Kepenek; İnsanlarımız ucuz ayakkabı olsun diyor, sağlıklı veya sağlıksız olmasına bakmıyorlar, ucuz olsun da ne olursa olsun. Hâlbuki ayağına çok fazla rahatsızlık verecek farkında bile değil.Ayakkabı su emdiği zaman ayakkabıda koku oluyor, ayakta rahatsızlık olur, yolda giderken yağmur var, kar var zemin fayans ise çok rahatsız eder. Allah korusun ayağınız kayıp düşebilirsiniz.Çünkü 20 – 30 liraya da ayakkabılar da var ama sağlıklı değil! O yüzden ayağınıza da, çevrenize de zarar verebilir koku yapar, terleme yapar, ayağı rahatsız eder.Sırt ağrısı olan insanlar için düztaban ayakkabı tavsiye ederiz.SİZİ TANIYABİLİRMİYİZ?Halil Kepenek, KEPENEK ayakkabı mağazası işletmecisiyim.Kış başlaması ile satışlar artıyor mu ?Bundan 3 - 4 ay öncesine kadar işlerimiz baya bir kötüydü, çok şükür birkaç günden beri yağmur yağdığı için esnafımız şuan da iş yapıyor.KIŞLIK AYAKKABI ALIRKEN NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİR?Ayakkabının içinin sıcak astar olup olmamasına ve elinizden geldiğince deri ayakkabı olmasın çünkü deri ayakkabı suyu emer ve içinde emitasyon dediğimiz ayakkabıların da birçoğu suyu emmeyebilir. Fakat yazın kesinlikle ve kesinlikle deri ayakkabı kullanmanızı tavsiye ederiz.KIŞLIK AYAKKABILARIN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?Gerektikçe bot almayı düşünüyoruz, birçok insana da tavsiye ediyoruz bir de ayakkabının tabanı yüzde yüz kauçuk lastik taban olması lazım. Bunlar neden diye sorarsanız, kışın yağmurlu havalar da fayansın üzerinde kaymaması için, daha rahat hareket etmesi için tavsiye ediyoruz. SIRT AĞRISI OLANLARA NE TÜR AYAKKABILARI TAVSİYE EDİYORSUNUZ? Sırt ağrısı olan insanlar için düztaban ayakkabı tavsiye ederiz yani kundura dediğimiz arkası topuklu ayakkabıları pek tavsiye etmiyoruz çünkü ileri de bel fıtığına neden olabiliyor. O yüzden pek fazla tavsiye etmiyoruz ama genelde düztaban ayakkabı giyilmesini tavsiye ediyoruz. BİR KIŞLIK AYAKKABI DA OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER NELERDİR? Tabanının lastik, kauçuk olması lazım, içinin sıcak astar olması lazım bir de deri ayakkabı olmaması lazım emitasyon dediğimiz su geçirmez ayakkabılar olsun. Eğer bunlar olmazsa ayakkabı su emdiği zaman ayakkabıda koku oluyor, ayakta rahatsızlık olur, yolda giderken yağmur var, kar var zemin fayans ise çok rahatsız eder. Allah korusun ayağınız kayıp düşebilirsiniz. ŞANLIURFA HALKI BU KONUDA BİLİNÇLİMİ? Kesinlikle bilinçli değil o konu muamma, neden muamma? İnsanlarımız ucuz ayakkabı olsun diyor, sağlıklı veya sağlıksız olmasına bakmıyorlar, ucuz olsun da ne olursa olsun. Hâlbuki ayağına çok fazla rahatsızlık verecek farkında bile