Orijin Eğitim Kurumlarında Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hamza AYBAKAN Şanlıurfa Gazetesine yaptığı açıklamada ;aslında özel öğretim kursuna ait bir sistem değil, bu Orijin grubuna ait bir sistem, tabi biz şuna inandık; başlangıç olarak yeni bir hamle gerçekleştirmemiz gerekiyordu ve burada şunu çok gördük, Urfa’nın eğitim seviyesi gerçekten diğer bölgelere göre düşük, lakin bu düşüşün yegane sebebi olarak da biz eğitimciler kendimize ayırdık çünkü bir öz eleştiri yapmak lazım. Düşünebiliyor musunuz? Marangozun kapısı kırık olamaz, bir eğitimci de eğitimin düşüklüğünden şikayet edemezdi ve biz de kolları sıvadık. Bu yönde ilk başta kurumsal kimliği nasıl koruruz? Kurumsal kimlikten kasıt bir sistemi olan kurs merkezlerini nasıl ortaya çıkartırız gibisinden bir kaygının içine düştük ve kendimize ait bir sistem geliştirdik. Bu günlük ifade ile milli ve sadece Orijin bünyesinde olan özgün bir projedir, 6 tane basamağı var bu projenin. Birincisi, ÖTAK (Öğrenciyi Takip Ayağı) ÖTAK’ta çocuklara belli zamanlar da ve belli seviyeler de kendisine uygun ödevlendirme verip hocalarımız da bu ödevleri sistemli bir şekilde takip etmesini sağlıyoruz. Tabi bununla da yetinmiyoruz, sistemli bir şekilde takip edilen ödevlere de veli ile buluşmasını sağlıyoruz. Sistemin diğer ayağı ÖDES (Öğrenci Değerlendirme Sınavları) bu ayakta da bizzat kendi yazar kadromuzca bulunan hocalardan almış olduğumuz sorulardan oluşan bir deneme sınavı, 5 – 6 – 7 – 8 – 9 – 10 – 11 ve 12. Sınıfların denemelerini bizzat kendimiz kurumca yapıyoruz. Bunu yaptığımız durumlar da şöyle bir avantajı var, en azından konu ile denemenin, konu ile sorunun aynı anda senkron bir şekilde devam etmesini sağlıyor. Bir de sınıfa giren hocaların soru yazması en azından sınıf yönetiminin nasıl tertipleneceği konusunda da güzel bir örnek oluyor, en azından öğretmen soracağı soruyu da sınıf da test etmiş oluyor. Biliçsel seviyeye göre aslında homojen sorular oluşturuluyor, ÖDES bu konuda önemli. Tabi Mentörlüler var, bilindiği üzere Mentorluk Urfa’ya son 3 – 4 yılda sirayet etmiş aslında etkisinde bulunan bir kavram, Mentörlük aslında danışmanlık, koçluk adı altında da geçen bir sistem ama bizde ki uygulaması biraz daha koordineli ve biraz daha titizce davranılıyor. Her sınıfın bir Mentör hocası var ayrıca bu Mentör hocalar genellikle tanım itibariyle Mentör hocayı çok farklı yerlere koyan sistemler de var ama biz mentör hocalığını şu şekilde değerlendiriyoruz; Mentör hoca öncelikle rehberlik ile öğrenci arasındaki köprüyü sağlıyor, tam bir rehber de değil, tam bir öğretmende değil ikisi arasındaki ders içi ve ders dışı konularını kontrol eden bir mekanizmadır. Çünkü rehberlikçi sınıf içerisinde olan durumu göremiyor, mentör olan öğretmen de bir rehberlikçi gibi davranmalı, mentörlük orada köprü görevi gören bir unsur bu anlam da çok iyi bir görev. Hem bilişsel anlamda katkı sağlıyor ve özellikle çocuğunun kendi danışmanın da olan, kendi mentörlüğünde olan öğrencilerini iyi bir şekilde kamufle ediyor, yarışa iyi hazırlıyor ve de iyi tespitler sunuyor. Kendisi bireysel olarak öğretmenlerle fikir alışverişinde bulunabiliyor kendi öğrencileri için ayrıca velilerle de hasbihal edebiliyor. Burası önemli, veli iletişim kanalının bir öğretmen tarafından yapılması demek, öğretmenin sadece dersi anlatıp, dersi anlattıktan sonra giden bir pozisyondan