Şanlıurfa üç dine ev sahipliği yapmış ve dönemlerinde muhteşem yapılar yapılmış ve halen günümüze kadar gelmiştir. Bir çoğu Valilik ve vakıf, Dernek ve farklı kurumlarca restore edilmiştir. Cemaatleri olmadığından bir çoğu camiye çevrilmiş ve ibadethane olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Reji kilisesi sadece kültür merkezi olarak kullanılmaktadır.
Hıristiyanlığı ilk yıllarında kabul eden Urfada (Edessa) dünyanın ilk ve en görkemli kiliseleri inşa edilmiştir. Bizans döneminde Hz. İbrahimin doğduğu mağara yakınına inşa edilen ve İstanbuldaki Ayasofya Kilisesinin adını taşıyan kilise için zamanında yazılan methiyede şunlar yazılıdır: “Bu bina ölçü ve denge bakımından bir dünya misalidir. Deryalar dünyanın etrafını çevirdiği gibi binanın etrafını da sular çevirmektedir. Kubbesi sütunsuz gök gibi yükselmekte ve içinde altın mozaikler yıldızlar gibi parlamaktadır.VII. yüzyıl İslam tarihçisi El-Mukaddesi Kudüste El-Aksa Camii yapılıncaya kadar bu kilisenin mozaikli kubbesinin dünyanın üç harikasından biri olduğunu söylemektedir. El-Mukaddesi ayrıca, İslamda israf ve lüksün haram olmasına rağmen Şam Emeviye ve Harran Ulu Camilerinin hiçbir masraftan kaçınılmayarak ihtişamlı yapılma-sının nedenini “İslamın camileri Edessa kiliselerinin ihtişamından geri kalmasın” düşüncesine bağlamaktadır. Buradan da Edessa kiliselerinin çok ihtişamlı olduğu anlaşılıyor.
Aziz Stephan Kilisesi Çan Kulesi (Şanlıurfa Saat Kulesi)
Bu kilise, M.S.435-436da ölen Piskopos Rabula tarafından eski bir Sinagogdan dönüştürülmüştür. Kırmızı renkteki mermer sütunlarının çokluğu nedeniyle “Kızıl Kilise” olarak adlandırılan bu yapının yerine 1170-1175 Zengiler döneminde bugünkü Ulu Cami inşa edilmiş, kilisenin çan kulesi minare olarak değerlendirilmiştir. Aziz Stephan Kilisesinin avlu duvarları, Yıldız Meydanı ve Karanlık Kapı Sokağına açılan avlu kapıları, cami avlusundaki bazı sütun ve sütun başlıkları günümüze kadar ulaşmıştır.
Fırfırlı Kilise -12 Havari Kilisesi (Fırfırlı Cami)
Vali Fuat Caddesi (Yeni Yol) üzerinde yer alan ve halk arasında "Fırfırlı Kilise" olarak anılan bu yapının esas adı 12 Havari Kilisesi olup inşa tarihi bilinmemektedir.Yapı apsise dikey üç nefli bazilikal plânlıdır. Orta nef dört tromplu kubbe, yan nefler dörder çapraz tonozla örtülüdür. Yan neflere nazaran daha geniş tutulan orta nefin girişten itibaren üçüncü kubbesinin kasnağı 24 adet pencereden oluşur. Yapıdaki kubbe ve tonozlar ortada bazalt taşından yapılmış mukarnas başlıklı yuvarlak sütunlara, yanlar-da duvara bitişik olarak kesme taştan yapılmış yarım sütunlara otururlar. Yarım sütunlar dış cephelere de birer dekorasyon unsuru olarak görülür.Apsis, camiye çevrilme işlemi esnasında doldurularak pencereye dönüştürülmüştür. Apsisi ve iki yanında yer alan pastoforion hücreleri dışarıdan çıkıntı halin-dedir. Batı cephesindeki giriş kapısı, içeriden yarım kubbeli, dış cepheden sivri kemerli olup pembe mermer taştan yapılmıştır. Kapı-nın üzerinde Dabbakhane Camii’ndeki mükebbireyi andırır biçimde üç cepheli ve üç pencereli bir balkon bulunur.
