6 - 7 Ekim sokak olaylarından sonra sıkıntıya giren Çözüm Süreci yeni hamlelerle tekrar canlanıyor gibi. Hatta daha ileri gidebiliriz; son günlerde Mart veya Nisan aylarında PKK’ nın silahları tamamen bırakabileceği ve kendi kendini lağvedebileceği söyleniyor.
Bu kadar kısa sürede süreci kesintiye uğrama noktasından yeniden arzu edilen hedeflerin tarihlerini belirleme noktasına getirebilmek hem de bu tarihleri mümkün olan kısa vadelere çekebilmek sorunu çözme noktasında güçlü bir irade ve ısrarı gerektiriyor. Demek ki başta istihbarat olmak üzere tüm devlet birimleri bu konuda samimi çalışıyor. Buna halkın da sorunun çözülebilmesi konusundaki isteğini eklediğimiz zaman tüm toplum olarak bütün acılarımıza rağmen normalleşebilmek için ne kadar istekli olduğumuzu görüyoruz.
İşte son yıllarda ülkenin en büyük kazancı bu bence. Sorun çözme kabiliyetinin bu denli gelişmiş olmasıdır. Yani psikolojik dayatmalara ve baskılara aldırmadan, gaza gelmeden, gerekirse acılarını yüreğine gömen ama sorunu da olması gerektiği gibi çözmeye çalışan bir irade...Basiretli bir baba gibi ; çalışan, yorulan, yeri gelince için için ağlayan ama evlatları için en iyisini düşünmeye ve uygulamaya çalışan, şefkatli, merhametli bir baba...
Her alanda sorun çözme konusundaki bu kararlı duruş siyasi iradeden toplum tabanına yansıyor ve tekrar toplum tabanından da siyasi iradeye aksediyor ve aslında toplumumuzun çehresi ciddi değişikliklere uğruyor farkına varabilirsek. Yani birilerinin söylediği gibi ayrışandan daha çok yeniden pekişen bir toplum yapısına doğru gidiyoruz gibi. İyi bir analiz etmeye çalışırsak bu kararlı ve yapıcı iradenin karşısındaki değişik gurupların değişik versiyonlarda defalarca denedikleri tüm ittifakların sandıkta mağlubiyete uğraması, muhalefet eksikliğinin bazı odakların değişik yönlendirmeleriyle sokakların terörize edilerek doldurulmaya çalışılması da aslında bu kararlı iradenin karşısında duranların sahnede görünenlerden çok perde arkasında olanlar olduğu yani bir üst aklın veya akılların olduğunu bize gösteriyor. Bu perde arkasında dediklerimiz de inanın bizi yıllardır sağ - sol, Alevi - Sunni, Kürt - Türk diye ayrıştırmak isteyen değişik odaklardır ki, bu odaklar bizim bu kavgalarımızdan sınırsız menfaatler devşirmektedirler bunu iyi bilesiniz.
Yazımı Cemil Meriç’in konu ile alakalı şu güzel tesbiti ile bitirmek istiyorum;
" Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, bu memlekette namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun. Görecekseniz çok kalabalık olacaksınız"