değil.FİYATLARI HAKKINDA BİLGİ VERİRMİSİNİZ?Kışlık ayakkabılar genelde 60 lira ila 180 lira arasında değişiyor. Bu ayakkabıların fiyatları, bu fiyat aralığında olursa alın, neden? Çünkü 20 – 30 liraya da ayakkabılar da var ama sağlıklı değil! O yüzden ayağınıza da, çevrenize de zarar verebilir koku yapar, terleme yapar, ayağı rahatsız eder.AYAKKABININ KALİTELİ OLMASI FİYATI İLE BELLİ EDER Mİ?Tabiki belli eder, deri ayakkabı var bir de emitasyon dediğimiz ayakkabı var arada en az 30 – 40 lira fark ediyor.BAZI AYAKKABILAR SONRADAN RAHATSIZ EDİYOR BUNUN SEBEBİ NEDİR?İnsanlarımızın ayakları, bunun kimse farkına varamıyor A101 kalıp dediğimiz birebir kalıplar. İnsanoğlunun ayağı hafif diğeri büyük, o yüzden dediğiniz olaya fazla rastlanmıyor. Ona çözüm olarak ayakkabının astarının altına topuk kısmına hafif bir astar parçası koyduğunuz zaman ayağı rahatlatır.ŞANLIURFA HALKINA TAVSİYELERİNİZ NELER?Kesinlikle ve kesinlikle yüzde 100 kauçuk olsun, içi miflon taban yani sıcak astar olsun. Kışın genellikle deri ayakkabı olmasın ama yazın kesinlikle ve kesinlikle deri ayakkabı giyilsin, yazın deri ayakkabılar ayak sağlığına iyidir hem de koku ve terleme yapmaz. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim bize imkan tanıdığınız için.TÜRKLER’DE AYAKKABININ TARİHÇESİTürk dilinde ayakkabı anlamındaki en eski sözcük “edik” tir. Orta Asya Türkleri’ nde edik; “çizmeye benzer konçlu bir ayakkabı” dır. Edik sözcüğünün 8. Yüzyılda Orhun Yazıtlar’ nda geçmesi, o dönemde Türkler’ in çizme, bot giydiklerini ortaya koymaktadır.
Anadolu Türkleri’ nde ayakkabıcılık sanatı ile ilgili en eski bilgiler İbn-i Batuta Seyahatnamesi’ nde görülmektedir. İbn-i Batuta 1330 yılında Antalya’ da dikicilerin bulunduğunu anlatmaktadır.Konuyla ilgili Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait belgeler de mevcuttur. Eski kayıt ve belgelerde ayakkabıcı veya ayakkabı kelimelerine rastlanmamaktadır. Bu esnaf ve sanatkarların adı, Babuççu (babuçi), Başmakçı, Dikici ve Haffaf olarak geçmektedir. Eskiden Babuççuların ve Dikicilerin yaptıkları malları satan tüccara Haffaf denmiştir. Bu kelime sonradan bozularak Kavaf olmuştur.Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’ nde Mercan yokuşunda Babuççu bekarlarının kaldığı sekiz adet bekar odası (Mercan Odaları) olduğunu belirterek ayakkabıcılar hakkında bilgi vermektedir. Evliya Çelebi, ayakkabı imalatçılarını gözü pek, haffafları ise pabucu beş akçe kar ile satmaya razı olmayan, insafsız ve müşteriye kan ağlatan kişiler olarak anlatmaktadır.Ayakkabı yapan sanatkarlar, yaptıkları iş bakımından şu bölümlere ayrılmıştır:
• Kırmızı ve kara pabuç yapan ustalar,
• Zenne pabucu yapan ustalar,
