Erenler; Benim bu kente ilk gelişim. Çok da keyif alıyorum insanları çok sıcakkanlı ve çok doğallar. Burada kendimi hiç yabancıymışım gibi hissetmedim ve çok güzeldi.
’Bir Düş Yarım Gerçek’’, Deli Tozu kitabının birinci baskısı ‘’Üç Mektup ‘’ kitaplarımın ilk baskıları bitti. Ama bunların arasında hangisi çok daha tutuldu diye merak ederseniz şayet bunun cevabını çok veremeyeceğim.
SİZİ TANIYA BİLİR MİYİZ?
Ben Gönül Erenler Kocaeli de oturuyorum aslen Tunceliliyim buraya da kitap fuarı için geldik. Yayıncımız Hiç Yayınları onlara vekâleten geldim buradayım. Uzun zamandır da edebiyatla uğraşıyorum.
GENELLİKLE HANGİ TÜRDE KİTAPLAR YAZIYORSUNUZ?
Ben ilk edebiyat hayatına öykü ile başladım. ‘’Deli Tozu’’ adında içinde altı öykü bulunan bir kitap yayımladık onun ardından ‘’Üç Mektup’’ adında bir roman yazdım. Onun ardından da ‘’Bir Düş Yarım Gerçek’’ adında bir kitabım çıktı. Sonraki süreçte ‘’Ölü Kanatlar, Gizemli Kale ve Oyuncak Ev’’ adlı kitaplarda bizim çocuk kitaplarımız. Bu şekilde çalışmalarımız devam etmektedir.
HANGİ KİTABINIZLA TANINDINIZ VE EN ÇOK TUTULAN KİTABINIZ HANGİSİDİR?
‘’Bir Düş Yarım Gerçek’’, Deli Tozu kitabının birinci baskısı ‘’Üç Mektup ‘’ kitaplarımın ilk baskıları bitti. Ama bunların arasında hangisi çok daha tutuldu diye merak ederseniz şayet bunun cevabını çok veremeyeceğim. Çünkü bütün tepkiler aynı seviyede hemen hemen. Okurların geri dönüşleri bütün kitaplarda da aynı oldu diyebilirim.
KİTAP YAZMAYA İLK OLARAK NE ZAMAN BAŞLADINIZ VE İLHAM KAYNAĞINIZ NE OLDU?
Çok sevdiğim ve saygı duyduğum çok da yetenekli bulduğum bir dostumun bana yetenekli olduğumu söylediği anda o her halde ışığı yakma nedenimiz oldu. Onun söylemleri doğrultusunda üretmeye başladım. Tabi bu süre zarfında çok çalıştım çok emek verdim yapa bildiğim elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Buda çok ciddi bir fedakarlık istiyor. Hayatınızı kitliyorsunuz. Siz bitiyorsunuz artık bir tek eseriniz kalıyor ortada çünkü ona ayırdığınız zaman ona verdiğiniz emek, çaba, öz veri sizin hayatınızı bitiriyor. Kitap yazmak çok zor, çok sabır isteyen, çok emek isteyen, çok bilgi isteyen bir şey eziyetli bir süreçtir o ama bitirip de kitabı elinize aldığınız anda yaşadığınız o duygu da paha biçilmez.
KİTAP YAZDIĞINIZDA İLHAM GELMELİ DİYOR BİRÇOK YAZARIMIZ SİZDE BÖYLE BİR DURUM OLUYOR MU?
Şöyle söyleyeyim öncelikle yetenek ve beceri çok farklı iki kavram. Beceri sonradan edinile biliyor. Yani bir insan çok emek verip, uğraşıp, didinirse bir kitap yazabilir. Herkes kitap yazabilir bu çok zor bir şey değil. Ama yetenek doğuştan gelen bir şeydir. Yeteneğiniz varsa vardır yoksa yoktur. Bunu sonradan edinemiyorsunuz. Şimdi iyi bir esere yazabilmek iyi bir kitaptan bahsetmiyorum iyi bir eser yazabilmek için yeteneğe ihtiyacımız var. Yetenek tek başına işe yarıyor mu? Hayır. Bakın ben insan beynini ikiye ayırıyorum. Dişi ve erkek diye. Şimdi sanat üretebilmek için insanın dişi bir beyne ihtiyacı var. Dişi beyni de beslememiz gerekiyor. Bunu için okuyacaksınız, gözlemleyeceksiniz, izleyeceksiniz, gerekiyorsa gezeceksiniz. Yani topladığınız bütün verileri ve bunu yeteneğinizle harmanlayacaksınız sonra damlamaya başlıyor. En iyi eser bu şekilde çıkıyor. Yani yeteneğiniz olmalı iyi bir eser çıkarabilmek için.
