AKP’nin kurduğu 59. Hükümet döneminde Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanına olan aşkını kürtçe olarak “sizi seviyoruz” şeklinde ifade ettiğinde büyük bir yanlışın ve telafi mümkün olmayan hatalar zincirinin eşiğinde olduğumuzu anlamıştım.
Hemen arkasından Dışişleri Bakanı Yaşar YAKIŞ, milli şuurunu yitirmişçesine, “Kapsamlı bir barış sağlanmazsa Türk askeri Kıbrıs’ta işgalci durumuna düşecektir” gibi duyanların kanını donduran talihsiz bir açıklama yaptı.
Başbakan Gül’ün “Analar Ağlamasın Projesi” ile vatan savunmasında şahadet şerbetini içen kahraman Mehmetçik analarıyla, dağlardan leşleri getirilen hainlerin analarının yaşadıkları acı aynı kefede değerlendirildi.
Dağlardan gelen teröristler Habur’da davul zurnalarla karşılandı. Yargı tarihinde ilk defa “Seyyar Mahkeme” kurularak, devletin hakimi-savcısı mahkemeye dönüştürülen ilkokulun bir sınıfında bu hainleri yargılayarak salıverdiler. Aslında savaş yıllarında hainler hakkında idam kararı vermek ve anında infaz etmek üzere seyyar mahkemeler kurulmuştu da bu sefer tam tersi oldu. Hatta bir iddiaya göre sınıfta bulunan Atatürk posteri, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe tabloları da indirilmişti.
Tavizler bitmedi, bitmiyor… Başbakan her yerde “Türkiye’de 36 etnik köken vardır” diye bas bas bağırdıkça; bölücülerin eline geçen belediyelerin hizmet birimlerine kürtçe tabelalar asıldı, karayollarına üzerinde kürtçe köy isimleri yazılı olan yön tabelaları asıldı.
Eli kanlı teröristler dağlardaki inlerinden çıkmış, şehir merkezlerine iyice yerleşmişlerdi. Büyük şehirlerde teröristlerin mafya yapılanmasına müdahale edilmediğinden, neredeyse bütün illegal işleri ele geçirerek, çok büyük bir gelir kaynağı oluşturdular. Sadece korsan kitap, CD ve kaçak sığara işinde milyar dolarlık rant elde etmektedirler. Mafya işlerinden elde edilen gelirler, şehir teröristlerine aktarılıyor, bu paralarla, pankartlar yaptırılıyor, molotoflar hazırlanıyor, araçlar yakılıyor, yürüyüşler düzenleniyor, kalemler satın alınıyor, devlete ve millete her türlü saldırı yapılıyor.
İnsanlarımız, al rengini ecdadının kanından almış olan şanlı Türk bayrağını araçlarına, evlerine asmaya korkar hale geldiler. Zaten terörün de amacı insanları korkutmak, sindirmek değil miydi?
Bütün bu olan bitene karşı toplumun her kesimi sessizliğini korurken, ülkücüler susmuyor, durmuyor, Türk milletinin uyanık olması için elinden geleni yapıyordu. Ülkücülerin bu dik duruşu şimşekleri üzerlerine çekmeye yetiyordu.
İçişleri Bakanı Beşir ATALAY, Şanlıurfa ziyaretinde MHP’yi ve MHP’lileri terörle aynı cümle içinde kullanma talihsizliğine düşmüş, MHP’nin terör üzerinden nemalandığı yönünde kargaları bile güldüren bir laf konuşmuştu. Halbuki terörün ve bölücülüğün her türlü habis yapılanması MHP’nin adını duyduğu zaman bile saklanmak için fare deliklerini satın almaktaydı.
Hükümetin bir diğer üyesi, Devlet Bakanı Egemen BAĞIŞ ise ülkücülerin hilal bıyıklarını kafasına takmış, bıyık üzerinden ülkücülere saldırıyordu. Her fırsatta ülkücülere saldıran, çamur atan badem bıyıklılar şunu iyi bilmelidirler ki; ülkücülük insanlık aleminin güneşidir ve güneş balçıkla sıvanmaz, güneşe gereğinden fazla da yaklaşılmaz!
Bana göre, AKP’nin üst düzey kadroları öncelikle kimlik ve kişilikleriyle ilgili sağlam bir duruş göstermelidir. Bir taraftan kürtleri BDP temsil edemez, kürtlerin gerçek temsilcisi biziz derken, diğer taraftan Türk milliyetçiliği yapıyormuş gibi görünme çabaları, elbise dolaplarında her an hazır bekleyen milli görüş gömleğini giyip giyip geri çıkarmaları traji-komik duruma düşmelerine sebep olmaktadır.
Tarihinde İngiliz ve Fransız işgal kuvvetlerini büyük bozguna uğratarak, alaşağı eden Şanlıurfamız, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sürekli büyüyen, sanayide, teknolojide ve tarımda büyük gelişmelere gebe bir vilayetidir. Şanlıurfa’nın büyümesi, gelişmesi, halkın refaha ermesi birilerini rahatsız ettiğinden şehrimizi karıştırmaya, Şanlıurfa adının terörle birlikte anılmasına çalışan maşalar ortaya çıkmıştır. Şanlıurfa halkı sağduyuludur, sakindir, uyumludur, ılımlıdır, ancak, mevzu bahis vatan olduğunda, Şanlıurfalının gözü kimsenin tahmin edemeyeceği ölçüde kararır. Şanlıurfa teröre yol vermez, yardım etmez, destek olmaz, çünkü bölücülüğü sevmez. Şanlıurfa’nın vefakar insanı, bayrağın, vatanın ve devletin namus demek olduğunu bilir. Şanlıurfalının namusuna olan hassasiyetini de bütün dünya bilir!
2010 yılını geride bıraktığımız bugünlerde, 2011 yılında Şanlıurfa’nın her zaman iyi ve olumlu işlerle anılmasını temenni ediyorum. Yeni yılda yeni yazılarımızda buluşmak dileklerimle