Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Alparslan tarafından bölgeye gönderilen Türk komutan Süleyman Şah 1227 yılında Fırat nehrinin karşısına geçmeye çalışırken iki askeriyle birlikte boğularak şehit olunca Caber Kalesi eteğine defnedilerek bir türbe yaptırılır.
Yaklaşık 700 yıl sonra Ankara ve Lozan Antlaşmalarında Caber Kalesi, Süleyman Şah Türbesi ve müştemilatı Türk toprağı sayılır ve yaptırılan karakolda bir Türk muhafız bölüğü görevlendirilir.
Gönderinde Türk bayrağı dalgalanan bu alanın yakınına yaptırılan Tabka Barajından dolayı zarar görmemesi için 1973 yılında Halep’in Karakozak Köyündeki yeni yerine taşınır.
2001 yılında Fırat nehri üzerine Teşrin Barajının yapılması sebebiyle Suriye yönetimi Türbenin yeniden nakledilmesini talep etse de, Türkiye Cumhuriyeti 57. Hükümetinin girişimleri sonucu türbe yerinde kalır.
2008 yılında Teşrin Barajının yükselen su seviyesinden olumsuz etkilenmemesi için 10 dönümlük bu özel alanın etrafına 11,5 metre boyunca 880 adet fore kazık ve geçirimsiz tabaka yerleştirilerek çevresi ağaçlandırılır.
2014 yılında türbenin bulunduğu bölge, dini, milliyeti ve töresi olmayan terör örgütü IŞID’ın kontrolüne geçer…
2015 yılında artan güvenlik sorunları sebebiyle, yapılan bir operasyon sonucu 40 Mehmetçiğimiz, Süleyman Şah’ın naaşı, manevi değere sahip eşyalarla birlikte Şanlıurfa üzerinden Türkiye’ye transfer edilir.
Hükümet sözcüleri tarafından çeşitli tarihlerde “Şartlar normale döndüğü takdirde Süleyman Şah Türbesinin geri taşınacağı” belirtilir.
Bütün bunları neden size hatırlattım?
Efendim,
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin güneyinde 11 km mesafede Osmanlı’nın Arap Pınarı, Suriye’nin Ayn El-Arap adını verdiği çözüm süreci döneminde ise Kobani adıyla anılan bir yerleşim birimi var.
Yaklaşık 55 bin insanın yaşadığı bu ilçe küresel emperyalizmin tetikçisi olan terör örgütlerinin ve istihbarat ajanlarının yuvası haline gelmiştir.
Burada yetiştirilen teröristler bir şekilde ülkemize girerek, yaptıkları bombalı eylemlerle canımızı yakmaktadır.
Son olarak 13 Kasım 2022 Pazar günü İstanbul’da yapılan bombalı terör saldırısının failinin de bu bataklıktan geldiği tespit edilmiştir.
Sınırlarımıza sadece 11 km uzaklıkta olan bu bataklıktan ülkemize gelen sivrisinekler tek tek öldürülse de bu etkin bir mücadele yöntemi değildir.
Bu güvenlik tehdidini bertaraf etmek için;
Caber Kalesindeki hakkımıza karşılık, Kahraman Mehmetçiğimiz, Arap Pınarına el koymalıdır.
Türk askerinin operasyonu ve iş makinalarının gayretleriyle bu terör bataklığı kurutulmalıdır. Buradaki bütün binalar yıkılmalı, hendekler doldurulmalı, tüneller ve gizli geçitler kapatılmalıdır. Dümdüz bir alan haline gelecek olan bölgeye Süleyman Şah Türbesi, koruma karakolu ve müştemilatı yeniden inşaa edileceği gibi 3 bin dönümlük çevresi de, Türk dünyasındaki tarihi yapıların minyatürleriyle süslenerek yemyeşil bir “Turan Parkı” yapılmalıdır.
Bu bölgeden sürekli zarar gören bir ülke olduğumuz için yapacağımız Turan Parkı uluslararası arenada (terör destekçisi ülkeler hariç) hiçbir tepki görmeyecektir.
Büyük Türk Başbuğu Atilla’nın dediği gibi, “Sınırlarınızda sorun varsa, bunu gidermenin tek yolu, sınırlarınızı genişletmektir.”
Her türlü terörün başının ezildiği, terörden beslenen ülkelerin dağılıp yok olduğu güvenli ve temiz bir dünya dileklerimle…