Şanlıurfa Barosundan yapılan yazılı açıklamaya göre ; Son günlerde, 4 Aralıktaki eczacıların kepenk indirme eyleminin ardından, SGK ve Türk Eczacılar Birliği arasındaki anlaşmanın SGK tarafından tek taraflı feshedilmesi ile eczacılık mesleği ve ilaç satışları adeta ameliyat masasına yatırılmış durumda. Ancak şimdi ne sorgulanıyor? İlaç gibi birebir insan sağlığı ve hayatını ilgilendiren ve bir hastalığın gerek teşhisinde, gerekse önlenme ve tedavisinde en büyük rolü oynayan ilaçların satışının nasıl olacağı mı? Son günlerde eczacılık mesleğine yükletilmeye çalışılan salt ticari anlamı mı?

Bu  sorunlara yanıt aranırken “İlacın marketlerde satılabileceğine dair suni bir gündem” zihinleri ve gündemi meşgul etmektedir. İlaç satışı; parfümeri gibi, makarna, sebze, meyve gibi satılabiliyorduysa neden 4 yıl eğitim veren Eczacılık Fakülteleri kurulmuştur? Neden Eczacılık Fakültesi mezunu olan eczacıların bile eczane açmadan önce ruhsat almaları belli koşullara bağlanmıştır? Ve neden yurtdışındaki pek çok eczacılık fakültesine, verdiği eğitim kalitesi yeterli görülmeyerek denklik verilmemiştir? Tüm bu soruların cevapları boş yere aranırken

“ Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” söyleminden hareketle ne bu mesleği icra edenlerin ne de ilaç kullanan tüketici vatandaşların denek olmadıklarını hatırlatmak gerek.! Bu uygulama “Olmadı, bir de bunu deneyelim demek bu kadar kolay olmamalıdır.”

Yeni bir düzenleme getirmeden önce iyice araştırılmalı, bu konudaki bilim adamlarının, ilgili meslek kuruluşlarının görüşlerine değer verilmeli, kısacası ince eleyip sık dokunmalı!

Kendileri dışında pek çok kişinin bilmesi durumunda insanlık aleyhine kullanabileceği formülleri ve tıbbi sırları bilir eczacılar. Yeri geldiğinde bir ilacın içinde yer alan etken maddenin 1mg doz fazlasının bile nelere yol açabileceğini de. Bir hastanın bir ilacı kullanırken diğer organlarının ne derece etkileneceği konusunda uyarırlar hastalarını eczacılar. Eczacılık yemini etmişlerdir çünkü.

Bilindiği gibi ilaçta reklam yasağı vardır. Ancak marketlerde ilaç satışı uygulaması başlarsa eğer, bunun korsan ilaç satışına da çanak açacağı aşikârdır. Çünkü, marketler kar elde etme amacıyla çalışan ticari oluşumlardır. Ayıplı bir mal, örneğin bir kazak, satın aldığında ve boyasını verdiğinde bunu gidip alışveriş merkezine iade eden tüketici vatandaşın uğradığı zararla; son kullanma tarihi geçmiş veyahut yanlış verilmiş bir ilaç neticesi yan etki olarak kalp krizi geçirmiş bir vatandaşın uğradığı zarar aynı mıdır?

Gel, vatandaş gel! Novalgine" nin iyisi burada mı denecek artık tüketicilere? Endişe ve çekinceler diz boyu! Ayrıca bu stand uygulamasında kimler görev alacak? Market görevlileri mi yoksa eczanelerini kapatmak zorunda kalıp asgari ücrete çalışacak eczacılar mı? Ya denetim mekanizması nasıl işleyecek? Tüm bu soruların yanında arkadaş tavsiyesi ile mide ilacı, tansiyon ilacı kullanabilen Türk tüketicisi,  sahte ilaçla sahte olmayan ilacı ayırt edebilecek kadar bilgi ve bilince sahip mi Yapılacak her ihmal insan sağlığından, toplum sağlığından, ülke sağlığından alıp götürecektir.

16 Ocak"tan sonra ne olacağı konusunda tam bir belirsizlik yaşanmaktadır. Kronik hastalığı olan vatandaşlar ne yapacak? Kanser, Kalp, Hepatit hastaları ilaç alamazlarsa ne durumda kalacaklar? Türk Eczacılar Birliği(TEB) eczacıların birlik dışında sözleşme yapmayacaklarını, hükümet ise TEB" i devre dışı bırakarak eczacılarla birebir sözleşme yapılacağını bildirmekte. Görünen bir gerçek var ki, hem eczacıları hem de vatandaşları mağdur edecek bu kaos en kısa zamanda giderilmelidir ve bundan her şeyden önce kamu sorumludur.Denildi.(UrfaHA)


Editör: Yusuf Güler