ŞUANDA ELİNİZDE YAZMAKTA OLDUĞUNU KİTABINIZ VAR MI?
Evet, var şuanda benim ‘’ütopya eserim var bir ‘’fantastik’’ var ve aslında beklide finalimi sağlayacak bir eserim var. Bir tarih çalışması 13.y.y ile ilgili birkaç yıldır o kitabı hazırlıyorum. Çalışmalarım halen devam ediyor. Onu biraz sona bıraktım çünkü iyice bir demlenmem gerekiyordu. Onu hallettiğim de kitabımız ortaya çıkacak.
BU YAZIYOR OLDUĞUNUZ KİTABINIZIN İÇERİĞİNDEN BİRAZ BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Ben kitapları yazdığımda aslında biz kitapları yazarken de yetişiyoruz bir taraftan. Bir yazarın ilk kitabı ile işte üçüncü beşinci kitabı arasında çok ciddi farklar vardır. Bakın gittikçe yazdıkça bu işin ehli oluyorsunuz. Birazcık daha kusursuzluğa doğru ilerliyoruz. Tabi kusursuz olmak diye bir kavram yok ama yani daha iyisi diyelim biz ona. Ona erişiyorsunuz. Ama öte yanda da bunu yaparken de o ilk enerjiyle aşk duygusu var ya onu da yitirme meniz gerekiyor. Onu yitirdiğiniz anda bitiyorsunuz zaten. Çünkü duyu kavramı eksilmeye başlıyor. Bakın ben iyi bir yazarı ara kabloya benzetiyorum. Biz verileri alıyoruz ve size aktarıyoruz. Eğer karakterim acı çekiyorsa bende acı çekmeliyim. Karakterim gülüyorsa bende güler eğlenirim. Eğer ben acı çekmeyi ve gülmeyi başarabiliyorsam ben o duyguyu size aktarabiliyorum. Ve siz benim aktardıklarımla hissetmeye başlıyorsunuz. Eğer bunu yapamıyorsam ben iyi bir yazar değilim o zaman. İyi bir yazar böyle biridir.
YAZMIŞ OLDUĞUNUZ KİTAPLARIN İSİMLERİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Tabi ki şimdi ‘’Deli Tozu ‘’ birinci kitabım onun ikinci cildi de gelecek. İçinde altı tane Anadolu hikayesi var. Altı hikaye Anadolu’nun farklı bölgesinde geçiyor. Altı hikayenin temaları da farklı. Biri aşkı anlatıyor, biri macera, biri biraz daha kurgu fantastik, gizemli olanlar var vesaire. Neden böyle bir şey yaptığımı soracak olursanız bunu sebebini söyleyeyim size bizim duygularımız bir taneden oluşmaz birçok duygumuz var. heyecan var, merak var, sevgi var, öfke var, kızgınlık var. Şimdi, bunları bir kalemde okuyucuya ulaştırmaya çalıştım. Gökkuşağı gibi gökkuşağı tek renkten oluşmuyor bizim duygularımızda bir tek duygudan oluşmuyor. O zenginliği vermeye çalıştım. Bir diğer amacımda şuydu insanlar bir tane kitap alıyorlar ve bir kitaba bağımlı kalıyorlar ama ben bir kitapla altı tane kitap okuya bilme özelliğini kazansınlar istedim. İkinci kitabım dramdı. Konusu güneydoğu ve İstanbul da geçiyordu Berfin adında bir karakterim vardı. Berfin başındaki trajedik olayı anlatıyor. Onu da işte batılı işte Türkiye’nin doğusu ve batısı var tabi ki şimdi daha fazla empati yapabilsinler diye bu kitabı yazdım. Sanırım o biraz acıttı okurlarımın yüreğini onu geri dönüşlerden anladım. ‘’Bir Düş Yarım Gerçek’’ İstanbul da geçiyor ellili, yetmişli, doksanlı yıllarda biri orta yaşını geçkin biride çok genç liseli bir genç kızın soğuk bir kış gecesinde karşılaşmaları ile başlıyor hikayemiz. O kurguydu tabi ki güzeldi hatta benim en çok emek verdiğim beş yılıma mal olmuştu çünkü çok emek vererek yazmıştım. ‘’Ölü Kanatlar’’ İran ve Türkiye arasında mekik dokuyor. Gerçek bir hikaye karakterlerimiz gerçek isimlerini kullandık. Günümüz Türkiye’si iki binli yılların Türkiye’si 1960 ve 1970 devrim zamanı İran’a gittik. Bir müzisyenin hayatı var içinde oda dram. Onun dışında çocuk kitaplarım var. ‘’Oyuncak Ev’’ kitabımda Zeynep adında bir karakterim var. Zeynep bir apartmanda evin tek çocuğu ve bir apartmanda yaşıyor. Doğum günlerini çok önemsiyor. Doğum gününde bir oyuncak bebek geliyor önce bakıcısı tarafından. Sonra oyuncak bir ev gelir. Oyuncak evin gelmesiyle birlikte karakterimiz gizemli bir yolculuğa çıkar. Oyuncak ev’in sonunda çok ciddi bir mesaj vardır. ‘’Gizemli Kale’’ Alanya kalesi ki Alanya kalesinin bende çok önemli bir yeri vardır. Tarih kitabımda da bu çok geçecek. Karakterimizi Alanya kalesine götürüyoruz ve Alanya kalesinin ilk sahipleri olan tarihteki ilk sahipleri olan korsanlarla karşılaşıyoruz ve bir macera yaşıyorlar. O kitabım sonradan üçlemeye dönecek ve bu şekilde devam ediyor.
