Urfa'nın Başına Gelenler
Meydan yapılmak üzere yıkılan eski belediye binası ve Kızılay İşhanı yerindeki çalışmaların çok ağır ilerlemesinden dolayı köprübaşı bölgesindeki esnafın ve diğer vatandaşlarımızın toz, toprak ile ilgili şikayetlerini dinledim. Bu iki meydanın sadece betondan ibaret olmamasını, yaz aylarında 50 dereceyi gören bir şehir olarak bu alanlara mümkün oldukça çok sayıda zeytin ağacı (örnek olması bakımından) dikilmesini diliyorum.
Akabe bölgesine taşınan sanayi sitesinin güney tarafının komple beton yığını haline geldiğini ve yapılan kocaman iş merkezine bir karış bile yeşil alan ayrılmadığını bir tane bile ağaç dikilmediğini gördüm. Kuzey tarafının ise yaklaşık 17 yıldan beri harabe, virane ve metruk yapılar halinde halen şehrimizin merkezinde bir savaş kalıntısı gibi durduğunu gördüm. Yine o alanın daha güneyinde yani yeni belediye binasının hemen yanı başındaki Bamyasuyunda, iş sağlığı ve güvenliğinden uzak bir şekilde devam eden sanayi esnafı da aynı yerinde durmaktadır.
Eski Valilik binası yerine yapılan bizim “Topçu Meydanı” yöneticilerin ise “Rabia Meydanı” olarak bildiği meydan ile yine eski stadyum yerine yapılan ucube çarşı üstündeki meydanda defalarca büyük meblağlar karşılığında yapılan onarım ihalelerine rağmen zemin döşemesinin bir türlü sağlamlaştırılamadığını, otopark kısmına su sızıntısının devam ettiğini, meydana saksılar içinde dikilen onlarca ağacın kurumuş olduğunu üzülerek gördüm.
Protokol caddemiz üzerindeki oto galericiler sitesinin eski yeri bomboş duruyor. Galericilerin taşınacakları yıllar öncesinden belli olan bir durumdu. Bu kadar sene de orası için bir proje üretmek kimsenin aklına gelmedi mi? Hoş zaten oto galericilerin de hepsi taşınmamış aynı sanayi sitesinin taşınmasındaki zafiyet burada da ortaya çıkmış ve esnafın bir kısmının yeni yere taşınmak zorunda bırakılmasına rağmen bir kısmı da halen şehir merkezinde ticaretine devam ediyor.
Karayolları Müdürlüğünde görevli bir arkadaşımı ziyaret etmek istediğimde Müdürlüğün yerinde olmadığını, o alanda apartman inşaatlarının devam ettiğini hayretler içinde gördüm. Birkaç yıl önce yapılan devasa boyutta bir afişle Yeşildirek’te kentsel dönüşüm yapılacağı duyurulmuştu ama meğer bu kentsel dönüşüm Karayolları Müdürlüğünün konut alanına dönüşümüymüş… Aynı şekilde Devlet Hastanesi Acil Servis çıkış kapısının karşısında DSİ’ye ait olduğunu bildiğim (yanılıyor olabilirim) alan üzerinde de apartman inşaatlarının devam ettiğini gördüm… Kamu alanlarının nasıl konut alanına dönüştüğünü araştırma ve soruşturma işini cesur siyasetçilerimize bırakıyorum.
Şanlıurfa’daki hastanelerin yetersizliği ve doktor açığı had safhaya ulaşmış durumda… Bir uzman doktordan randevu almak isteyen hastalara ortalama 10 gün sonrasına randevu veriliyor. Eskiden hastanelerde kuyruklar vardı ya şimdi herkes evinde işyerinde kuyruk bekliyor üstelik saatlerce değil, günlerce… Randevu sırası gelinceye kadar zaten vatandaşın hastalığı ya iyileşmiş oluyor, ya da…
Gözlemlediğim kadarıyla, Üniversite hastanesinde de uzman doktor ve akademisyen kadrolarındaki eksikliklerin tamamlanması için referansa değil, liyakata dayalı atamalar bekleniyor.
