Gençliğin akademik başarısının en büyük göstergesi YKS sınavıdır.
Son yapılan YKS sınavında 64 bine yakın öğrenci sıfır çekmiş, yani hesaplanacak puanı bulunamamıştı.
Üç milyon öğrencinin katıldığı sınav sonuçları ülkemizde uygulanan eğitim politikasının çöktüğünün en önemli göstergesiydi.
Hükümet de bu durumun farkında olduğundan bir takım değişikliklere gitti.
Yapılan bu değişiklikler çözüm olmak bir yana yeni sorunlara gebedir.
Hiç kimse;
Benim çocuğum markette kasiyer olacak,
Hastanede temizlikçi olacak,
Garson olacak,
Kurye olacak hayaliyle çocuk büyütmüyor.
Herkesin “masa başı” iş hayali kurması sebebiyle, kimse çocuğunu bir esnafın, sanatkârın yanına çırak olarak vermiyor.
Ana sınıfı, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite eğitimi devam ederken hayal dünyasında yaşayan çocuklarımız, diplomayı alıp iş bulma derdine düşünce ayakları yere basıyor. Hayatın gerçekleriyle yüzleşiyor.
Ben eğitimci değilim, 1993-94 Eğitim Öğretim yılında vekil öğretmen olarak görev yapmış olmak dışında eğitim konusunda uzmanlığa sahip biri de değilim.
Fakat çocuklarının eğitimleriyle yakından ilgilenen bir veli olarak yıllardan beri edindiğim gözlemler ışığında bir çözüm önerisi sunmak istiyorum.
Gereksiz bölüm, fakülte hatta üniversiteler acilen kapatılmalıdır.
Devletin ve özel sektörün personel ihtiyacı belirlenerek aynı oranda öğrenci alınmalıdır.
Çok sayıda üniversite açmak, bir - iki net ile öğrenci almak marifet değildir.
Asıl marifet, ihtiyaç olan bölüm ve fakültelerin açılması, istihdam edilecek kadar öğrenci alınmasıdır.
Her kampüsün içinde yeterli yatak kapasitesine sahip yurt açılmalı ve öğrenciler art niyetli kişi veya kuruluşların insafına terk edilmemelidir.
Bunun da yolu, atama bekleyen 700 bin öğretmenden 100 binini acilen işe başlatmaktır.
Kapalı olan köy okulları yeni baştan açılmalıdır.
Kapatılan Yatılı Bölge Okulları yeniden ve daha donanımlı bir şekilde açılmalıdır.
Rehber öğretmen sayısı en az dört kat artırılarak 200 bine çıkarılmalı,
Her rehber öğretmen, ilkokula başladığı günden itibaren takibi altında olan öğrenciyi akademik durumuna ve yeteneklerine göre en uygun liseye yönlendirmeli sonrasında da okuduğu lise ile alakalı olan yüksekokula veya fakülteye yerleştirilmelidir.
Liselerin tamamı nitelikli hale getirilmelidir.
Askeri liseler daha modern, teknolojik ve donanımlı olarak yeniden açılmalıdır.
İhtiyaçlar doğrultusunda yeni sanat okulları, yeni ticaret liseleri, yeni tarım meslek liseleri, yeni veteriner sağlık meslek liseleri, yeni polis meslek liseleri, yeni öğretmen liseleri açılmalıdır.
İmam Hatip liselerinin nitelikli olanları muhafaza edilmeli geri kalanları sanat okullarına dönüştürülmelidir.
Nitelikli İmam Hatip liselerine Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaçları doğrultusunda talep edilen sayıda öğrenci alınmalı ve mezun olanlar din adamı olarak atanmalıdır. İmam Hatipten mezun olan öğrenciler İlahiyat fakülteleri ile din dersleri meslek öğretmenliği bölümlerine girmelidir. Halihazırdaki 600 bine yakın imam hatip öğrencisine gerekirse (bir sefere mahsus) diğer liselere geçiş için bir şans tanınmalıdır.
Her öğrenci lisede aldığı eğitime uygun olan alanda üniversite eğitimine devam etmelidir.
Yani sanat okulundan mezun olan öğrenci ilahiyat fakültesine giremeyeceği, fen lisesinden mezun olan öğrenci hukuk fakültesine giremeyeceği, sosyal bilimler lisesinden mezun olan öğrenci mühendislik fakültesine giremeyeceği gibi imam hatip lisesinden mezun olan öğrenci de alanı dışındaki bölümlere girememelidir.
Aksi halde, diplomalı ama mesleksiz, sanatsız işsizler ordumuzun mevcudu gün geçtikçe daha da artacak, bir yandan ara elaman sıkıntısı yaşanırken, diğer taraftan iş bulamadığı için maddi ve manevi sıkıntı yaşayan gençlerle ilgili sorunlar artarak devam edecektir.
Bu arada, tanımayanlar için benim de bir İmam Hatipli olduğumu belirterek, hayırlı ve faydalı bir eğitim öğretim yılı geçirmemizi diliyorum.