Urfa’daki diğer kiliselerde rastladığı- mız narthex ve gynakaion bölümleri bu yapıda yoktur. Yapının bilhassa batı cephe-sindeki ve köşe kulelerindeki taş işçiliği dikkat çekicidir.
Kilise camiye çevrilirken güneydeki pencerelerinden biri mihrap haline getirilmiş ve güney duvarın ortasında bulunan yarım sütunun önüne taş mimber yapılmıştır. Mihrap üzerine yer alan kitabedeki tarihten, kilisenin 1956 tarihinde camiye çevrildiği anlaşılmaktadır. Camiye çevrilmeden önce yapı bir müddet ceza evi olarak kullanılmıştır.
Aziz Paulus – Aziz Petrus Kilisesi (Reji Kilisesi)
Şanlıurfa Nimetullah Mahallesi, Ellisekiz Meydanı mevkiindedir. Kitabesine göre 1861 tarihinde, Patrik II. Yakub ve Metropolit Aziz Gregorius döneminde Yakubi Süryaniler tarafından inşa edilmiştir.Yapı, doğu batı yönünde üç nefli bazilikal plânlıdır. Her nef dörder çapraz tonozla örtülüdür. Tonozlar yanlarda duvarlara, ortada 6 sütuna oturmaktadır. Apsis içten ve dıştan düz duvar şeklindedir. Apsis öünde yer alması gereken seki ise kaldırılmış- tır. Apsisin yer alması gereken doğu duvarında pencereler ve nişler bulunmaktadır. Üç gözlü Narthexin her gözü birer çapraz tonozla örtülü olup, tonozlar önde dört adet payeye oturmaktadır. Narthex üzerindeki Gynakaion kısmına (kadınlar mahfili) kilisenin güney cephesinin batı köşesindeki merdivenli kapıdan çıkılmaktadır.
Kilisenin güney doğu köşesinde beşik tonozlu küçük bir şapel bulunmaktadır. Apsisli olan bu şapele biri kilisenin içinden, diğeri dış cepheden olmak üzere iki giriş vardır. Şapelin üzerinde ikinci bir kat bulunmaktadır. Kilisenin kuzey cephesinin doğu köşe-sinden, yer seviyesindeki bir kapı ile eski kilisenin mahzenine inilmektedir. Ancak 1861 yılında bugünkü kilise eski kilisenin yerine yapılırken eski kiliseye ait bu mahzen yıkılarak doldurulmuştur. Uzun yıllar sigara fabrikası ve tekel deposu olarak kullanılan kilise ve güney bahçesindeki müştemilatı olan yapılar 2002 yılında Vali Muzaffer DİLEK tarafından İl Özel İdaresi imkanlarıyla restore ettirilmiş ve 24 Mayıs 2002 tarihinde İçişleri Bakanı Rüştü Kazım YÜCELEN tarafından “Vali Kemalettin GAZEZOĞLU Kültür merkezi” olarak hizmete açılmıştır.