• Erkek çizmesi yapan ustalar,
• Zenne çizmesi yapan ustalar.Ayakkabı çeşitleri ise şunlardır:
• Dikişli kara pabuç (postal),
• Dikişli kırmızı pabuç
• Kopçalı lapçın mest (Gıcırlı mestler sonradan icat olmuştur),
• Erkek terliği (Mercan terlik),
• Zenne terliği,
• Zenne ayakkabısı (bunlara sarı şipitik pabuç denilmiştir, taban astarları çuhadan yapılmıştır),
• Parlak zenne kundurası (gelinler için yapılmıştır),
• Dikişli erkek çizmesi (bunların konçları, sahtiyan olup altları ökçesiz ve düzdür. Ökçe mahalline büyük bir nalça konmuştur. Bu nalçalar ökçeye içten çivi ile perçinlenmiştir. Uzun konçları yukardan dizkapağı altına bağlanmıştır. Bu bağın üzerine de, bir kısım konç devrilmiştir),
• Zenne çizmeleri (konç yüzleri, telli bezlerden yapılmıştır. Renkleri sarı ve kırmızı olmuştur. Konçları da erkek çizmelerinden daha kısa yapılmıştır. Bu çizmeleri çoğunlukla köy gelinleri giymiştir).Osmanlı Türkleri’ nde deri işleme sanatının gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı’ nın at binmede geçerli olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir. Yalnız asker ocağında değil, sivil hayatta da ayakkabıların, giyenin sosyal durumunu gösteren özellikleri olmuştur.Örneğin, hizmetkar çizmesini sadece bu sınıfın görevlileri giymişlerdir. Türkler’ in Anadolu’ ya gelmesinden sonra 14. yüzyıldan en az 17. yüzyıl sonuna kadar ayakkabıcılar Ahilik Teşkilatı içinde belirli kurallara bağlı olarak yaşamışlardır. Daha Anadolu Selçuklu Devleti döneminde dikicilerin bulunması, Akdeniz Bölgesi’ nde üretimi devam etmekte olan yemenilerin kökeninin 14. yüzyıla kadar gittiğini göstermektedir. Üç asırlık dönemde ayakkabıcılar genel olarak; çizme, pabuç, terlik ve mest yapanlar biçiminde sınıflandırılmaktadır. Ayrıca ayakkabı tamircilerinin bulunduğunu da Evliya Çelebi anlatmaktadır. Yakın zamana kadar ayakkabı üreten tek kamu kuruluşu olan Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi’ nin kuruluşu 1810’ lu yıllara kadar gitmektedir.1923’ te Cumhuriyet’ in ilan edilmesinden 1950’ ye kadar ısmarlama ayakkabı dönemidir. Bu dönemde düşük gelir seviyesi, kısıtlı talep ve üretimin tamamen el emeğine dayanması sonucu, ayakkabı üretim miktarı sınırlı kalmıştır.1950-1975 döneminde ayakkabıcılık makineleşmeye yönelmiş, üretim önceki döneme göre birkaç katına çıkmış, fakat kitle üretimine geçiş mümkün olmamıştır.1975 yılından sonra Ayakkabı Sanayi gelişme yoluna girmiştir. Makineleşmiş ve yarı makineleşmiş tesislerin artması, ihracatta görülen artışlar ve devletle ilişkilerin sıkılaşması bu döneme rastlamaktadır.1989 yılında lise düzeyinde ayakkabıcılık mesleki-teknik eğitimi başlamıştır.
