İlkbaharın gelmesi ve havaların ısınmasıyla birlikte öğrencileri okullarda tutmak zorlaşıyor. Sabah saatlerinde okul çevrelerinde bulunan pastane, kafeterya ve benzeri yerlerde arkadaşlarıyla buluşup, kahvaltı yapan, sohbet eden öğrencilerin velileri de durumdan habersiz, çocuklarının okullarında ve derslerinin başında olduklarını düşünmektedirler. Okul idarecilerinin ise öğrenci devam durumlarına bir göz atması okula devamsızlık eden öğrencilerin oranını ortaya çıkarmaya yetecektir.
Devamsızlık eden veya okula geç giden öğrencilerin okul çevresindeki sokaklarda, apartman aralarında, bina girişlerinde karıştıkları ahlaksızlık diz boyu…
Her okulun idarecileri bizzat kendileri veya görevlendirecekleri öğretmenler, sabah ders zili çalmadan 20-30 dakika öncesinden başlayarak okul çevresindeki sokaklarda devriye görevi yapmalıdır. Biliyorum kanuna, kitaba ve kişisel özgürlüğe (!) aykırı bir durum ama bir de Türk milleti olarak bizim törelerimiz var. Sonuçta hepimiz evlat sahibiyiz; okulu kırıp sokaklarda sığara içen o kız çocuğu herhangi birimizin kızı olabilir… Bir binanın merdiven arasında (erkek demeye bin şahit isteyen) sözde erkek arkadaşıyla kırıştıran o kızlar bizim kızlarımız… Loş ışıklı, batakhane görünümlü kafeterya köşelerinde art niyetli insanların arasında oturan o kızlarımıza yazık, hem de çok yazık…
Sorun sadece kız öğrencilerde değil, okul kantinlerinin yeterince hijyen içermemesi ve çeşit noktasında zayıf kalması gibi sebeplerden okul çevresindeki işyerlerine yönelen erkek öğrencilerimiz de çevrede pusuya yatmış olan özellikle seyyar gıda malzemeleri satan kontrolsüz, vicdansız satıcıların eline düşüyor. Daha da kötüsü ceplerinde çeşit çeşit uyarıcı, uyuşturucu haplar ile okul çevresindeki bazı parklarda, kafeteryalarda bekleyen zehir tacirlerinin tuzaklarına düşmektedirler. Maalesef uyuşturucu kullanma yaşı ve tüketilen uyuşturucu miktarı tüyler ürpertecek boyuta ulaşmıştır.
Ayrıca, çocuklarımızın ilgisini cezbedecek objelerle karşılarına çıkarak, terör örgütü odaklı derneklere veya paravan işyerlerine götürerek önce beyinlerini yıkayıp sonra ölümün kucağına iten soysuzları da unutmamak gerekir.
Tabiî ki bu konuda görev sadece okul idarecilerine düşmüyor. Biz velilere de görev düşüyor. İmkanı olan her veli çocuğunu kendisi okula götürüp getirmelidir veya servisle göndermelidir. Bunu da yapamıyorsak en azından haftada bir-iki gün okuluna gidip çocuğumuzu kontrol etmeliyiz.
Velhasıl-ı Kelam, öğrenci baharına dikkat edelim. Unutmayalım ki; bahar havası insanı çabuk çarpar!