çıkartması demektir. Çünkü eğitimin geri hizmetiyle de ilgileniyor, şuan yapılandırmacı eğitimde sadece bir hoca sınıfa girip ders anlatmayacak ve anlatamıyor da çünkü o yetersizlik olarak değerlendiriliyor, bunun bir takibi olması gerekiyor. Yanlış takibatı, verilmedik verimsizlik takibatının olması gerekiyor çünkü eğitim öğretimle birlikte ölçme değerlendirme de artık çok önemli oldu, çünkü siz bir dersi veriyorsunuz, dersi verdikten sonra eyvallah diyemiyorsunuz çünkü bir de ölçme değerlendirme ayağı var. Haydi, ölçme değerlendirme ayağını yaptınız diyelim, bir de onları analiz etme ayağımız var ve bu konuda mentörlük çok önemli bizim için. Sistemin diğer ayağı bizim rehberlik kanalımız, bu rehberlik kanalımız çok önemli çünkü çok önemsiyoruz bizim rehberlik birimlerimiz burada baya aktif. Her hafta öğrenci kitlelerini rehberliğe kabul ediyoruz, randevu sistemi ile çalışıyor rehberlik sistemi, rehberlik sisteminde çocuk haftalık olarak analiz edilir denemelerinden ötürü. Analiz edildikten sonra yetersiz olan branşları ya da yetersizliğin sebepleri bizzat randevu verilerek tasarlanır. Çünkü şöyle bir karmaşa oluyor, siz 200 kişilik bir kurumu yönettiğinizi düşünün, 100 kişinin gelip aynı anda rehberlik servisine saldırması sıkıntı ve herkesin eşit bir şekilde oradan faydalanması gerekiyor. Biz rehberlik randevuları oluşturduk, size bir saat veriliyor ve o saat sizinle özel bir görüşme sağlanıyor, konuşmada mentör hocası da yer alabiliyor ve bu şekilde en azından öğrencinin psikolojik ve sosyal dengeleri de akademik başarıyla birlikte dengelenmiş oluyor. Bir de bu sistem içerisinde, sistemin genel ismine verdiğimiz ifade OES eğitim sistemi deniliyor. OES sisteminin içerisinde en önemli unsur da KİT, kişiye özgü kitaplarımızın oluşturulduğu bölüm, biz burada şunu gözlemliyoruz, bir öğrencinin bilişsel seviyesi her zaman aynı olamayabiliyor, homojenlik önemli burada. Homojenlikten kasıt, aynı bilişsel seviyedeki insanların bir arada toplanması sinerjiyi aslında daha da iyi arttırıyor. Bu aslında eğitimde bir ayrıcalık değil, bu farklılık da değil pozitif bir ayrımcılık çünkü azınlığın bilişsel seviyesini çoğunluğa mahkûm etmemek. Çünkü zaten piyasada genellikle nitelikli okullar, nitelikli üniversiteler diye ifadeler dönüyor ya, niteliği belli olan öğrencilerin seviyesine göre bir konu ve bir soru bankası verilmesi bizim için yegane önemli temel sebep ve bu unsurları da ekleyip kişiye özel bir kitap oluşturup orijin yayınlarıyla inşallah bu sene oluşturulacak ve bütün kademelerimiz de bunu dağıtacağız. Öğrenciler bu kişiselleştirilmiş olan kitapları en azından kendi seviyelerine göre tartıp biçecek. OES sistemi bu 6 basamaktan oluşan bir sistem, etkili bir sistem tabi bunun koordinasyonunu da bilimler yapıyor. Çünkü Orjin bir kurumsal marka olma konusunda ilerliyor, bu kurumsallığı da biraz açayım; irili ufaklı kurs merkezleri açmaktansa güzel, fiziksel ortamları yeterli kendi maaşıyla, kendi sigortasıyla çalışan ve de kendi sistemiyle çalışan hocaların olduğu kurumların olması daha mantıklı geliyor. Düşünebiliyormusunuz, her köşe başında bir kurs merkezi, her köşe başında ayrı bir eğitim programı, bunun olması demek, kollektif anlam da eğitime sunulan çabayı bölmek demek. Ama kollektif bir şekilde, sistemli bir şekilde devam edilse herhalde Urfa’nın eğitimdeki kalkınma hızı daha fazlaşacak, çünkü küçük