O tarihlerde babam şehrin en büyük kumaş tüccarıydı. İlçelere hatta çevre illere aylık binlerce metre kumaş satan bir pazarlama ağına sahipti.
Buna rağmen ben ilkokula başlarken siyah önlüğümü annem dikti. Önlüğüm bir taneydi, yedeği yoktu. Hafta sonu annem yıkar, ütüler, Pazartesi yeniden giyerdim.
Büyükşehirler dışında taşrada özel okul, kolej yoktu. Şehrin en zengin ailesinin çocuğu ile en fakir ailesinin çocuğu aynı devlet okulunda okurdu. Aynı önlüğü giyer, aynı simidi yer, aynı gazozu içerdi.
İlkokullarda siyah önlük 1980 yılına kadar zorunlu olmamakla beraber toplumdaki sınıf farkının çocuklar üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak amacıyla okulların ezici çoğunluğunda siyah önlük giyiliyordu. 1981 yılından itibaren ilkokullarda zorunlu olarak siyah önlük giyildi.
1989-1990 eğitim öğretim yılında yayınlanan bir genelge ile siyah önlük yerini mavi önlüğe bıraktı.
2011-2012 eğitim öğretim yılında ise tek renk önlük giyme zorunluluğu kalktı. Her okul kendi kıyafetinin kumaş, model ve rengini belirlemeye başladı.
İşte ne olduysa bu tarihten sonra oldu…
Okul içinde ve çevresinde yaşanan olumsuzluklar, sık sık değişen müfredat ve sınav sistemi yüzünden eğitimin dibe vurması, sınavlarda sıfır çeken öğrenci sayısının artması gibi sebeplerden dolayı veliler çocuklarının geleceğinden endişe etmeye başladı.
Velilerin çocuklarına daha iyi bir gelecek sunabilmek için arayış içine girmeleriyle paralel olarak özel okul sayısı artmaya başladı.
Pastanın büyüklüğü sermaye sahipleri ve yatırımcıların iştahını kabartmıştı.
2012 yılına kadar ülkemizdeki özel okul sayısı 5 binin altındayken, kısa bir sürede özel okul sayısı 15 bine ve bu okullardaki öğrenci sayısı ise 1 milyon 600 bine yaklaştı.
Özel hastanelerde müşteri olarak görülen velilerin evlatları da artık özel okulların müşterisi olmuştu!
Özel okulların müşterilerine yani öğrencilerine, ücreti karşılığında sundukları bir takım imkânlar vardı. Bu da çok normaldi, çünkü bu arz talep meselesiydi. Müşteri pazarlamacı ilişkisiydi…
Ama normal olmayan devlet okullarının lüks, şatafat ve bunların ücretlendirilmesi konusunda özel okullarla yarış içine girmiş olmalarıydı.
Açlık ve sefalet içinde yaşamaya çalışan milyonlarca aile çocuklarının cebine harçlık koyamazken, devlet okullarındaki kantin kirası yükseldikçe, kantindeki ürünlerin fiyatları da artıyordu. O ürünler birçok öğrenci için seyirlik olmaktan öte gitmiyor.
Akaryakıt fiyatlarındaki fahiş artıştan dolayı, öğrenci servis ücretleri velileri çok zor durumda bırakıyor, bazı öğrenciler kilometrelerce yolu yaya olarak yürümek zorunda kalıyor.
Ülkemiz cumhuriyet tarihinin en büyük iç ve dış borç yükü altında ezilirken her yıl yeniden basılıp okullarda ücretsiz olarak dağıtılan ders kitapları israftan başka bir şey değildir. Çünkü bu kitaplar özel okullarda hiç kullanılmıyor, devlet okullarında ise öğretmenlerin tavsiye ve yönlendirmesiyle her ders için yardımcı ders kitapları satın alınıyor. Aynı ders için hem devletin hazinesinden hem velinin cebinden para çıkıyor.
Neredeyse bütün okulların tam gün olmasıyla birlikte öğle yemeği ihtiyacı doğdu. Yemek fiyatları özel okullarda yıllık 70 ile 100 bin lira arasında değişirken devlet okullarının fiziki yapısı yemekhane hizmeti vermeye uygun olmadığından öğrenciler ya sağlıksız besinler tüketiyor veya akşam yemeğine kadar aç kalıyor.
Okul forması…
Evet işte en büyük sıkıntı bu forma işinde…
Forma fiyatları özel okullarda 7 ile 10 bin lira arasında değişiyor. Devlet okulları okul aile birliği, müdür ve müdür yardımcısı marifetiyle anlaştıkları firmadan forma almayı zorunlu kılıyor. Normal mağazaların üç hatta dört katı fiyatla satılan formalar velileri zor durumda bırakıyor.
Çocuğu işsizler ordusundaki vasıfsız elemanlardan biri olmaktansa, diplomalı, vasıflı işsiz olsun diye mücadele eden bu velilerin feryadına kulak verilmeli ve eğitim kurumları ticarethane olmaktan kurtarılmalıdır.
Servis gerektirmeyen mahalle okullarımızı geri istiyoruz.
Komşular, akrabalar arasında elden ele gezen, yırtılıncaya kadar en az iki, üç çocuğun kullandığı önlüklerimizi geri istiyoruz.
Lüks okul gezileri yerine masum pikniklerimizi geri istiyoruz.
Öğrencinin müşteri olarak görülmediği MİLLİ eğitim sistemini geri istiyoruz.