Bugün sosyal medyada iki güzel paylaşım gözüme çarptı ve güncelliklerinden dolayı da ilgimi çekti…
Biri Cemil Meriçin 'Vatan haininden aydın olmaz. sözü idi ki güncel olarak 1,100 küsur akademisyenin yaptığı açıklama bir diğeri de Nazım Hikmetten 'Nasıl öfkelenmem ,düşündükçe memleketimi? Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin… mısraları idi ki bu da yine ülkemizin son aylarda sürüklenmek istendiği kaos ve hep beraber yaşadıklarımızla ilgili çok güzel bir ifade idi…
Yalnız bu iki ifade birden gözümde ilginç bir tablo oluşturdu.İlginç olan şuydu ki Nazım Hikmet de yaşadığı dönemde sistem tarafından 'vatan haini ilan edilmişti. Daha sonra aklıma bizzat bizim yaşayarak gördüğümüz Ahmet Kaya geldi. Evet Ahmet Kayada 'vatan haini ilan edilmişti bir ara ki bir ara maalesef böyleydi... Şiir yazan, şarkı söyleyen, kitap yazan veya düşünen pek çok kimse pervasızca vatan haini ilan edilebiliyordu bir ara…
Şimdi buradan güncel konular üzerinden söz konusu açıklamayı yapan akademisyenler belki de üzerlerine alınacaklar. Ama işin rengi öyle değil… Yani aydın kimliği de tabii bir sorumluluk taşımalı bence; doğal olarak kendine aydın diyenler düşünceye, şiire,şarkıya,sanata yakın olmalı ancak bir o kadar da şiddete, kaosa karşı olmalı yani bu dengeyi kuramadığınız zaman aydın ifadesi göreceli bir kavrama dönüşmez mi ? Aydın ifadesi aydınlıktan gelir ve zıttı da karanlıktır. Yani aydınlık azaldıkça karanlık başlar, karanlık çoğaldıkça da aydınlık azalır ve yok olur… Yok olma tehlikesi ve tehdidine karşı aydınlık savunucuları, aydınlığın sahipleri yani aydınlar elbette ki bir önlem almalıdırlar… Ülke üzerinde karanlığın bu kadar hakim olması, bu kadar hüküm sürebilmesi belki de aydınların yani aydınlığın sahibi olduğunu iddia edenlerin bu işin ciddiyetinin farkına varamamalarından olmuştur. Ve aslında bir gerçek var ki; her karanlık içinde bir müddet durduğunuz zaman, ona biraz alıştığınız zaman kendi içinde bir aydınlık oluşturur… Yani her karanlık içindeki nesnelerin rengine, parlaklığına, ısılarına, bazen çıkardıkları sese göre kendince bir aydınlık oluşturur ama bu gerçek bir aydınlık değildir tabii aldatıcı ve yanıltıcı bir aydınlıktır ki aslında gerçek bir karanlıktır…Yani aydın demekle aydın olunmuyor… Bu ölçülere dikkat edilmediği zaman her karanlığı da kısmen bir aydınlık zannedebiliriz. Karardıkça aydınlandığını düşünmek veya değişik tondaki karanlıklarda farklı aydınlıklar hissetmek mümkün olabilir. Aydın ve aydınlık, neye göre ve kime göre?
Aydın vasfının, aydın kimliğinin gereğini yapmaya çalışmak ve gerçek aydınlığı savunmak tabii ki doğru, adil ve sorumlu bir davranıştır. Yalnız bunun yolu güç sahiplerinin veya yönetme erkinin her yaptığını onaylamak veya alkışlamaktan geçmeyeceği gibi herhalde bu yol hiçbir zaman şiddet, terör ,kan ve kaostan da geçmez. Yani şiddet ve kaosa giden bir yol aydınlık olamaz ve böyle bir tavır da gerçek bir aydın tavrı…