Aziz George Kilisesi (Circis Peygamber Camii): Bu caminin yerinde V. yy.’da Piskopos Hiba tarafından yaptırılan "Şehit Sergius Kilisesi" bulunurken daha sonraları bu kilise St. Sergius-St. Simeon adını almıştır.St. Serguis- St. Simeon Kilisesi yıkılınca, yerine bugün cami olarak kullanı- lan Mar George adında bir kilise inşa edildi. Prof. J.B. Segal tarafından 1971 yılında Circis Peygamber Camiinde bulunarak Urfa Müzesi’ne getirilen Süryanice kitabede, Yakubi Patriği Mar Ignatius’un 1557 yılında Urfa’ya gelerek Mar George Kilisesinde Baptizmi yeniden canlandırdığı yazılıdır.Cami mekânının doğu kesiminde yer alan payelerin güneyde olanında Süryanice, kuzeyde olanında da Arapça birer kitabe bulunur. İkisi de aynı tarihte yazılmış olan ve hemen hemen aynı anlamı taşıyan bu kitabelerden Süryanice olanında, "Antakya’ya bağlı Patrik Mar Ignatius dönemine ait şehit Mar George’un bu kilisesi 1844 senesinde inşa edildi." denilmektedir. Kuzeydeki payede yer alan Arapça kitabede burasının Sultan Abdülmecid zamanında 1844 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Bu kitabelerden; 1557 tarihli Mar George Kilisesi’nin yerine 1844 tarihinde bugün cami olarak kullanılan kilisenin yaptırıldığı anlaşılmaktadır.Cami mekânına giriş kapısı yanındaki mermer kitabede bu kilisenin Çarhoğlu Muhammed tarafından 1385 (1965) yılında camiye çevrildiği yazılıdır. Camiye çevirme işlemi esnasında kilisenin plânı aynen muhafaza edilmiş, sadece kuzey cepheye 3 gözlü son cemaat yeri ve minare eklenmiştir.Yapı apsise dikey üç nefli bazilikal bir görüntüdür. Nefler sekizgen üçer paye ile birbirinden ayrılmıştır. Her nef doğu batı istikametinde dörder çapraz tonozla örtülü- dür. Yapının batısında her biri üçer çapraz tonozla örtülü iç ve dış narthex bulunur. Cami mekanına bitişik olan iç narthexin üzerinde gynakaion kısmı (kadınlar mahfili) yer alır.
Büyük Kilise (Selahaddin Eyyubi Camii) : 457 yıllarında Piskopos Nonan tarafın-dan yaptırılan, aynı zamanda Adalet Sarayı olarak kullanılan ve kırmızı renkteki 32 adet mermer sütunuyla ünlü Babtist St. John Kilisesi’nin üzerine XVIII. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Uzun yıllar boş kalan bu tarihi yapı 1994 yılında restore edilerek Selahaddin Eyyubi Camii’ne dönüştürülmüştür. Doğu batı istikametinde apsise dikey üç nefli bazilikal plâna sahip yapıdaki nefler normal Helenistik bazilikalarda olduğu gibi sütunlarla birbirlerinden ayrılırlar. Boydan boya tek beşik tonozlarla örtülü nefler dışarı-dan düz damlıdır. Orta nef, yan neflerden daha geniş ve yüksekçedir. Yan neflerdeki büyük pencerelerin pahlarında birbirine dolanmış yılan (ejder) kabartmaları, orta apsisin yanlarında yer alan yarım sütunların başlıklarmdaki haç taşıyan melek ve kuş figürleri ile giriş cephesi orta kemerindeki taş süslemeler dışında yapıda başka süsleme yoktur. Pencere pahlarındaki dolanmış yılan kabartmalarının benzeri 1716 tarihli Rıdvaniye Camiinin iç kapısının yanlarında da tekrarlanmıştır.
Rahibeler Kilisesi : Ellisekiz Meydanı, Şeyh Saffet Tekkesinin doğusundaki çıkmaz sokak içersinde yer alan bu kilise, plân itibariyle avlulu bir Urfa evini andırır. 1883 senesinde Urfaya gelen fransisken rahibeler (gezici misyoner rahibeler) için hem ev, hem de kilise olarak inşa edilmiştir. Avlunun güneyinde, doğu batı istikametinde dikine dikdörtgen plânlı kilise kısmı arka arkaya eş değerde üç çapraz tonozla örtülüdür. Kilise-nin avluya ve kuzeye bakan giriş cephesi önde iki sütuna oturan tonozlarla örtülü üç gözlü revaklıdır. Kilisenin dikdörtgen niş şeklindeki apsisinin ön kısmı yanlardan merdivenle çıkılan sahne şeklindedir. Apsis önündeki çapraz tonozun kollarının kesiştiği yerde dört melek kabartması işlenmiştir. Ayrıca apsis çevresini dolaşan renkli freskler arasına da figürler işlenmiştir
Germuş Kilisesi; Urfaya 10 Km. mesafedeki Germüş Köyünde bulununan bu kilisenin kitabesi olmadığından inşa tarihi bilinmemektedir. 3 Nefli Bazilikal plana sahip olan yapı çapraz tonozlarla örtülü olup, sadece orta nefin orta bölümünde tek kubbe bulunmaktadır. Üç bölümlü narthex üzerinde yer alan Gynakaion (Kadınlar Mahfili) üç kubbe ile örtülüdür.
