Urfalıyığ biz…
Heyatımız;
Êttar bazarının kurudılmış bitkileri gibin çeşitli,
Balıhlıgöl de ohınan ezanlar gibi birbirine girmiş ama anlaşıli,
Ahşam vahtı uçışan zevzirler gibi iç içe ama birbirine tohanmi,
Herrahmanın suyı gibin alttan alttan ahıp gidi,
Ama en sonında bahçalara kavuşi bizim!
Urfalıyığ biz…
Fikrimiz, zikrimiz;
Belki Ab-ı Heyat Emminin karıştırması gibin karışığ;
Ama fıstığından, kendir tohımından, leblebisinden bi arada lezzetliyığ!
Sıfatımız, Osse Êmminin dondırması gibin savığ,
Kazançı Bedih Ustanın çekici gibin sert olabilir belki ama;
Üregimiz, sacda bişmiş ev ekmeği gibin yuha,
Balcanlı kebabın ataşı gibin sıcahtır bizim!
Urfalıyığ biz…
Yaşantımız;
Dışarıdan, mangalda bişen isotun hali gibin görünebilir belki;
Ama acımızı, çiğköftenin isodu gibin yalavız gendi içimize atarığ;
Heleplibahça mozayığları gibin reng reng olabilir;
Ama bi araya gelip de şekil oluştırınca manâ kazanırığ!
Urfalıyığ biz…
İnsanlığın göbek bağının ilk kesildiğı döneme, GÖBEKLİTEPEye dayani tarihimiz;
Soyrasında İbrahim aleyhisselam ile gendine gelip
Nemrudi zihniyete karşı çıhan asil bi nesilığ!
Baltayı en böyig putın boynına asmışığ…
Urfalıyığ biz…
Uşahlığımız;
Bağrımız gibin kesme kara daşlardan yapılmış zuvağlarda geçti bizim!
Çoğ deleme çevirdığ tetirbe aralarında;
Ama heç kimsenin arhasından dolap çevirmedığ!
Çoğ koza kırığ oynadığ;
Ama heppi bi aradadığ, kimsenin göynünü kırmadığ!
Êrzı kırığlığ yapmadığ!
Hala bir aradayığ, bi arada yaşıyiğ;
Değişen dünyanın gendini bilmez bölünmelerine,
Haddini bilmez insanların, düşüncelerin ayrışdırmalarına, kışkırtmalarına inad!
Çünkü biz;
Hesso Urfalıyığ!
Ezelden Urfalıyığ biz!