Anadolu Türkleri’ nde ayakkabıcılık sanatı ile ilgili en eski bilgiler İbn-i Batuta Seyahatnamesi’ nde görülmektedir. İbn-i Batuta 1330 yılında Antalya’ da dikicilerin bulunduğunu anlatmaktadır.Konuyla ilgili Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait belgeler de mevcuttur. Eski kayıt ve belgelerde ayakkabıcı veya ayakkabı kelimelerine rastlanmamaktadır. Bu esnaf ve sanatkarların adı, Babuççu (babuçi), Başmakçı, Dikici ve Haffaf olarak geçmektedir. Eskiden Babuççuların ve Dikicilerin yaptıkları malları satan tüccara Haffaf denmiştir. Bu kelime sonradan bozularak Kavaf olmuştur.Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’ nde Mercan yokuşunda Babuççu bekarlarının kaldığı sekiz adet bekar odası (Mercan Odaları) olduğunu belirterek ayakkabıcılar hakkında bilgi vermektedir. Evliya Çelebi, ayakkabı imalatçılarını gözü pek, haffafları ise pabucu beş akçe kar ile satmaya razı olmayan, insafsız ve müşteriye kan ağlatan kişiler olarak anlatmaktadır.Ayakkabı yapan sanatkarlar, yaptıkları iş bakımından şu bölümlere ayrılmıştır:
• Kırmızı ve kara pabuç yapan ustalar,
• Zenne pabucu yapan ustalar,
• Erkek çizmesi yapan ustalar,
• Zenne çizmesi yapan ustalar.Ayakkabı çeşitleri ise şunlardır:
• Dikişli kara pabuç (postal),
• Dikişli kırmızı pabuç
• Kopçalı lapçın mest (Gıcırlı mestler sonradan icat olmuştur),
• Erkek terliği (Mercan terlik),
• Zenne terliği,
• Zenne ayakkabısı (bunlara sarı şipitik pabuç denilmiştir, taban astarları çuhadan yapılmıştır),
• Parlak zenne kundurası (gelinler için yapılmıştır),
• Dikişli erkek çizmesi (bunların konçları, sahtiyan olup altları ökçesiz ve düzdür. Ökçe mahalline büyük bir nalça konmuştur. Bu nalçalar ökçeye içten çivi ile perçinlenmiştir. Uzun konçları yukardan dizkapağı altına bağlanmıştır. Bu bağın üzerine de, bir kısım konç devrilmiştir),
• Zenne çizmeleri (konç yüzleri, telli bezlerden yapılmıştır. Renkleri sarı ve kırmızı olmuştur. Konçları da erkek çizmelerinden daha kısa yapılmıştır. Bu çizmeleri çoğunlukla köy gelinleri giymiştir).Osmanlı Türkleri’ nde deri işleme sanatının gelişmiş olması ve özellikle Yeniçeri Ocağı’ nın at binmede geçerli olan yumuşak deri çizmelere gösterdiği ihtiyaç yüzünden ayakkabıcılık çok gelişmiştir. Yalnız asker ocağında değil, sivil hayatta da ayakkabıların, giyenin sosyal durumunu gösteren özellikleri olmuştur.Örneğin, hizmetkar çizmesini sadece bu sınıfın görevlileri giymişlerdir. Türkler’ in Anadolu’ ya gelmesinden sonra 14. yüzyıldan en az 17. yüzyıl sonuna kadar ayakkabıcılar Ahilik Teşkilatı içinde belirli kurallara bağlı olarak yaşamışlardır. Daha Anadolu Selçuklu Devleti döneminde dikicilerin bulunması, Akdeniz Bölgesi’ nde üretimi devam etmekte olan yemenilerin kökeninin 14. yüzyıla kadar gittiğini göstermektedir. Üç asırlık dönemde ayakkabıcılar genel olarak; çizme, pabuç, terlik ve mest yapanlar biçiminde sınıflandırılmaktadır. Ayrıca ayakkabı tamircilerinin bulunduğunu da Evliya Çelebi anlatmaktadır. Yakın zamana kadar ayakkabı üreten tek kamu kuruluşu olan Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi’ nin kuruluşu 1810’ lu yıllara kadar gitmektedir.1923’ te Cumhuriyet’ in ilan edilmesinden 1950’ ye kadar ısmarlama ayakkabı dönemidir. Bu dönemde düşük gelir seviyesi, kısıtlı talep ve üretimin tamamen el emeğine dayanması sonucu, ayakkabı üretim miktarı sınırlı kalmıştır.1950-1975 döneminde ayakkabıcılık makineleşmeye yönelmiş, üretim önceki döneme göre birkaç katına çıkmış, fakat kitle üretimine geçiş mümkün olmamıştır.1975 yılından sonra Ayakkabı Sanayi gelişme yoluna girmiştir. Makineleşmiş ve yarı makineleşmiş tesislerin artması, ihracatta görülen artışlar ve devletle ilişkilerin sıkılaşması bu döneme rastlamaktadır.1989 yılında lise düzeyinde ayakkabıcılık mesleki-teknik eğitimi başlamıştır.