Suriyelilerin sayılarının daha da arttığını, özellikle Bahçelievler ve Atatürk mahallesi başta olmak üzere birçok mahallede gezerken kendimi Halep ya da Şam’da geziyormuş gibi hissettim. Suriyelilere ait belki binlerce işyeri tabelası (arapça) gördüm. Bu işyerlerinde satılan ürünler Suriye menşeli ürünlerdi, bu kadar çok miktarda gıda malzemesi acaba yurda kaçak olarak mı giriyor, yoksa gümrük vergileri ödeniyor mu? Suriye’de savaş varsa bu ticaret nasıl devam ediyor? Savaş bittiyse Suriyeliler neden halen buradalar, ülkelerine gönderilmiyorlar? Üstelik gördüğüm Suriyelilerde ilk geldikleri yıllarda olan çekingenlik, ürkeklik ve minnet duyguları kalmamış, artık Suriyeliler daha özgüvenli, daha minnetsiz, daha teşkilatlı ve daha saldırganlaşmıştı…
Koronavirüs vakalarındaki artış gözardı edilerek düğünler, taziyeler, toplantılar, ziyafetler, sıra geceleri tam gaz devam ediyor. Bir aile taziye yapınca diğer cenaze sahipleri de mahalle baskısına maruz kalmamak için taziye yapıyor ve bu zincir uzayıp gidiyor, nereye mi? Tabi ki yoğun bakıma veya mezarlığa… Şanlıurfa’da taziye olayı zaten amacını aşmış ve ailelerin, aşiretlerin gövde gösterisine, ziyafet sofralarına ve ölü soyucuların rant kavgasına dönüşmüştü. Bu salgın dönemini bir öze dönüş olarak değerlendirmek üzere şimdilik taziye ziyaretleri süresiz olarak durdurulmalı, sonlandırılmalıdır. Sadece taziye, düğün ve nikahlara katılmayı memlekete hizmet zanneden bazı siyasetçilerin canı pek sıkılacak ama düğünleri de yasaklamak, nikah törenlerine katılımı kısıtlı tutmak elzem hale gelmiştir.
Uluslararası standartlara sahip bir havaalanımız olmasına rağmen İstanbul ve Ankara dışında bir yere günlük direkt uçuşumuzun olmaması sebebiyle hergün onlarca yolcumuz Diyarbakır ve Gaziantep havaalanına gitmek zorunda kalıyor. Yeterli yolcu kotasına sahip olan Şanlıurfa’da özellikle İzmir, Antalya ve Kıbrıs’a acilen günlük uçuşlar açılmalıdır.
Otogar’dan şehir merkezine gelen ve giden yolcu servisi olmaması, otobüs firmalarının şehir merkezinde bilet satış acentelerinin olmaması vatandaşı sıkıntıya sokmaya devam ediyor.
Nüfusu 2 milyon 200 bin olan ve yüzbinlerce Suriyeliyi ağırlayan Şanlıurfa’da şehiriçi toplu taşıma işkencesi devam ediyor. Şehir merkezine 18 km uzaklıkta olan Harran Üniversitesi Osmanbey Yerleşkesine, merkeze 17 mesafede olan Organize Sanayi Bölgesine ve yine merkeze 35 km uzaklıktaki GAP Uluslararası Havaalanına ulaşım şartları sınırlıdır. Bu hususta geleceğe yönelik bir yatırım olması açısından Abide kavşağı merkezli Organize Sanayi - Osmanbey - Havaalanı tramvay veya metro projesi yapılmalıdır.
Gaziantep’e kadar projelendirilen Hızlı Tren’in proje kapsamına Şanlıurfa’nın da alınması büyük fayda sağlayacaktır.
Hiç bitmeyen ve her sene ayrı ayrı canımızı yakan tarım işçiliği konusu ciddi olarak ele alınmalı, tarım işçileri bir kooperatif çatısı altında biraraya getirilmeli, çalışma şartları iyileştirilmeli ve tarım işçisi ailelerin çocuklarının okuldan uzak kalmamaları için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Ayrıca yanlış olduğunu, Şanlıurfa caddeleri için uygun bir araç olmadığını defalarca yazmamıza rağmen bir macera uğruna milyarlar harcanarak başlatılan sonra da iptal edilen trambüs projesi ile ilgili olarak ihmali ya da kastı bulunan kişilerden tahsilat yapıldığını da duymadım.
Bu arada hiç bitmeyecek zannettiğimiz ve inşaatı yıllarca süren otogar köprülü kavşağının bittiğini görmek sevindiriciydi.
Herşeyin iyisine, güzeline hatta mükemmeline layık olan Şanlıurfamızın hak ettiği yere gelmesi dileklerimle…
İmam Hüseyin SAVAŞ
3 Eylül 2021 - AYDIN