2009-2010 Adli Yılı 7 Eylül 2009 Pazartesi itibariyle başlamıştır. Yeni Adli yılın vatandaşlarımıza ve tüm adliye camiasına hayırlı olmasını diliyorum. Pek çok ülkede adli tatil mevcuttur. Ülkemizde adli tatil dönemi özellikle de hakim ve savcı kararname sürecine de denk geldiğinden adliye mensupları için olan tatil, çoğu zaman adli tatil süresinden çok daha fazla adaletin de tatili anlamına gelmektedir. Özellikle tayin öncesi alınan izinlerle dosyalar sürüncemede kalmakta, (özellikle bu dönem kararnamenin gecikmesinden dolayı bu süreç oldukça fazla uzamıştır) daha sonra da tayinler, yeni gelen hakim ve savcıların intibakı ve dosyalara hakimiyeti ve her iki duruşma arasındaki asgari 1-2 aylık süreler göz önüne alındığında adli personel tatilinden çok adaletin tatili gerçekleşmektedir. Bu dönemlerde yaşanan sıkıntılar dikkate alınarak adaletin tatil olamayacağı düşüncesinden hareketle adli tatil dönemindeki kararnameler başta olmak üzere izin vs durumların yeniden düzenlenmeye ihtiyacı söz konusudur.       

 Demokratik rejimlerin temeli hak ve özgürlüklerin korunması esasına dayanır. Bu hak ve özgürlüklerin korunmasında şüphesiz en önemli erk bağımsız ve güçlü yargı erkidir. Eğer bugün hala ülkemizde bağımsız, siyasetten uzak ve güçlü bir yargıdan bahsedemiyorsak maalesef temel hak ve özgürlüklerin de gerçek anlamda var olduğundan ve korunduğundan bahsetmemiz mümkün değildir. Yargılama faaliyetinin amacı ceza vermenin, hak tesis etmenin yanı sıra geniş bir özgürlük alanı oluşturmak ve kişi güvenliğini sağlamaktır. İnsanlık ailesi binlerce yıl insan hakları mücadelesi vermiş ve bu mücadele sonrasında temel hak ve özgürlükler belgelerde yer almıştır. Bu hak ve özgürlüklerin korunması, yaşatılması ve genişletilmesi en çok biz hukukçuların elindedir. Bu anlamda bağımsız ve güçlü yargı talep ve beklentimizi bir kez daha yinelemekte yarar görüyoruz.

Son zamanlarda kamuoyunda demokratik açılım olarak tartışılan süreçte bu açılımın da Kürt meselesinin yanı sıra başkaca açılımlarının da olması gerektiğini belirtmiştik. Yargı Reformu da bu açılımların en önemlilerindendir. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planı başta olmak üzere yapılan çalışmalar umut vericidir, bu çalışma AB İlgili Organlarına sunulmuştur. Taslakta Adalet Bakanı Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı, Müsteşar da doğal üye olarak görünmektedir. Yapılacak Reformdan beklentilerimiz adalete erişimin sağlanmasıdır, güvenilir, vicdanları tatmin eden, hızlı gerçekleşen bir adalettir. Bunun için yapılacak yeni düzenlemelerin tamamında elbette demokratikleşme önemlidir, ama kuvvetler ayrılığı ilkesi göz ardı edilmeden, diğer 2 erkin Yargı üzerinde etkisinin olmayacağı, her 3 erkin birbirini denetleyeceği bir düzenleme gereklidir, bu konuda başta Yüksek Yargı Organları, Barolar Birliği ve Barolar, STK"lar ve Hukukçuların görüşleri alınarak yapılacak düzenleme, kalıcı olacaktır.

