Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, 2025–2026 eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte bir açıklama yaparak, eğitim çalışanlarının yaşadığı temel sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaştı.

İbrahim Coşkun, bir milyonu aşkın eğitim çalışanının, sona eren 8. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde haklı ve yerinde taleplerinin kamu işvereni tarafından görmezden gelinmesi nedeniyle yeni eğitim-öğretim yılına buruk başladığını belirtti.

Eğitimde yaşanan temel sorunlara dikkat çeken Coşkun, anayasal ve yasal hakları kısıtlanmış sözleşmeli öğretmen istihdamı; öğretmen açığının kadrolu istihdam yerine ücretli öğretmenlik gibi insan haklarına ve çalışma ahlakına aykırı yöntemlerle giderilmeye çalışılması; kariyer basamakları sisteminin öğretmen kökenli diğer hizmet sınıfı çalışanlarını dışlaması; okul yöneticiliğinin kariyer mesleği yerine ikincil görev olarak yürütülmeye çalışılması; okulların yardımcı personel ve bütçe sorunu; yer değiştirme taleplerinin karşılanamaması ve ek ders ücretlerinin yetersizliği gibi hususların bu eğitim-öğretim yılı içerisinde çözüme kavuşturulmasını temenni ettiklerini ifade etti.

Öğretmenlerin işlerinden memnuniyet ya da memnuniyetsizliklerinin, eğitimin niteliğini ve dolayısıyla ülkenin geleceğini doğrudan etkilediğine dikkat çeken Coşkun, yetkilileri öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının çalışma şartlarını iyileştirmeye, sorunlarına çözüm üretmeye ve beklentilerini karşılamaya davet etti.

Eyyübiye’de Çocuklar Temizlik Çalışmasıyla Farkındalık Oluşturdu!
Eyyübiye’de Çocuklar Temizlik Çalışmasıyla Farkındalık Oluşturdu!
İçeriği Görüntüle

Yeni dönemin aynı zamanda eğitimin sorunlarının çözümü için bir fırsat olduğunu vurgulayan Coşkun, Millî Eğitim Bakanlığı'na çağrıda bulundu ve Eğitim-Bir-Sen olarak çözüm bekleyen başlıca sorunları ve önerilerini şu şekilde sıraladı:


- Eğitim çalışanlarının ücretlerinde enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette iyileştirme yapılmalıdır.
Enflasyonist ortamın alım gücünü zayıflattığı, ekonomik toparlanma ve gelişmenin sabit gelirlilerin ceplerine yansımadığı bir süreç, kamu görevlilerinin hayatını zorlaştırmakta, sendikal mücadeleyi güçleştirmektedir. Eğitim çalışanlarının maaşlarında/ücretlerinde oluşan kayıpları ve enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette iyileştirme yapılmalıdır.


- Öğretmen açığı sorunu tarih olmalıdır.
Eğitimin niteliğinin artırılmasının ve okullar/bölgeler arasındaki nitelik farkının kapatılmasının yolu, okullarda boş ders kalmamasından geçmektedir. İhtiyaç olmasına rağmen yeterli atama yapılmamakta, yeterli aday bulunduğu hâlde atama yapılarak öğretmen açığı giderilmemektedir. Öğretmen ataması, ihtiyacı karşılayacak şekilde yapılmalı; ücretli öğretmen istihdamının varlığını inkâr edilemez hâle getirdiği öğretmen açığı sorunu tarih olmalıdır.


- Sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasına son verilmelidir.

- Öğretmenlerin yer değişikliği talepleri karşılanmalıdır.
Bakanlık, norm kadro esaslarının bölge/okul bazlı esnek hâle getirilmesi, kariyer basamaklarında pozitif ayrımcılık gibi uygulamaları bir arada yürütmek suretiyle esnek çözümler geliştirmelidir.


- Bölgeler arası adaletsiz dağılım sorununa çözüm bulunmalıdır.

- Zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara, illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmelidir.
Bu uygulama, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanlarının yaşadığı mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir. Nitekim 18. Millî Eğitim Şûrası’nda alınan “…zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara ‘zorunlu bölge hizmet tazminatı’ ödenmelidir…” kararı ile Sayın Cumhurbaşkanının başbakanlık döneminde bu yöndeki açıklamaları gereği, zorunlu hizmet bölgelerinde istihdam edilen öğretmenlere, illerin veya yerleşim yerlerinin sosyal, ekonomik, kültürel ve ulaşım imkânları dikkate alınarak hizmet tazminatı verilmesi amacıyla ilgili mevzuatlarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.