KİTABINIZDA HAYATINIZDAN İZLER VAR MI?
Yok, benim hayatımda hiçbir şey yok. Aslında bir şey söyleyeyim mi size ben kendimi çok önemsemiyorum benim kitaplarım değerli. Çünkü kalacak olan onlar ben değilim.
BİRÇOK YAZARIMIZ KENDİLERİNİ SANATA VE KİTAP YAZMAYA ADIYORLAR BU SİZİN İÇİNDE GEÇERLİ Mİ?
Evet, aynen öyle oldu. Benim hayatımda en büyük önceliğim oldu. Hayatımı ona göre şekillendirdim ve amacım üretebilmek.
ŞANLIURFALI OKURLARINIZA SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Benim bu kente ilk gelişim. Çok da keyif alıyorum insanları çok sıcakkanlı ve çok doğallar. Burada kendimi hiç yabancıymışım gibi hissetmedim ve çok güzeldi. Çok keyifli bir zaman geçiriyoruz. Tabi ki halkımızı bekliyoruz. Ne kadar çok kişiye ulaşırsak bizim için o kadar iyi.
BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Ben teşekkür ederim.
’Bir Düş Yarım Gerçek’’, Deli Tozu kitabının birinci baskısı ‘’Üç Mektup ‘’ kitaplarımın ilk baskıları bitti. Ama bunların arasında hangisi çok daha tutuldu diye merak ederseniz şayet bunun cevabını çok veremeyeceğim.
SİZİ TANIYA BİLİR MİYİZ?
Ben Gönül Erenler Kocaeli de oturuyorum aslen Tunceliliyim buraya da kitap fuarı için geldik. Yayıncımız Hiç Yayınları onlara vekâleten geldim buradayım. Uzun zamandır da edebiyatla uğraşıyorum.
GENELLİKLE HANGİ TÜRDE KİTAPLAR YAZIYORSUNUZ?
Ben ilk edebiyat hayatına öykü ile başladım. ‘’Deli Tozu’’ adında içinde altı öykü bulunan bir kitap yayımladık onun ardından ‘’Üç Mektup’’ adında bir roman yazdım. Onun ardından da ‘’Bir Düş Yarım Gerçek’’ adında bir kitabım çıktı. Sonraki süreçte ‘’Ölü Kanatlar, Gizemli Kale ve Oyuncak Ev’’ adlı kitaplarda bizim çocuk kitaplarımız. Bu şekilde çalışmalarımız devam etmektedir.
HANGİ KİTABINIZLA TANINDINIZ VE EN ÇOK TUTULAN KİTABINIZ HANGİSİDİR?
‘’Bir Düş Yarım Gerçek’’, Deli Tozu kitabının birinci baskısı ‘’Üç Mektup ‘’ kitaplarımın ilk baskıları bitti. Ama bunların arasında hangisi çok daha tutuldu diye merak ederseniz şayet bunun cevabını çok veremeyeceğim. Çünkü bütün tepkiler aynı seviyede hemen hemen. Okurların geri dönüşleri bütün kitaplarda da aynı oldu diyebilirim.
KİTAP YAZMAYA İLK OLARAK NE ZAMAN BAŞLADINIZ VE İLHAM KAYNAĞINIZ NE OLDU?
