Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerinde yaşayan ve bizde de yansımaları hissedilen her teknolojik gelişmeden sonra asil milletimizi oluşturan çekirdek kadro olan aile yapımız bir miktar daha zedelenmekte, aile fertleri birbirlerine biraz daha yabancılaşmaktadır. Bu gelişmelerin belki de en tehlikelisi televizyondur veya şöyle bir düzeltme yapayım; Türkiye’de özel televizyon kanallarının açılması toplum ahlakımızın temeline dinamit konulmasıyla eş değerdedir. Özellikle son yılarda neredeyse eli ekmeğe yeten her ailenin evine en az iki televizyon girdi, bu sayı bazı ailelerde daha da artabiliyor. Akşam yemeğinden sonra aile fertleri sohbet etmeden, akşam kahvesini beraber içmeden, birbirlerine hal hatır sormadan ayrı ayrı odalara dağılıp, ekranların karşısına kurularak, her biri farklı iğrençlik abidesi olan dizileri seyrediyorlar, diziler öyle bir hal aldı ki; sanki okullarımız eğitim yuvası değil de, aşk, meşk, uyuşturucu ve alkol bataklığıymış gibi anlatılmakta, üstelik bu diziler Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilmiştir. Aileler evlerinde otururken televizyon açmaya korkar hale gelmişlerdir. Hangi anda, hangi kanalda gayrı-ahlaki bir sahnenin yayına gireceğini kimse kestiremiyor.
Tabi televizyonlar bir taraftan ahlak dışı yayınlar yaparken, diğer taraftan da, bilerek veya bilmeyerek küresel emperyalist çetelerin amaçlarına hizmet etmektedirler. Medya ve internet sayesinde dünyayı küçük bir köy gibi avuçlarının içine alarak yöneten bu şer odakları hangi ülkede kendi menfaatine uygun bir iş yapacak olsa, ajanları veya işbirlikçileri vasıtasıyla çeşitli diziler ve filmler çevirerek yayınlatmakta ve bu vesileyle toplumu psikolojik olarak yapacakları değişikliğin doğruluğuna, haklılığına inandırmaktadır. Hatta okumayı hiç sevmeyen ama entellektüel geçinen kimi tipler, izledikleri dizilerin senaryoları üzerinden yorumlar yaparak gündemi bu şekilde takip ettiklerini zannetmektedirler.
Artık her kanalın olmazsa olmazı, mafya, istihbaratçı, terörist, asker, polis işbirliğini konu alan diziler, Türk milletinin kutsal değerlerinin başında gelen “devlet” kavramını oldukça zedelemiştir. 8 yıl öncenin en güvenilir kurumları, bugün işbirlikçilerin üstün gayretleri sayesinde hızla itibar kaybetmektedir.
Yeni yetişen gençler, devleti, bayrağı, vatanı, milleti sevmenin yolunun vurmaktan, kırmaktan, kirli oyunların içinde yer almaktan, koyu renk takım elbise giyip, silah kuşanmaktan geçtiğini düşünmekte ve okumaktan, idealizmden hızla uzaklaşmaktadır. Emperyalizmin yerli uşakları tarafından senaryoları değiştirilen bu tür dizilerin yayınlanmasını takip eden günlerde sokakta yürüyen insanlar birbirlerine sert bakışlar yöneltmekte, şekil icabı takım elbiseler giyinmekteler…
Önceki akşam (Perşembe) bu dizilerden birinin bitiş saatinde Şanlıurfa'nın Bahçelievler mahallesinde benim aracımda dahil 3 aracın camları kırılarak, içindeki değerli eşyalar çalındı. Duyarlı bir vatandaş olarak hemen polisi aradım, telefona cevap veren memur, aracımın markasını modeli sordu, adresimi sordu, tutanak tutulmasını isteyip istemediğimi sordu, büyük bir sabırla tüm sorulara cevap verdim. Bir ekip göndereceğini söyledi ama o ekip halen gelmedi… Ben de beklemekten vazgeçip, aracımın camını değiştirdim zaten…