- Eğitim kurumu yöneticiliği, profesyonel bir meslek olarak yapılandırılmalıdır.

- Ek ders esaslarında ücret dengesizliğine ve mağduriyete neden olan hükümler hâlâ değiştirilmemiştir.

- Norm kadro fazlası öğretmenlerimizin mağduriyetleri giderilmelidir.

- Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir.

- Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları ile bu sınavlara dayalı atamalar yapılmalıdır.
Bu sınavlar, kariyer yolculuklarında bir üst görevlere atanmak isteyen kamu görevlilerince takdirle karşılanmakta; liyakat ve kariyer ilkelerine hayat vermektedir. Son sınav tarihlerinin üzerinden geçen zaman zarfında, değişik sebeplerle görevde yükselme ve unvan değişikliği kapsamındaki kadrolar açısından çok sayıda münhal kadro oluşmuştur.


- Memur, hizmetli ve diğer çalışanların mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir.

- Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanına dayalı haklar, belirli hizmet süresini dolduran tüm ilgili kadrolara tanınmalıdır.
Millî eğitim uzmanı, Bakanlık müfettişi, il millî eğitim müdürü ve yardımcısı, ilçe millî eğitim müdürü, araştırmacı, şube müdürü, eğitim müfettişi, eğitim müfettiş yardımcısı, şef ve eğitim uzmanı kadrolarında görev yapanlardan aranan hizmet süresini tamamlayanlara da uzman öğretmenlik, başöğretmenlik unvanına dayalı haklar tanınmalıdır.


- Yardımcı personel açığı giderilmeli, okullara doğrudan ödenek tahsis edilmelidir.
İŞKUR tarafından uygulamaya konulan İşgücü Uygulama Programı’nın, okullardaki yardımcı personel ihtiyacına kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Program; iş güvencesinden yoksun, adil ve yeterli bir gelir getirmeyen, güvencesiz bir çalışma biçimi olup okulların personel ihtiyacına kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm sunmamaktadır.

Eğitim-öğretim yılı başlamadan evvel; sınıf ve öğrenci sayısı, personel sayısı, büyüklük gibi kıstaslar esas alınarak her okula münhasır bir ödenek tahsis edilmeli; okulların yardımcı personel ihtiyacı ya doğrudan giderilmeli ya da bu konuda kaynak aktarımı yapılmalıdır.


- Proje okulları yeniden ele alınmalıdır.
Proje okulları ve bu okullara öğretmen/yönetici atama/görevlendirme esasları yeniden ele alınarak amaç ve hedef bütünlüğüne kavuşturulmalıdır.


- Okul kantinlerinde boykot ürünlerinin satışına izin verilmemelidir.
Siyonist İsrail’in Gazze ve Filistin’in diğer bölgelerinde masum halka yönelik gerçekleştirdiği soykırım, katliam, zulüm, insan hakları ihlalleri ve diğer insanlık dışı uygulamalara karşı sessiz kalmamak vicdani bir sorumluluktur. İsrail ekonomisine katkı sağlamak, işgal ve zulmün devamına katkıda bulunmak anlamına gelir. Okul kantinlerinde İsrail menşeli veya İsrail’in Gazze katliamına destek açıklamasında bulunan yerli ve yabancı ürünlerin satışının yasaklanması sağlanmalıdır.


- Deprem bölgesindeki sorunlar giderilmelidir.
Deprem bölgesindeki konut ihtiyacı, hayat kalitesinin bozulması ve zorunlu yer değişikliği gibi etmenler, eğitim-öğretim üzerindeki olumsuz etkilerini hâlâ hissettirmektedir. Bu çerçevede, yeniden inşa ve kentsel dönüşüm uygulamaları kapsamında bölgedeki eğitim kurumu ihtiyacı ve konumları hızla tespit edilerek eğitim kurumu ihtiyacı giderilmeli; mevcut kurumların altyapıları ve kapasiteleri güçlendirilmelidir. Bunun yanı sıra, öğretmenlerin barınma ve hayat şartlarının niteliği, mevcut desteklerin sürdürülebilirliği, yeni atanacak öğretmenlerin barınma ile ilgili sorunları hızla çözüme kavuşturulmalıdır.

Muhabir: Şanlıurfa Gazetesi