Şanlıurfa Mustazaf-Der öncülüğünde kurulan ve 13 STK'dan oluşan İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu, son günlerde İslami STK ve yöneticilerine yönelik yapılan operasyonları sert bir dille kınadı. Şanlıurfa Mustazaf-Der Şubesi öncülüğünde kurulan İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu, son günlerde İslami STK ve yöneticilerine yönelik olarak 3 ilde yapılan operasyonları yaptığı basın açıklaması ile kınadı. Saat 13.00'te yapılan basın açıklamasını Platform Koordinatörü ve Şanlıurfa Mustazaf-Der başkanı Mehmet Kışlar okudu.

İnsani hakların tüm insanlığın sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerden olduğunu vurgulayan Kışlar, "Bu hakları kullanmakta herkes eşittir. Ancak bu özgürlükler ve haklar başkalarının haklarına saygılı olmayı ve başkalarının haklarını çiğnememeyi gerektirir. Ve insanlık bu hakları kullanmada birbirine karşı kardeşlik duygularıyla hareket etmelidir." dedi.

Tek parti zihniyetinin uygulamaları devam ediyor
"Cumhuriyet kurulduğundan bu yana halkının neredeyse tamamı Müslüman olan ülkemizde inanç özgürlüğü kıyasıya kısıtlanmış. İslami inancını yaşamak isteyen insanlar üzerinde bir tahakküm oluşturulmaya çalışılmıştır." diyen Kışlak, "İnanç üzerinde bu baskıları oluşturmaya çalışan tek parti zihniyeti sadece İslam inancını yasaklamakla yetinmemiş; Türkiye'de yaşayan çeşitli halkların dillerini yasaklamış ve yok saymış, kültürlerini reddetmiş. Ve bu insanların kendi kültürlerini yaşamalarını dahi engellemiştir. Bu baskılar ne yazık ki günümüze kadar artarak devam etmektedir." ifadelerini kullandı.

Açıklamanın devamında, "Bu tür haksızlıkların giderilmesi için Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman merkez ve ilçelerinde faaliyet gösteren 13 sivil toplum kuruluşu; İnsanların özgürlüklerini daha iyi savunabilmek ve toplumun kanayan yaralarına merhem olabilmek amacıyla "İnsani Hak ve Özgürlükler" platformunu kurmuştur. Platformumuz, faaliyet gösterdiği yerlerde özgürlükleri savunmayı, insanlar arasındaki her türlü anlaşmazlıkları gidermeyi Muhammedi (sav) ahlakla insanları donatmayı, eğitimin önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili yasal her türlü girişimde bulunmayı ve mazlumun yanında olmayı kendine şiar edinmiştir. İnsani hak ve özgürlükler platformu gerçekleştirmiş olduğu bu ilk toplantısında üyelerinden bazılarına ve mütedeyyin insanlara karşı yapılan haksız ve hukuksuz operasyonlara karşı şu bildiriyi deklere etmek istemektedir: Türkiye'de sahte irtica paranoyası sürüp gidiyor. Her dönem, bir camia bahane edilir. Sıradan vakıalar büyütülür; Türkiye, elden gitti gidecek kıyameti koparılır. Hükümetler harekete geçirilir ve operasyonlar başlatılır.

Son baskınlar İslam'a olan düşmanlığı ortaya koyuyor
Ülkemizde İslam'a olan düşmanlık ve hoş görüsüzlük son gelişen olaylarda daha net ve belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Motoru daima Türkiye dışında olan "müttefik kuvvetlerin" kaotik medyası bando oluşturup davul çalmakta hükümet de onlara boyun eğmekte ve geçmişte kendisine karşı da kullanılan "üretilmiş Kamuoyu"na göre hareket etmektedir." denildi.

CMK'nın 102'inci maddesinden bine yakın insan yararlanmasına rağmen, sadece İslami hassasiyetleriyle ön plana çıkan insanlar tahliye edilmiş gibi bir hava oluşturulduğunu belirtilen Kışlak, "Kaotik medyanın tetiklemesiyle ülke genelinde eş zamanlı operasyonlar başlatılmıştır. Tahliye edilenlerden Hacı İnan ve İlyas Kutulman imza atmaya düzenli olarak gitmelerine rağmen İstanbul'da gözaltına alınmış ve Hacı İnan ile Doğru Haber Gazetesi yazarı Mehmet Eşin, sudan bahaneler ile tutuklanmışlardır. Bu baskınlar ve tutuklamalar hangi "sızlayan vicdanları"(!) rahatlatmak içindir?" diye sordu.

