Bir bahar sabahı otobüs ile seyahat ederken aklımdan tek düşünce; ‘bu yıl doğum günümü hatırlayacak olan var mıydı?’ Aklımda tek soru ve boş gözlerle camdan dışarıya bakıyordum. Otobüs kırmızı ışıkta durunca yol kenarına gözüm ilişti. Üç tane güvercin ve bir karga akan bir su akıntısının kenarında susuzluklarını gidermeye çalışıyorlardı. Güvercinler, susuzluklarını gidermek için kuru olan zemine basarak su içiyorlardı. Ayaklarını ıslatmamak için çok çaba sarf ettikleri her hallerinden belliydi. Güvercinlerin bu halini görünce baharın geldiğini tüm çıplaklığı ile gözümün önüne serildiğini anladım.
Ve karga gözüme ilişti, haylaz bir çocuk gibi suyun üzerinde çırpınıp duruyordu. ‘Su içmek bahane, su ile oynamak şahane’ der gibi bir oradan bir oraya suyun üzerinde zıplıyordu. Amacını belli edermişçesine su içmeyi de ihmal etmiyordu. Suyun üzerinden geçerken endamını da sergilemekten çekinmiyordu. Sanki defileye çıkmış manken gibi başını bir oraya bir buraya sallarken suyun üzerinde zıplamayı da ihmal etmiyordu. Otobüs, yeşil ışığın yanmasıyla birlikte hareket ederken son bir defa kargaya bakmak için başımı uzattığımda su olmayan tarafa geçmiş güneşliyordu. ‘yazın gelişi, bahardan belli olur’ der gibi, bana bir bakış atarak gözlerden kayboldu. Güvercinlerin ve karganın suya olan bu tutumu beni çok etkiledi ve otobüsten inene kadar bu fotoğraf karesi gözümün önünden hiç ayrılmadı.
Bir bahar akşamı telefonum çaldı, arayan dostumdu ve beni sinemaya davet etti. ‘Bende davete icabet etmek gerekir’ maksadıyla teklifini geri çevirmedim. Yakın arkadaşlarım bir araya gelmiş, gösterimde olan bir filmi izlemek için toplanmışlardı. Epey vakit geçtikten sonra saatin ilerlediğini ve sinemaya yetişemeyeceğimizi anladık. Bir cafede oturup sigaramızı içerken çayımızın sıcaklığı bizi ısıtsın ve muhabbetimiz bir kat daha artsın düşüncesiyle oturduk. Garsonlardan biri, elinde bir pasta ile yanı başımda durdu ve pastayı önüme uzattı. O an doğum günümü unutmuştum. Üzerinde HAPPY BİRHTDAY ... yazılı pastayı görünce sevinçten ne yapacağımı şaşırdım. Koca bir ömür boyu, tek bir doğum günü bile kutlamadığımı ve bu tür etkinliklere alışkın olmadığımı ve ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Sonra, aklıma güvercinler ile karganın su ile olan hadisesi geldi. Bir ömrü karga gibi geçirmiştim. Sürekli benliğiyle ön planda tutulmayı isteyen, egosunu tattırmak için elinden gelen gayreti sarf eden biri gitmiş, yerine sağduyulu, açık görüşlü, herkese sevgi ile bakabilen biri gelmişti. Bu özellikleri ise; dostlarının yanında olmasından kaynaklandığını adı gibi biliyordu. Güvercinler; birbirine sarılmayı, dost kalmayı, aile olabilmeyi becerebilen hayvanlardır. Karga ise; sesinin ne kadar kötü çıktığının farkında bile olmadan sürekli öten, yalnız dolaşan hayvanlardır. ESKİDEN KARGA İDİM, ŞİMDİ İSE GÜVERCİN OLDUM.
Doğum günümü kutlayan dostlarıma sevgilerle… (Onlar kendilerini iyi bilirler.)