' Fırat Kalkanı operasyonunun 6. günündeyiz. Yeni bir istiklal mücadelesi diyebileceğimiz çok hassas günlerden geçiyor ülke...
Yıllardır sınırlarına dayatılan savaş senaryolarını sürekli öteleyen, sürekli geçiştiren Türkiye sonunda Suriye topraklarına müdahil olarak girdi. Aynı odaklar bir yandan da siyaseten bir türlü başaramadıkları ’’ İstikrarsız Türkiye görüntüsünü terör saldırıları ile oluşturmak istiyorlar. Aslında manzara yeterince net; iç siyasette her şeye rağmen siyaseten oluşturulamayan istikrarsızlık tablosu , bu sefer daha bariz olarak dışarıdan yönlendirilen terör saldırıları ile elde edilmeye çalışılıyor.
Son 2 ayda millet olarak yaşadıklarımız şüphesiz iç siyaset dengelerini de ciddi olarak etkileyebilecek nitelikte . MHPnin 15 Temmuz gecesinden beri gösterdiği hassasiyet, Yenikapı birlikteliğine yaklaşımı halk tarafından çok ciddi takdir alıyor. CHP Genel Başkanının kendisine yapılan saldırıdan sonra özellikle şehit olan askerimiz için söyledikleri de ; ' O’nun yerine keşke ben şehit olsaydım, O’nun ailesinin yaşadığı acıyı keşke O’ nun yerine benim ailem yaşasaydı. tavrı da partili partisiz ayrımı yapmadan halk tarafından şüphesiz takdir ediliyor. Görünen o ki yakalanan bu milli birlik havasını yakalayamayan bir siyasetin bu milletin yanında çok fazla kıymeti olmayacaktır. Zannedersem Cumhurbaşkanımızın çok daha öncelerden vurguladığı bu yerli ve milli tavrı, siyasilerde zedelememek için çok daha hassas olacaklardır veya zedelense bile hangi nüans aralıklarında kalınabileceği artık daha belirgin olacaktır. Tabii bu yakalanan iklim ; oy dağılım pastasındaki oranları da, izlenecek siyasi çizgilere göre kısmen değişime uğratacaktır. Eğer yaşanılan coğrafya bir kaderse, onun getirileri ve götürülerinde de millet olarak hepimize hisseler düşecektir şüphesiz. Coğrafyanın ve dış siyasal oyunların bize getirdiği sorunlara destek olmadan bunu iç siyaset malzemesi yapma uyanıklığı artık geçerli olmayacaktır veya bunu yapmaya kalkanlar şüphesiz bu siyasetin kaybedenleri olacaktır. Mit tırları meselesi ve ülkemiz için oluşturulmak istenen teröre destek veren ülke algısının aslında kimlere hizmet ettiği veya kimler tarafından tasarlandığı şimdi çok daha bariz görülmektedir. Şunu da vurgulamamız lazım; hiç bir zaman savaşı tercih etmeyen bir toplum olarak, sınırlarımıza kadar dayatılan terör tehlikesi, sınır güvenliğimiz ve Suriye’ deki otorite boşluğu bizi böyle güvenli bir alan oluşturma konusunda mecbur kılmıştır.
Artık içerde ve dışarda bu kadar belirginleşen durumlar, terör örgütlerinin ve ihanetin bu pozisyonu karşısında iktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasi kuruluşlar yeni bir yapılanmaya gidebilmeli ve artık yeni bir şeyler söyleyebilmelidirler. Bunu ihmal edenler millettin beklentilerine cevap verememiş olacaklardır. Hayatını bile risk eden liderlerin arkasında menfaat peşinde koşan, makam ve mevkii için çok şeylere göz yuman siyaset anlayışı artık kesinlikle olmamalıdır, ahlaki değildir, değişmelidir...