Adana, Gaziantep, Mersin ve Tarsus'ta bulunan İslami Sivil toplum kuruluşları günah keçileri seçilerek üye ve başkanlarının evlerine gece yarıları hukuksuz baskınlar yapıldığını vurgulayan Kışlak, "Gaziantep'te yapılan hukuksuz baskınlarda kolluk kuvvetlerince gözaltına alınan kişilere; "Bir buçuk yıldan beri telefonlarınızı dinlemekte ve sizleri fiziki olarak takip etmekteyiz. Fakat yasadışı hiçbir bulguya rastlamadığımız halde üstlerimizin ısrarlı baskıları neticesinde bu operasyonu yapmak zorunda kaldık." denilmesi bu operasyonların ne kadar hukuksuz olduğunun göstergesidir. Adana'da ise sivil toplum kuruluşu üyesi 6 kişi tutuklanmış, Tarsus ve Mersin'de tekrar yeni gözaltılar başlamıştır." Şeklinde konuştu.

Yatakta olması gereken çocukların kafalarına silah dayatıldı
"Çocuk psikolojisinden iyi anlayan(! ) kaotik medya ilahi seslendiren çocukların "Bu saatte yataklarında olması gerekir" diye feryatlar koparırken acaba ne oldu da gece yarısı kafalarına silah dayatılıp ürkütülerek tatlı uykularından uyandırılan çocukların psikolojisinden hiç bahsetmiyor? Diye soran Kışlak, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Cumhurbaşkanı… Başbakan… İçişleri Bakanı… "Ayrı hukuk", "ayrı vicdan" çerçevesinde görülen çocukların psikolojisi onları ilgilendirmiyor olamaz. Vicdanlar bu kadar "kontrol" altına alınmış ve bir kesime has kılınmış olamaz. Yapılanlar yetmezmiş gibi yıllardır bölgeye kan ve gözyaşı dışında bir miras bırakmayan Kandil, İmralı ve BDP cephesinden ise tehditler yağmakta ve adeta eski kanlı günlerin özlemi duyulmaktadır. Halkımız onların gerçek niyetlerinin din düşmanlığı olduğunu bilmekte onları tanımakta ve tehditlerini ciddiye almamaktadır.

Dolayısıyla yapılan bu operasyonların amacı; İmralı cephesini, kaotik medyayı ve derin yapıları memnun etmeye yöneliktir. İslami kesim için "olağanüstü hal" hiç kalkmadı; şimdi sıkıyönetim ilan edildi. İslami faaliyet yürüten STK'lar bu operasyonlarla legal çalışma alanından illegal bir alana itilmek istenmektedir."

Bu hukuksuzluklar adalet sistemine olan güveni zayıflatıyor
Bu hukuksuzlukların insanların adalet sistemine olan güvenlerini zayıflatmaktan başka bir işe yaramayacağını belirten Kışlak, "Bunun son örneği Danıştay'ın başörtüsüyle ilgili aldığı karardır. Bu karar, herkesin hukukundan ziyade üstünlerin hukukunun geçerli olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Başörtülü bir şekilde okula gitmeye çalışan binlerce genç kızın önüne bir sürü engel çıkartılmaktadır. Hilvan'da başörtüleriyle okula gitmeye çalışan kız çocuklarına reva görülen zulüm devam etmektedir. Çocukların velilerine yetkililer tarafından "ikna" adı altında adeta aba altından sopa gösterilmektedir. Bununla da yetinilmeyip; Mersin, Tarsus ve Mut ilçesinde yapılan son hukuksuz baskınlarda başörtüsü ile okumak isteyen öğrenci velileri hedef seçilerek gözaltına alınmışlardır.

Bu hukuksuzluklara biran önce son verilsin
"Tüm vatandaşlarımızı, STK'ları ve tüm İslami camiaları, kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan suni tedirginliğe sağduyuyla yaklaşmalarını, yalan dolan haberlere inanmamalarını, İslami değerlere ve İslam kardeşliğine sahip çıkarak bu baskılara karşı tepki vermeye çağırıyoruz" diyen Kışlak açıklamasında hükümete de seslenerek, "Hükümete çağrımız; yapılan bu hukuksuz baskınların, gözaltlıların, tutuklamaların, telefon dinlemelerin ve fiziki takiplerin bir an önce son bulmasınıdır. Başörtülü olduklarından dolayı okula alınmayan öğrencilere ve velilerine uygulanan bu hukuksuz uygulamalara son verilmesidir.

Baskılara sessiz kalmayacağız
Karanlık ve derin yapıların da şunu bilmesini istiyoruz; Müslüman halkımızla aramıza girmek için camiamıza komplo ve tuzak kurmaktan vazgeçin. Tüm provokasyonlara rağmen hukukun dışına çıkmayacağımızı defalarca dile getirdik ve illegal bir çalışma içine girmedik. Halkımız ile aramıza girme uğraşınız boşunadır. Sesimizi kesme kapımıza kilit vurma yerine sesi olduğumuz halkın inancı ve kimliği ile barışın. Derneklerimize ve İslami hassasiyetiyle öne çıkan kişi ve kurumlara karşı yapılan baskılara sessiz kalmayacağız. Ve yasal yollarla haklılığımızı duyurmak için her türlü girişimde bulunmaya devam edeceğiz." Diyerek açıklamasına son verdi. (Haber Merkezi)

Editör: Yusuf Güler