19 Ocak 2007 tarihinde İstanbul Şişli’de bir ermeni vatandaşımız öldürüldü. Türkiye’de hergün onlarca insan öldürülüyordu, bu cinayette onlardan biriydi… Yani cinayete kurban gidenler listesine yeni bir isim daha eklenmişti…
Fakat öldürülen ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olunca birlik ve beraberliğimize göz dikmiş bir takım şer odakları ve onların yerli maşaları bu olayı kaşımaya başladılar. Aylarca televizyonlarda ve gazetelerde manşetten verilen bu haber ile olay gündemde tutulmaya çalışıldı. Herkes Hrant oldu, ermeni oldu, daha da bilmem ne oldu….
Katil zanlısı, azmettiren, yardım ve yataklık yapan insanlar çok kısa bir sürede yakalanarak tutuklandı… Yargı süreci başladı. Ancak yargılama devam ederken, mahkeme heyeti dışında gazeteci, politikacı, yazar-çizer, bölücü, komünist, sözde aydın vs. herkes hakim oldu, savcı oldu, iddianame hazırladı, hüküm verdi… Tabi ki bağımsız Türk adaleti haddini aşan bu insanların etkisinde kalacak değildi. Adil bir yargılama yapıldı, kanunun öngördüğü şekilde herkese hak ettiği ceza verildi ve dosya temyize havale edildi.
Bu sefer mahkemenin verdiği kararı beğenmeyen kendilerini Yargıtay bilmem kaçıncı dairesi başkanı zanneden bazı zevatlar sağda solda nutuk atmaya başladılar. Bu nutuk atanların içinde devletin en yetkili makamlarını işgal edenler bile vardı… Madem öyle zaten bütün yetki elinizde mahkemelerin yetkilerini de kendi elinize alın, yargılamaya da gerek kalmasın, herkesi dilediğiniz gibi suçlayın, dilediğiniz gibi cezalandırın…
Yargılama süresince her birkaç ayda bir muayyen günleri gelmiş gibi sokaklara fırlayarak “Hepimiz ermeniyiz” “Hepimiz Hrant Dink’iz” diye avazı çıktığı kadar bağıran insanlar, küresel emperyalist çetenin tetikçileri tarafından 19 Kasım 1979’da şehit edilen Ortadoğu Gazetesi Yazarlarından MHP Milletvekili İlhan Egemen DARENDELİOĞLU’nun ardından bir defa “Hepimiz Darendelioğluyuz” diye bağırmışlar mıdır? veya 4 Nisan 1980’de şehit Ortadoğu Gazetesi başyazarı İsmail GERÇEKSÖZ’ün cenazesine katılmışlar mıdır?
İki gözü ama olan babasının tek umudu olarak büyütüp yetiştirdiği, vatana millete hizmet etsin diye öğretmen olarak Ermenek’ten Urfa’ya gönderdiği Mahmut BEDİR’in kahpe bir pusuda hain eller tarafından şehit edildiği 3 Mayıs 1977’den beri bir defa bile ortaya çıkıp da; Mahmut BEDİR’in, İstiklal Marşı okunurken öğrencilerinin gözü önünde şehit edilen Fehmi KASANOĞLU’nun, MAĞAT’ların, YETKİN, ABACI, DEŞİK, ÇAVUŞOĞLU, ŞEYHANLIOĞLU, ALPAY, ÇELİK, ALMAZ, SAĞLAM, SÜZEN, KOYUNCU ve BAYSAL ile birlikte toplam 5 bin ülkücü şehidin katilleri nerede ?... neden bulunmadı ? diye sordukları olmuş mudur ?
Veya eli silahlı, gözünü kan bürümüş esmeni terör örgütü ASALA tarafından dünyanın tüm ülkelerinde 10 yıl boyunca devam eden saldırılara 42 diplomatımız şehit edildiğinde bu entelektüellerimiz neredeydi ?
5 dengesizin “denge” anlayışına göre “bir sağdan bir soldan asalım denge sağlansın” diyerek Mustafa PEHLİVANOĞLU’nu darağacına gönderdiklerinde “Bu adil bir yargılama olmadı” diyemeyenler, Selçuk DURACIK, Fikri ARIKAN, Ali Bülent ORKAN, Halil ESENDAĞ, Cengiz BAKTEMUR, İsmet ŞAHİN ve Ahmet KERSE’yi bilmeyenler, hatırlamayanlar şimdi sıradan bir adam öldürme olayının peşine bu kadar düşüyorlarsa demek ki bunun bir sebebi var… Demek ki bunları bir yönlendiren var… Bütün dünyanın gündeminde sözde ermeni soykırımının olduğu bir dönemde Türkiye’de 17 yaşında bir çocuk tarafından öldürülen ermeni bir gazeteciyi bu kadar uzun süre gündemde tutmak kimin ekmeğine yağ sürecektir ? Sorunun cevabı son derece açık ve nettir!
Her şeye rağmen, Türk milletinin ekmeğini yedikleri halde, Türk milletinin düşmanlarının ekmeğine yağ süren bu güruhun er veya geç yargı önünde hesap vereceklerine olan inancımı yitirmeden bağımsız Türk yargısına güvenmeye devam ediyorum.