Gariban mıyız yoksa mağdur edilen insanlar mıyız? Bugünkü köşe yazımız bu ve buna cevap aramak için düşeceğiz yollara. Bu yol dikenli ve meşakkatli bir yoldur aslında.
Garibanlık; doğuştan gelen, kaderimizde yazılan ve çizilen bir olgudur. İnsanlara merhamet gözüyle baktığımız zaman gönlümüzden geçen şefkat ve merhamet duygusu bize garibanlığın vücut bulmuş şeklini gözlerimizin önüne sermektedir. Tam da bu noktada bizim toplumumuz ön plana çıkar. Aç, yoksul, evsiz diye ayırdığımız insanlara tümüyle odaklanacağımız nokta ve varacağımız yer garibanlıktır. Bu olgu içerisine hapsolmuş insanlara yardım elini uzatmak, bizim görevimizin yanında acıma yetisini kazanmış insanları harekete geçiren bir düşünceler silsilesidir. Toplumumuz; bu insanların haline kayıtsız kalmayarak ellerinden gelen gayreti sarf edip, gönül penceresinden bir el uzatarak, onların hanelerine misafir oluyorlar. Böyle insanları yanı başımızda görmek bizleri gururlandırmanın yanında sevindiriyor da. Bugün gördüğüm bir videoyla da acıma yetisini kaybetmemiş, aynı zamanda merhamet ve şefkat duygusunu hiç yitirmediğimizi gördüm. Aslında bütün bu garibanlık meselesi ve bu duyguların sebebi; bizim sahiplenmek duygusunun beraberinde getirdiği sonuçlardır. Gariban bir insanı bütün çevresel etmenlere karşı savunmamız onu sahiplenişimizden kaynaklanmaktadır.
Garibanlık; insanlara doğuştan verilir ve alnına yazılan kaderi de beraberinde getirir. Bir insan sonradan gariban olmaz. Önceden garibandır ve geri kalan hayatını da belki gariban olarak geçirecektir. Gariban insan, naif bir kişiliğe bürünür. Çevresel etmenlerden yara alarak kendisini dış dünyaya kapatıp, her gelen darbeye karşı garibanlığını kendi bedeninde hissetmesiyle naif bir kişiliğe bürünür.
Mağdur veya mağduriyet ise; insanın temel haklarının kısıtlanmasıyla ve haklarının gasp edilmesiyle oluşan bir olgudur. Burada önemli olan; kişinin haklarının elinden alınmasıdır. Kişinin ellerinden alınan hakları, onu mağduriyet noktasına taşır. Kişide oluşan mağduriyet giderek insanı, gariban bir kişiye dönüştürebilir. Ama mağdur edilen insanlarda gariban insanlardır.
Gariban insanlarda hayatlarının bir yerlerinde mağdur duruma düşen insanlardır. 28 Şubat bunların bir örneği. Konunun ne olduğunu biliyorsunuz ama bu konuya şöyle bir perspektiften bakarak, konuya dâhil olmadan aradan sıyrılıp geçelim. Yüksek Öğretim öğrencilerine gelen başörtüsü yasağı, insanları mağdur duruma düşürdü. Ama bu onların gariban olduğu anlamına gelmez. Başörtüsü yasağının devam etmesi, onları gariban bir kitleye dönüştürdü. Temel hak ve hürriyetleri elinden alınan insanlar, mağdur durumuna düştü ve bu yasağın devam etmesi aynı zamanda uzun sürmesi onları gariban insanlar haline getirdi. Burada yapılan yanlışı ve 28 Şubata bir not düşülmesi için söylüyorum; BİR İNSANIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ÇERÇEVESİNDE MAHREMİNE SALDIRIP, BAŞÖRTÜSÜNÜ BAŞINDAN ALAMAZSINIZ. Tarih sizi yazdı ve hiçbir zaman da unutmayacaktır.
Tarih derken, Erbakan hocamı da yad etmeden bu yazıyı bitirmeyeceğim. Vefatının üzerinden 7 yıl geçti. Onun milli duruşu ve milli görüşü temsil etmesi Türkiye'nin şahlanmasına sebep oldu. İnsanlara garibanlığın ne demek olduğunu hatırlattı ve giderken nasıl mağdur edildiğini, gariban olduğunu da tüm dünyaya gösterdi. Yolu Hakk'tan geçecek ve tek kelimesi İslam olacaktı. 'Müslümanlar yenilir ama İslam yenilmezdir' diyerek, bu kutlu yürüyüşe yön vermiş ve insanları milli görüş etrafında toplamıştır.
Ve tarih seni iyi bir Müslüman olarak yad edecektir. Rahmetle ve minnetle yad ediyorum, mekanın cennet olsun inşallah Erbakan Hoca.