Kan emici küresel emperyalist çetenin önemli ayaklarından biri olan Fransa yaşadığı akıl tutulmasından dolayı, tarihi gerçekleri saptırmayı kendine görev bilerek dönülmez bir yanlışın içine girmiştir. Fransa’da etkin bir role sahip olan Ermeni lobilerinin kışkırtmasıyla sözde ermeni soykırımını inkar edenlere ceza vermeyi öngören kanun bugün Fransız meclisinde oylanacak…
Fransa, tarihinden gelen sömürgeci misyonunu devam ettirmek adına, 1830’da sömürge olarak işgal ettikleri Cezayir’de bağımsızlık savaşı veren yüzbinlerce Cezayirliyi katleden Fransızların 2.5 milyon Cezayirliyi tehcire tabi tuttukları biliniyor. Cezayir’ de 100 yılı aşkın süre her türlü insanlık suçunu işleyen Fransızların bağımsızlık savaşında 8 bin köyü yok ettiği de çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.
Fransız katliamları sadece Cezayir ile sınır değil. Ruanda’da 1994 yılında yaşanan soykırımda yüzbinlerce Tutsinin Hutular tarafından öldürülmesinin insanlık tarihinin en korkunç olaylarından birisi olarak belleklerde yer alıyor. Yakın tarihin en korkunç insanlık suçundaki Fransız parmağı dünya kamuoyu tarafından biliniyor. Ruanda’da da görev yapmış emekli bir Fransız subayı, Fransa askerlerinin, 1994’te Ruanda’da soykırım yapmakla suçlanan Hutu milislerine silah eğitimi verdiğini itiraf etmesi tarihi birçok kanlı olayla dolu Fransızlar tarihinin en büyük lekelerinden biri olacak nitelikteydi.
1945 senesinde Almanya tarafından işgal edilen Fransa bu işgalden kurtulabilmek için onbinlerce Cezayirli genci Fransa’ya getirerek cepheye, ölüme göndermiş ve işgalden kurtulmaları halinde bağımsızlıklarına kavuşacakları sözünü vermiştir. Cezayirli askerlerin desteğiyle Almanya’yı yendikten sonra, gerçekten bağımsızlıklarını elde ettiklerine inanan Cezayirliler sokaklara dökülerek sevinç gösterilerinde bulunmaya başladılar.
İşte sömürgeci Fransa burada dünyada eşi görülmemiş bir kahpelik örneği sergileyerek; gösterilere katılan halkın üzerine işgalci Fransız askerleri tarafından makineli tüfek ateşi açıldı. Katliam günlerce sürdü. Masum insanlar, evlerinden alınarak kurşuna dizildi. Köyler ve kasabalar bombalarla yerle bir edildi. Tek suçları ülkelerinin bağımsızlığını istemek olan 45 bin Cezayirli katledildi.
Katledilen onbinlerce Cezayirlinin bir kısmı şehir dışında açılan dev çukurlara gömüldü. Bir kısmı ise, kamyonlara doldurularak kireç fırınlarında yakılmaya götürüldü. Cezayirlilerin cesetleri, Nazi fırınlarına benzeyen ölüm fırınlarında yakıldı. 1945 yılı, tarihe, Fransa'nın utanç yılı olarak kazındı. ama Fransa bu ayıbı bu güne kadar kabullenmedi.
Şimdi bir avuç ermeninin egosunu tatmin etmek uğruna koskoca Türkiye Cumhuriyetini karşına almaya hazırlanan Fransa iyiden iyiye şuurunu yitirmiştir. Çünkü, orduları dağıtılmış, silahları ellerinden alınmış, yorgun ve çaresiz bir Türkiye’nin şehirlerini işgal ederek zenginliklerini yağmalamak uğruna Urfa’ya kadar gelen bu kan emiciler silahlı ve düzenli ordularının Urfa’lı siviler karşısında nasıl bir bozguna uğradığını da unutmuştur. Urfa’da yediği tokatın acısını unutan Fransız’a yüzyıllarca unutamayacağı yeni bir “Türk Tokatı” indirmenin zamanı gelmiştir.
Başbakan Erdoğan’ın yapacağı miting için seferber olarak haftalarca Libya’da çalışma yapan ve miting meydanını doldurmaya muvaffak olan istihbarat teşkilatlarımız şimdi de ülkemizin itibarı için seferber olmalıdır. Uluslar arası bir konunun iki türlü çözüm yolu vardır. Birincisi masa başında, ikicisi sahada… Masa başında Fransızları inatlarından vazgeçiremediysek, acilen saha inmemiz gerekir… Fransa’daki en büyük teşkilatlı güce sahip sivil toplum kuruluşu olan Türk Federasyonlarını ayağa kaldırarak sokağa dökmemiz kaçınılmaz olmuştur. AKP Hükümetinin yetkilileri Fransa’daki Türk Federasyonlarının bağlı olduğu ülkücü hareketin lideri Dr.Devlet BAHÇELİ ile temasa geçerek gereğini yapması için ricada bulunmalıdırlar.
Bu arada Türkiye’de yaşayan her vatandaşımız da Fransa’nın tutumundan duyduğu rahatsızlığını şahsen “Paris Caddesi No: 70 Kavaklıdere - ANKARA” adresindeki Fransız Konsolosluğuna veya yazılı olarak Konsolosluğun 0 312 455 45 37 numaralı faksına bildirmesi de bir vatandaşlık görevidir.
Fransa’nın ivedi olarak “aklını başına alması” aksi halde “başını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı” gerçeğini görmesini ümit ediyorum.