   Hakim bağımsızlığı ve teminatı adil yargılanma hakkının vazgeçilmezidir. Bu anlamda hakimlere rücu gibi mekanizmaların oluşturulmaya çalışılması yargı üzerindeki baskıları artırma çabası ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırıcı nitelikteki düzenlemelerdir. Biz avukatlar gerek yargı bağımsızlığı, gerek hakim bağımsızlığı ve teminatı, gerek yargıda demokratikleşme gibi konuları ısrarla ve yıllardır vurgulamaya ve değiştirmeye çalışsak da aynı desteği biz savunma temsilcileri olarak maalesef yargı mensuplarından görememekteyiz. Halen yargılama faaliyetinde ki özellikle ceza yargısında fazlalık olarak görünen avukatlık mesleğinin sorunları her geçen gün artmaktadır. Adil Yargılanma hakkı en temel insan haklarından olup evrensel beyannamede, Avrupa insan hakları sözleşmesinde yer almıştır. Bu hakkın kullanımı için mutlaka yargılama faaliyeti içinde savunma hakkı da olmalıdır. Silahların eşitliği ilkesi gereği savunmanın da iddia gibi eşit şartlara sahip olması gerekmektedir. Adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi, adalete erişim, silahların eşitliği ilkesine dayanmaktadır. Ama bizim ülkemizde maalesef iddiaya bağımlı, güçsüz bir savunma mesleği oluşturulmaya çalışılmaktadır. Savcıların kürsüdeki yeri, mahkeme heyetiyle birlikte değerlendirme yapmaları bir yana avukatlık yasasındaki açık hükme rağmen yasal olmayan yönetmeliğe dayanarak halen vekaletname olmadan meslektaşlarımız soruşturma aşamasında dosya inceleyememektedirler. Müdafilerin görevlendirilmesi, ücret alma yönetmeliği açıkça yasaya aykırı olmakla birlikte halen yürürlüktedir, açılmış dava sonuçlanmamıştır, bu düzenlemeyle savunma iddia makamına bağlı hale getirilmeye çalışılmıştır. Dosyadan suret almak, müzekkereleri takip etmek, hacze gitmek gibi işlemler Türkiye"de pek çok ilde rüşvetsiz mümkün olmamaktadır. Sorunun hiçbir zaman tek tarafı yoktur, sorun sistem sorunudur en başta bizler olmak üzere herkes bu sorundan dolayı sorumludur.  Yapılacak şey yargıya güveni sağlamaktır. Yargıya güvenmek demek, savcıya güven, hakime, güven, avukata güven,personele güven, dolayısıyla karara, işleme güven demektir. Zira hepimizin ortak amacı ve faaliyeti adalet içindir.

     

Yıllardır bütün adli yıl açılışlarında tekrarlanan sorunlar halen güncelliğini korumaktadır. 5235 Sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri kuruluş kanunu 2004 tarihli olup 2005 yılında mahkemelerin faaliyete gireceği ve yargılamanın daha seri olacağı 5 yıl geçmesine rağmen bugün halen bir beklentidir. Hakimler savcılar yüksek kurulunun üye yapısından, yargılamanın kurucu ve vazgeçilmez unsuru olan, adil yargılanma hakkının teminatı avukatlık mesleğinin konumundan, savcıların kürsüdeki yerinden, hakim-savcı, adliye personeli maaşlarından, nitelik ve nicelik açısından personel yetersizliğinden, mekan yetersizliğinden, bütçeden adalete ayrılan payın yetersizliğinden yıllardır dem vurulmakta, hatta çoğu zaman biz hukukçulardan çok siyasiler tarafından konu özellikle seçim dönemlerinde gündeme getirilmektedir. Ancak sözü edilen konularda halen ciddi bir aşama kat edilmiş değildir. Toplumun pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da beklentisi özgürlükçü, demokratik, hukukun üstünlüğünü esas alan yeni bir anayasa düzenlemesidir. Başta barolar olmak üzere sivil toplum örgütlerinin, elbette siyasi partilerin ve bütün kesimlerin görüşleri alınarak ve geniş tabanlı bir mutabakatla yapılacak anayasa yargı sorunu başta olmak üzere pek çok konunun çözümü için zorunluluk haline gelmiştir.

Bütün sorun ve beklentilere rağmen adalete erişime inancımız yüksek olup bu uğurda kararlılıkla çalışma ve mücadelemizi sürdüreceğimizi, bağımsız ve güçlü yargı, bağımsız ve güçlü savunma talebimizi bir kez daha ifade eder ve yeni adli yılın hayırlı olmasını dilerim.Dedi.

Editör: Yusuf Güler