa kadar götürebilir. Sağlıklı bir insan olmak istiyorsanız ben zahter çayını, kantaron ve çoban çökerten bitkileri öneriyorum ben kendim de kullanıyorum. En iyisi de zahter çayıdır ve herkesin de içmesini tavsiye ediyorum. Dedi.
ATTARLIK
Attarlık İslâm dünyasında Hz. Peygamber devrinden beri bilinen bir meslektir. Hatta Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’de attar ve güzel koku satışı ile ilgili olarak “Bâb fi’l-ʿattâr ve beyʿi’l-misk” (Buhârî, “Büyûʿ”, 38) adıyla ayrı bir başlığa yer verilmiştir. Eskiden beri serbest ticaret yapan attarların dükkânları eczanelerin ilk örnekleridir. Bazı attarların uygun olmayan veya özelliklerini yitirmiş malzemeleri satmaları, hatta hastalara zaman zaman başka ilâç vermelerinin görülmesi üzerine Halife Mu‘tasım-Billâh zamanından itibaren attarların imtihan edilerek faaliyetlerinin belgeye bağlanması yoluna gidilmiş ve attar dükkânlarının kontrolü hisbe* teşkilâtının görevleri arasında yer almıştır. Birçok şehirde yalnız attarların faaliyet gösterdikleri çarşı ve pazarlar vardı. Bunların en meşhurları Fustat’taki Sûku’l-attârîn, Şam’daki Sûku’l-ıtr ve İstanbul’daki Mısır Çarşısı idi.
Bir eczacı gibi bazı temel bilgilere sahip olması gereken attarın gerek sağlık gerekse ticaret bakımından maddelerin korunma usullerini bilmesi, çabuk bozulan maddeleri de tanıması gerekiyordu. Kurutulmuş çeşitli otlar, yapraklar, kökler, çiçekler, tohumlar, meyvalar ve diğer şifalı otların önemli bir kısmı kuru olarak satılırken bazı ilâçların yapılmasında kullanılan nebatî, hayvanî ve madenî maddeler (droglar) ise daha çok basit ve iptidai şekliyle (müfred ilâçlar) tek tek satılırdı. Fakat attarlar eskiden bugünkü eczanelerde yapıldığı gibi, suda kaynatılmış ve pişirilmiş ilâçlar dışında hekim reçetelerindeki formüllere göre tıbbî maddeleri birleştirerek müshil, macun, merhem ve kuvvet verici bazı mürekkep ilâçlar da hazırlarlar, ancak ilâçları bugünkü eczacılıkta olduğu gibi sabit bir terkiple düzenleyemezlerdi.
Tıp ve akrâbâzînle ilgili eserlerde ilâçların yapımında kullanılan bitkiler ve özellikleri, ilâç yapım metotları anlatıldığı gibi (bk. AKRÂBÂZÎN; ECZACILIK), Kûhîn el-Attâr lakabıyla tanınan Dâvûd b. Ebü’n-Nasr’ın (ö. 658/1260’tan sonra) Minhâcü’d-dükkân ve düstûrü’l-aʿyân li’l-edviyeti’n-nâfiʿa li’l-ebdân adlı meşhur eseri gibi attarların el kitabı olarak kullandıkları bazı kitaplar da yazılmıştır.
Attar “ecza deposu sahibi” anlamında da kullanılmıştır. Bunlar eczacılar gibi ilâç hazırlamaz, ya iptidai maddeleri ayrı ayrı veya hazır ilâçları toptan satarlardı. Eczaneler açıldıktan sonra attarlar tütün ve kahveden boyaya kadar çeşitli şeyler satmaya başladılar.
Eczacılığın gelişmesiyle birlikte attarların faaliyetleri kısıtlanmaya başladı. 1861 tarihli eczacılık nizamnâmesi, ellerinde çalışma izni olan ispençiyarlardan (eczacı) başka hiç kimsenin hiçbir şekilde, parça parça, etkisi güçlü ilâç satamayacağı ve tabip, cerrah, baytar reçetesi düzenleyemeyeceği esasını getirdi. Bu yasak toptan ecza satan tıbbî ecza tüccarlarıyla attar ve kökçülere de uygulandı. 1883 tarihli ecza tüccarları ve Mısır Çarşısı hakkındaki tâlimatla ise aktarların eczane açmaları yasaklandı ve satacakları maddeler de sınırlandırıldı. 1885 tarihli nizamnâmede aktar, “sanayie ve eczacılığa ait ilâç ve kimyevî maddeleri toptan satan esnaf” olarak tarif edilmiştir. Böylece bütün Şark’ta olduğu gibi Türkler’de de attarın ot toplama, kurutma ve bazı ilâç terkipleri yapma gibi faaliyetleri zamanla gerilemiş ve attarın eczacılık yönü gittikçe zayıflayarak tüccar yönü ön plana çıkmıştır.