Dünya üzerinde Sendikacılık hareketi var olduğundan beri bu teşkilatlı güç siyasi iktidarlar tarafından kullanılmaya çalışılmıştır, hatta kullanılmıştır da…
Türkiye’de işçi sendikaları özellikle 1970 ile 80 yılları arasında yaptığı grev ve çeşitli eylemlerle sol partilerin ve illegal sol örgütlerin iştahını kabartmıştır. Ekmeğinin peşinde olan devletine ve milletine yürekten gelen bir sevgiyle bağlı olan gariban işçiden habersiz bir şekilde, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla işçiler kendilerini bir anda sokaklarda, meydanlarda, yasa dışı gösterilerin ortasında bulmuş ve bu eylemler ihtilal sabahına kadar aralıksız bir şekilde devam etmiştir. Gözünü hırs bürümüş sendika idarecileri ile gözünü kan bürümüş örgüt yöneticileri yüzünden bazı işçiler hayatlarını kaybetmiş, bir kısmı cezaevlerine düşmüş, kimileri de işlerinden atılmışlardı…
12 Eylül ihtilalinden sonra aşırı uçtaki sendikaların faaliyetlerine son verilerek, kapatılmıştır. İşçiler bilinçlenmiş kendilerini illegal eylemlere gönderen sendikalardan ayrılmışlardır.
Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli zamanlarda sendikalaşma çalışmaları içine girdikleri halde bir türlü muvaffak olamayan memurlar ilk defa 1992 yılında kurulan Türkiye Kamu Sen Konfederasyonu çatısı altında bir araya gelerek ortak haklarını savunma noktasında bir mevzi sahibi olmuşlardır. Memurların tek yumruk, tek ses, tek nefes olmasını hazmedemeyen karanlık odaklar yine devreye girmiş memurları kamplara bölmek adına çeşitli isimlerde memur konfederasyonları kurarak belediyelerde ve kamu kurumlarında üye kayıtlarına başlamışlardır.
Zaman içerisinde bazı sendikaların isimleri çeşitli siyasi partilerle birlikte anılır olmuş, şu sendika bu partinin arka bahçesi gibi söylemler türemiştir. Kamu çalışanı memurlar çok iyi bilmektedirler, özellikle son 10 yılda resmi kurum idarecileri tarafından memurlara sendika üyeliği noktasında çeşitli baskılar yapılmış, telkinlerde bulunulmuş hatta yerine göre aba altından sopa gösterilerek iradeleri gasp edilmiştir.
Şu sendikaya üye olmaz isen falanca ilçeye gönderileceksin, bizim sendikaya üye olman senin faydana olur, seni aramızda görmekten memnun oluruz, ben de sendika yöneticisiyim / üyesiyim keşke bizim sendikaya üye olsaydın, gibi ifadeler, liyakatten uzak siyasi yalakalıklarından veya yakınlıklarından dolayı işbaşına gelmiş bir takım idarecilerin mahiyetindeki memurlara karşı kullandıkları ifadelerdir. Bu idarecilerin şunu iyi bilmelidir ki; şimdi baskı altına alarak bilenmelerine sebep oldukları memurlar, yarın siyasi iktidar değiştiğinde hak aramak adına her türlü yasal yolu deneyerek hesap soracaklardır.
Sendikalar kanunundaki boşluklardan faydalanarak, idareci konumuna geldikleri halde sendika üyeliklerini de devam ettiren amirlerin / müdürlerin tarafsızlık ilkesinden uzaklaştıkları aşikardır. Bugünkü siyasi iktidar hiçbir sendika ile organik bağı olmadığını ispat etmek istiyorsa, ivedi olarak sendikalar kanununu değiştirmeli ve idareci konumunda bulunanların sendika üyesi olmalarının önü kapatılmalı herhangi bir idarecilik makamına vekalet atanan memurun da bu görevi süresince sendika üyeliği askıya alınmalıdır.
Bu senin sendikan, benim sendikam diye başlayan bu süreç yarın memurları kamplaşmaya götürür ve tarih tekerrür eder… Geçmişte yaşanan olayların tekrarlanmasını da sanırım hiç kimse arzu etmez…
Her memurun ve kamu çalışanının kendi hür idaresiyle sendika seçebileceği demokratik günlere merhaba demek dileğiyle