Çok sevdiğim ve saygı duyduğum çok da yetenekli bulduğum bir dostumun bana yetenekli olduğumu söylediği anda o her halde ışığı yakma nedenimiz oldu. Onun söylemleri doğrultusunda üretmeye başladım. Tabi bu süre zarfında çok çalıştım çok emek verdim yapa bildiğim elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Buda çok ciddi bir fedakarlık istiyor. Hayatınızı kitliyorsunuz. Siz bitiyorsunuz artık bir tek eseriniz kalıyor ortada çünkü ona ayırdığınız zaman ona verdiğiniz emek, çaba, öz veri sizin hayatınızı bitiriyor. Kitap yazmak çok zor, çok sabır isteyen, çok emek isteyen, çok bilgi isteyen bir şey eziyetli bir süreçtir o ama bitirip de kitabı elinize aldığınız anda yaşadığınız o duygu da paha biçilmez.
KİTAP YAZDIĞINIZDA İLHAM GELMELİ DİYOR BİRÇOK YAZARIMIZ SİZDE BÖYLE BİR DURUM OLUYOR MU?
Şöyle söyleyeyim öncelikle yetenek ve beceri çok farklı iki kavram. Beceri sonradan edinile biliyor. Yani bir insan çok emek verip, uğraşıp, didinirse bir kitap yazabilir. Herkes kitap yazabilir bu çok zor bir şey değil. Ama yetenek doğuştan gelen bir şeydir. Yeteneğiniz varsa vardır yoksa yoktur. Bunu sonradan edinemiyorsunuz. Şimdi iyi bir esere yazabilmek iyi bir kitaptan bahsetmiyorum iyi bir eser yazabilmek için yeteneğe ihtiyacımız var. Yetenek tek başına işe yarıyor mu? Hayır. Bakın ben insan beynini ikiye ayırıyorum. Dişi ve erkek diye. Şimdi sanat üretebilmek için insanın dişi bir beyne ihtiyacı var. Dişi beyni de beslememiz gerekiyor. Bunu için okuyacaksınız, gözlemleyeceksiniz, izleyeceksiniz, gerekiyorsa gezeceksiniz. Yani topladığınız bütün verileri ve bunu yeteneğinizle harmanlayacaksınız sonra damlamaya başlıyor. En iyi eser bu şekilde çıkıyor. Yani yeteneğiniz olmalı iyi bir eser çıkarabilmek için.
ŞUANDA ELİNİZDE YAZMAKTA OLDUĞUNU KİTABINIZ VAR MI?
Evet, var şuanda benim ‘’ütopya eserim var bir ‘’fantastik’’ var ve aslında beklide finalimi sağlayacak bir eserim var. Bir tarih çalışması 13.y.y ile ilgili birkaç yıldır o kitabı hazırlıyorum. Çalışmalarım halen devam ediyor. Onu biraz sona bıraktım çünkü iyice bir demlenmem gerekiyordu. Onu hallettiğim de kitabımız ortaya çıkacak.
BU YAZIYOR OLDUĞUNUZ KİTABINIZIN İÇERİĞİNDEN BİRAZ BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Ben kitapları yazdığımda aslında biz kitapları yazarken de yetişiyoruz bir taraftan. Bir yazarın ilk kitabı ile işte üçüncü beşinci kitabı arasında çok ciddi farklar vardır. Bakın gittikçe yazdıkça bu işin ehli oluyorsunuz. Birazcık daha kusursuzluğa doğru ilerliyoruz. Tabi kusursuz olmak diye bir kavram yok ama yani daha iyisi diyelim biz ona. Ona erişiyorsunuz. Ama öte yanda da bunu yaparken de o ilk enerjiyle aşk duygusu var ya onu da yitirme meniz gerekiyor. Onu yitirdiğiniz anda bitiyorsunuz zaten. Çünkü duyu kavramı eksilmeye başlıyor. Bakın ben iyi bir yazarı ara kabloya benzetiyorum. Biz verileri alıyoruz ve size aktarıyoruz. Eğer karakterim acı çekiyorsa bende acı çekmeliyim. Karakterim gülüyorsa bende güler eğlenirim. Eğer ben acı çekmeyi ve gülmeyi başarabiliyorsam ben o duyguyu size aktarabiliyorum. Ve siz benim aktardıklarımla hissetmeye başlıyorsunuz. Eğer bunu yapamıyorsam ben iyi bir yazar değilim o zaman. İyi bir yazar böyle biridir.