Tella (Viranşehir) Martyrionu: Bizans dönemi Hıristiyanlık yapılarının Urfa bölgesindeki en büyük örneklerin-den olan oktogonal (sekizgen) plânlı bu yapının 34.5 x 32 m. çapındaki kubbesinin bazalt taşından örülmüş sekiz paye üzerine oturduğu mevcut kalıntılardan anlaşılmaktadır. Yüzyılımızın başlarında sekiz payesinin tamamı ayakta olan bu yapının günümüze sadece bir payesi gelebilmiştir. Büyük bir nekropolün ortasına inşa edildiği anlaşılan bu yapının önemli bir aziz için Martyrion olarak IV.-V. yüzyıllar arasın-da inşa edilmiş olabileceği tahmin edilmekte-dir. Ancak böylesine görkemli bir martyrionun Viranşehirde doğan, sonraları kendi adıyla “Yakubilik” olarak anılan “Monofizit” Süryani cemaatini dağınık bir halden kurtarıp toparlayan ve “Tibeloyo” (Evrensel Metropolit) ünvanına kadar yükselen, 578de Mısırda ölen, cesedi 622de Viranşehire getirilen Mar Yakubun gömüldüğü Fisilta Manastırı olma ihtimalini de düşünmek gerekmektedir.Kalıntılar arasında bulunan çok sayıdaki mozaik tanesinden yapının zengin mozaik süslemeli olduğu anlaşılmaktadır.
Norhut Kilisesi: Halfeti İlçesi Norhut Köyünde yer alan ve V.yüzyıl Bizans dönemine tarihlenen üç nefli bazilikal plânlı bu kilisenin önemli bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır.Hıristiyan dünyasının Bizans döne-mine ait bu önemli yapıları dışında Şanlıurfa il merkezinde XVIII. yüzyılın ikinci yarısından kalma Fırfırlı Kilise, Aziz Paulus -Aziz Petrus Kilisesi , Aziz George Kilisesi ve Büyük Kilise olmak üzere 4 kilise bulun-maktadır. Bunlardan Fırfırlı Kilise Fırfırlı Camiine, Aziz George Kilisesi Circis Peygamber Camiine, Büyük Kilise ise Selahaddin Eyyubi Camiine dönüştürülmüştür. Yıkılmaya yüz tutmuş Aziz Paulus-Aziz Petrus Kilisesi cemaati olmamasına rağmen 1998-l999 yıllarında Şanlıurfa Valiliğince restore edilerek dünya kültürüne kazandırılmıştır.
Avrupada Osmanlı döneminden kalan Camiiler restore edilmesi gerekirken yıkılıp tarih yok edilmiştir.izleri kalmamıştır. Ancak, Türk milletinin tarihe saygısı ile hiçbir tarihi yapı yok edilmemiştir.Aslının dışında Müze Müdürlüğünün bilgisi dışında aslına uygun olmayan ekleme ve tadilata izin verilmemektedir.
Avrupalılar İslam eserlerini yıkıp yok ederken Türkler Hristiyan eserlerini restore ederek tarihi yapılara sahip çıkmış ve çıkmaya devam etmektedirler. Bu da gösteriyor ki İslam ve Haçlı zihniyetinin farkı ortadadır.