Siyaseten muhalif olmayı doğru yanlış herşeye muhalif olma gibi algılayan, üretmeyen, kendini yenilemeyen, doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilelim arayışı içinde olmayan bir muhalefeti var ülkemizin maalesef ve ülke olarak kalkınmamıza,demokrasi anlayışımıza, yeniden kendi değerlerimiz üzerinden yapılanmamıza katkı sunmamakta kararlı olan bu muhalefete muhal- afet demek çok da haksızlık sayılmaz gibi. Bir iki harf oynaması olsa bile en güzel böyle ifade edebiliriz muhalefetimizi hakikaten;
muhal-afet... Nasıl bu kadarını becebiliyorlar anlamak zor. Siyasi alışkanlık hep iktidarın eleştilmesinden yanadır ancak bir de dönüp muhalefete bakınca hallerinin ne yaman olduğunu fazlasıyla görüyoruz. Aslında milletin şöyle bir denetleme yetkisi olsa meclis üzerinde ne iyi olur ; mesela vekillerin maaşlarını performanslarına göre ödeme veya ödememe yetkisi olsa milletin, herhalde mevcut muhalefet mensupları bu kadar rahat yaşamayı bırakın mutfak masraflarını bile karşılayamaz, evlerini bile geçindiremez durumda olurlardı.İşte böyle bir muhalefet anlayışı ile hakikaten iktidarın işi çok daha kolaylaşıyor. Oysa biz iktidarı sıkıştırabilen bir muhalefet arzuluyoruz ki hizmet kalitesi artsın ama nerde...Sen, belediye başkanı olacaksın milletin önünde engelli bir vatandaşı şaka anlamında tokatlayacaksın sonra da olayı şaka ve samimiyet olarak izah etmeye çalışacaksın. Zaten sorun orda aç sözlüğü bak senin bu yaptığına " İstihza" denir ve ahlaki olarak sen bunu yapmamalısın. Nasıl ki mahrem olan bazı şeylerini milletin ve kameraların önünde yapmıyorsan O engelli kardeşimizin de kişisel saygınlığını düşünebilmeli ve bu şakayı O kardeşimize orada yapmamalısın. Partiniz pek çok konuda özellikle ülkenin en ivedilikle hallolması gereken sorunlarında bile( Kürt meselesi gibi ) geçmişiyle bağını koparamadığı ve kendinini yenileyemediği için fikir birliği yapamayacak ve siz de bunu dert edinmeyeceksiniz ama halkın gözüne baka baka istihza yapabileceksiniz. Evet doğru itiraf edelim kendinizi eleştirdiniz, rakı masalarını bir eleştiri olarak kongrenize taşıdınız ama rakı masalarına giden yolun alışkanlıklarını maalesef bırakamadınız.Halen rakı masalarına giden yolun bir yerlerindesiniz maalesef. Masada olup olmamanızın veya masaya olan uzaklığınızın bir önemi yok... Netice itibarı ile o yoldan çıkamadınız, her tarafınızdan o masalara giden kültürün emareleri akıyor; engelli kardeşimize attığınız tokat şakası gibi ve halen dünyaya o şaka gözüyle bakıyorsunuz ve bence bunun öncelikle değişmesi lazım. Umre’ye gittiniz, bazı transferler yaptınız ,partinize mescit te açtınız ama hayata bakış açınızı eleştiremediniz maalesef ve bence bunu bir an önce irdelemelisiniz.
Bir diğeri ise halen otuz yıllık söylemlerle hareket ediyor. Dersim kelimesini kullanınca davasına ihanet edeceğini zannediyor ve bunun için Tunceli’yi "Tunç Yürekliler" olarak izah etmeye kalkıyor. Kürtçe bir ilana bile tahammül edemiyor ve ilanı verenleri partiden ihraç ediyor.Tunceli’ ye halkın gönlüne nasıl hitap ederim düşüncesiyle değil sanki halkla cedelleşmeye gidiyor ve maalesef yine de değişik olaylara sebebiyet vermemek için akl-ı selim davranarak teşekkür etmemiz gerekecek şekilde yarıda bırakıp dönmek zorunda kalıyor. Ama hep akl-ı seliminize edilen teşekkürle siyaset sahnesinde etkin olabilmenizin mümkün olmadığını artık sizin de anlamanız lazım. Biraz iktidardan ders almayı deneseniz ; adamlar el öpen devletten bahsediyor siz hala her salon girişinde koca koca adamlara bizim Urfa deyimiyle "ziyarat daşı" gibi el öptürüyorsunuz, olacak iş mi?
Ayrımcılık propagandası yapan bir diğeri ise ülkeye ve enfazla da haklarını savunduğunu iddia ettiği bölge insanına zarar veriyor. Ülkenin yıllardır maddi manevi sömürüldüğü, kardeş kanının akıtıldığı olaylarla aralarına mesafe koyma erkini gerektiği gibi kullanmayanlar, kullandıkları barış dilinin arkasında şiddeti aba altından sopa gösterir gibi kullanmaya çalışanlar bir Türkiye partisi olabilme yolunda bu olayların vatan savunmasında hayatını kaybeden şehit aileleri cephesinden, gaziler cephesinden ve karşıt görüşlere sahip insanlar tarafından nasıl algılandığını düşünmek zorundalar ve onların bu konulardaki duyarlılık ve hissiyatlarını anlamaya çalışmak zorundadırlar.
Engelliler Günü münaseti ile devletimizin en başındaki kişiye gerizekalı benzetmesi yapan birini uyaracağına onun bu basitliğine uyan bir muhalefet, Yavuz Bingöl’e yapılan lince ahlaki bir duruş sergileyemeyen bir muhalefet, Orhan Gencebay ’a yapılan mahalle baskısını fikir özgürlüğü çerçevesinde irdeleyemeyen bir muhalefet, Yasin Börü’ nün katledilişini hakkaniyetle sorgulayamayan bir muhalefet artık bu muhal-afet hallerini bir sorgulayabilmelidir...