YAZMIŞ OLDUĞUNUZ KİTAPLARIN İSİMLERİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Tabi ki şimdi ‘’Deli Tozu ‘’ birinci kitabım onun ikinci cildi de gelecek. İçinde altı tane Anadolu hikayesi var. Altı hikaye Anadolu’nun farklı bölgesinde geçiyor. Altı hikayenin temaları da farklı. Biri aşkı anlatıyor, biri macera, biri biraz daha kurgu fantastik, gizemli olanlar var vesaire. Neden böyle bir şey yaptığımı soracak olursanız bunu sebebini söyleyeyim size bizim duygularımız bir taneden oluşmaz birçok duygumuz var. heyecan var, merak var, sevgi var, öfke var, kızgınlık var. Şimdi, bunları bir kalemde okuyucuya ulaştırmaya çalıştım. Gökkuşağı gibi gökkuşağı tek renkten oluşmuyor bizim duygularımızda bir tek duygudan oluşmuyor. O zenginliği vermeye çalıştım. Bir diğer amacımda şuydu insanlar bir tane kitap alıyorlar ve bir kitaba bağımlı kalıyorlar ama ben bir kitapla altı tane kitap okuya bilme özelliğini kazansınlar istedim. İkinci kitabım dramdı. Konusu güneydoğu ve İstanbul da geçiyordu Berfin adında bir karakterim vardı. Berfin başındaki trajedik olayı anlatıyor. Onu da işte batılı işte Türkiye’nin doğusu ve batısı var tabi ki şimdi daha fazla empati yapabilsinler diye bu kitabı yazdım. Sanırım o biraz acıttı okurlarımın yüreğini onu geri dönüşlerden anladım. ‘’Bir Düş Yarım Gerçek’’ İstanbul da geçiyor ellili, yetmişli, doksanlı yıllarda biri orta yaşını geçkin biride çok genç liseli bir genç kızın soğuk bir kış gecesinde karşılaşmaları ile başlıyor hikayemiz. O kurguydu tabi ki güzeldi hatta benim en çok emek verdiğim beş yılıma mal olmuştu çünkü çok emek vererek yazmıştım. ‘’Ölü Kanatlar’’ İran ve Türkiye arasında mekik dokuyor. Gerçek bir hikaye karakterlerimiz gerçek isimlerini kullandık. Günümüz Türkiye’si iki binli yılların Türkiye’si 1960 ve 1970 devrim zamanı İran’a gittik. Bir müzisyenin hayatı var içinde oda dram. Onun dışında çocuk kitaplarım var. ‘’Oyuncak Ev’’ kitabımda Zeynep adında bir karakterim var. Zeynep bir apartmanda evin tek çocuğu ve bir apartmanda yaşıyor. Doğum günlerini çok önemsiyor. Doğum gününde bir oyuncak bebek geliyor önce bakıcısı tarafından. Sonra oyuncak bir ev gelir. Oyuncak evin gelmesiyle birlikte karakterimiz gizemli bir yolculuğa çıkar. Oyuncak ev’in sonunda çok ciddi bir mesaj vardır. ‘’Gizemli Kale’’ Alanya kalesi ki Alanya kalesinin bende çok önemli bir yeri vardır. Tarih kitabımda da bu çok geçecek. Karakterimizi Alanya kalesine götürüyoruz ve Alanya kalesinin ilk sahipleri olan tarihteki ilk sahipleri olan korsanlarla karşılaşıyoruz ve bir macera yaşıyorlar. O kitabım sonradan üçlemeye dönecek ve bu şekilde devam ediyor.
KİTABINIZDA HAYATINIZDAN İZLER VAR MI?
Yok, benim hayatımda hiçbir şey yok. Aslında bir şey söyleyeyim mi size ben kendimi çok önemsemiyorum benim kitaplarım değerli. Çünkü kalacak olan onlar ben değilim.
BİRÇOK YAZARIMIZ KENDİLERİNİ SANATA VE KİTAP YAZMAYA ADIYORLAR BU SİZİN İÇİNDE GEÇERLİ Mİ?
Evet, aynen öyle oldu. Benim hayatımda en büyük önceliğim oldu. Hayatımı ona göre şekillendirdim ve amacım üretebilmek.
ŞANLIURFALI OKURLARINIZA SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Benim bu kente ilk gelişim. Çok da keyif alıyorum insanları çok sıcakkanlı ve çok doğallar. Burada kendimi hiç yabancıymışım gibi hissetmedim ve çok güzeldi. Çok keyifli bir zaman geçiriyoruz. Tabi ki halkımızı bekliyoruz. Ne kadar çok kişiye ulaşırsak bizim için o kadar iyi.
BİZE ZAMAN AYIRDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
Ben teşekkür ederim.