ölçekteki kursların lokasyonları küçük oluyor. Lokasyondan kasıt sadece ya veli lokasyonuyla ilgileniyor ya da öğrenci lokasyonuyla ilgileniyor ve bunu marka değerine ya da sistemleşmesine bağlamıyor. Sizin bir kayıt oranınızın düşük olması sonraki sene sizin psikolojinizi bozuyor, sizin bir nevi programınızı bozuyor, bu şekilde eğitim kalitenizi ya düşürüyorsunuz ya kapatma durumuna geçiyorsunuz. Ama kurumsal olması şu demek, en azından veli şunu bilebilecek, bir öğretmenin ayrılması ya da bir öğretmenin sizinle devam etme olayı kafasında netleşecek. Çünkü veli güvenebileceği bir kurum istiyor, düşünebiliyormusunuz, sezonun ortasında bir öğretmenin sizden ayrıldığını ya da bir öğrenci size gönderiliyor bu derecelerin yeterince analiz edilmemesi ya da yeterince veliyle irtibat sağlanmaması ve bunların hepsi irili ufaklı kurs merkezlerinde çok da tatfik edilen durumlar değil ama bazıları ediyorsa tenzih ederiz onları. Tabi eğitimde nicelik, nitelik olayı da değil sadece kurumsal olarak hareket etmekten bahsediyoruz, kimse de bu anlamda üstüne alınmasın çünkü küçük olupta kendi içerisinde bir sistem güdüpte çok iyi başarılar çıkaran kurs merkezleri de var. Ama tabi o süreklilik sağlayan sağlamayadığı içinde yok olmak durumunda da kalıyor, durum bu şekilde en azından kurumsalın da önemini vurguladık.Orijin eğitim kurumları olarak bir konseptimiz var dil kurslarının haricinde, bu konsept biraz daha Urfa’nın ihtiyacına göre oluşturulmuş kolej örnekleri. Konsept diyorum çünkü bu bir konsept, konsepten kasıt, kişiye özgü eğitim sisteminin uygulandığı ve sadece belli öğrencilerin buraya gelebildiği, belli bir özelleştirilmiş, kişiselleştirilmiş alındığı konsept okullardan bahsediyoruz. 150 ya da 200’ü geçmeyen, tamamen birbirine endekslenen, bir birimde de kişinin kendini tanıması konusunda çok önemli detayların bulunduğu konsept okullar eğitim açısından belki geçiş dönemini, çünkü siz çocuğunuzu çok devasa bir kolejue gönderiyorsunuz ama çocuğunuz orada yıpranıyor, kişiselleştiremiyor. Düşünebiliyormusunuz, rehberlik ne kadar fazla olursa olsun, ne kadar mentör hocaların olması fayda etmiyor, çünkü 1 kişinin koordinasyonu farklıdır, 150 – 200 kişinin koordinasyonu farklıdır. Sadece biz konsepten şunu tasarlıyoruz, özel kolej ne yapıyorsa onu yapıyoruz, sadece kişiselleştiriyoruz, kişiye özgü veriyoruz. 150 – 200 kişi alınacaksa da onun eğitiminin ve öğretiminin her basamağının o kişiye ulaşması için daha farklı daha yoğun bir eğitim uyguluyoruz. Ve bu gibi eğitim durumlarında da inşallah Urfa’ya eğitim seviyesi konusunda kar sağlayacaktır. Bu röportajı yaptığınız için Şanlıurfa Gazetesine de çok teşekkür ediyoruz. En azından eğitim konusunda gazetelerin de destek olması bizi de gururlandırıyor hatta şevklendiriyor. Çünkü eğitimle basın bu konuda biraz farklı oluyor ama en azından eğitimle basının iç içe girmesi sonraki süreçler de basını da çok etkin hale getirecektir, eğitimi de çok etkin hale getirecektir.dedi.
GÜNDEM
28 Ocak 2019 - 19:01
Marangozun kapısı kırık olmaz
Aybakan; bir eğitimci de eğitimin düşüklüğünden şikayet edemezdi ve biz de kolları sıvadık. Bu yönde ilk başta kurumsal kimliği nasıl koruruz? Kurumsal kimlikten kasıt bir sistemi olan kurs merkezlerini nasıl ortaya çıkartırız gibisinden bir kaygının içine düştük ve kendimize ait bir sistem geliştirdik.
GÜNDEM
28 Ocak 2019 - 19:01
İlginizi Çekebilir