Evliya Çelebi, hem yaşadığı dönemde hem de günümüzde gezgin kimliğiyle tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Osmanlı coğrafyasının dört bir yanını dolaşmış, gözlemlerini de Seyahatname adlı eserinde ayrıntılarıyla kaydetmiştir. Urfa da onun ziyaret ettiği önemli şehirlerden biridir. Evliya Çelebi’nin notları sayesinde 17. yüzyıl Urfa’sının sosyal ve kültürel yapısına dair kıymetli bilgilere ulaşabiliyoruz. Bu yazıda özellikle dönemin yapıları ve günümüzü kıyaslayarak ilerleyeceğiz.
Evliya Çelebi, şehir merkezinde 22 cami bulunduğunu belirtir ve bazılarını övgüyle anar. Kızıl Cami dediği yapı, bugün Ulu Cami olarak bilinir. Ak Cami, şimdiki Nimetullah Cami; Hz. İbrahim Halil Camii ise bugünkü Döşeme Camii, yani Halil-ür Rahman Camii’dir. Pazar Camii hâlen aktiftir. Sultan Hasan Camii, bugün yeni tadilatı tamamlanmış Hasan Padişah Camii olarak bilinir. Ayrıca Tabakhane Camii, Karameydan Camii ve Çekeri Camii olarak da bilinen Caygirli Camii dikkat çeken diğer yapılar arasındadır. Çelebi, şehirde 67 mahalle mescidi ve çok sayıda zaviye bulunduğunu da aktarır. Bu camilerin bazıları bugün hâlâ ayakta ve kullanılmakta, bazıları ise ya farklı amaçlarla değerlendirilmekte ya da tamamen kaybolmuştur.
Urfa’daki hamamlarla ilgili gözlemler de oldukça dikkat çekicidir. Evliya Çelebi sekiz hamamdan bahseder: Paşa Hamamı, Samsat Kapısı Hamamı, Hacı Bey, Cıncıklı, Arasta, Muharrem, Keçeci ve Meydan Hamamı. Bu yapılar sadece temizlik değil, aynı zamanda sohbet ve buluşma mekânlarıdır. Bu hamamlardan bazıları yapı olarak günümüze kadar ulaşmış fakat hiçbiri aktif hamam işletmesi olarak kullanılmamaktadır.
Şehrin konut yapısına baktığımızda, Evliya Çelebi sur içinde 2.600’den fazla ev bulunduğunu yazar. O dönemde sur dışında fazla yapı olmadığından değerlendirmesini sur içiyle sınırlı tutar. Bu evlerin çoğu bakımlı, avlulu ve bahçelidir. Kalabalık mahallelerde bile sıkışık bir yapılaşmadan çok, iç içe geçmiş ve ferah bir yaşam düzeni vardır. Günümüzde ise şehir sur dışına taşmış; yeni mahalleler ve merkez ilçeler oluşmuştur.
Urfa’nın mahalle adları, geçmişle bugün arasında köprü kuran unsurlardandır. Evliya Çelebi’nin bahsettiği Bey Kapısı, Kalaboynu, Tılıfdır ve Kara Meydan gibi mahalleler bugün hâlâ aynı adlarla anılmaktadır. Tattık, Caygirli ve Bağ-ı Safa gibi mahalleler ise ya unutulmuş ya da farklı adlarla yaşamaktadır.
Ticaret hayatı ise hanlar, bedestenler ve çarşılarla oldukça canlıdır. Yetmiş Hanı (Gümrük Hanı, diğer adıyla Alaca Han), Hacı İbrahim Hanı ve Samsat Kapısı Hanı (bugünkü adıyla Cevahir Han) dönemin ticaret damarlarını oluşturur. Evliya Çelebi, Urfa’da biri eski, diğeri Ahmed Paşa tarafından yaptırılmış iki bedestenden bahseder. Üç kapılı bu bedestenlerde zümrüt, yakut ve elmas gibi değerli taşların satıldığını yazar. Sultan Çarşısı’nda dört yüz dükkân bulunduğunu belirtir. Burasının günümüzdeki Aşağı Çarşı bölgesi olduğu düşünülmektedir.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi, bugünün Urfa’sı ile geçmişin Urfa’sını kıyaslamak açısından son derece kıymetli bir kaynaktır. Yaklaşık 400 yıllık bir sürece rağmen birçok yapının hâlâ ayakta olması, Urfa’nın tarihî dokusunu ve kültürel mirasını koruyabildiğini göstermektedir. Ne yazık ki, son yüzyılda bu mirasın tahribatı önceki 300 yıla kıyasla çok daha hızlı gerçekleşmiştir. Son yıllarda yapılan restorasyon ve koruma çalışmaları ise ne yazık ki yeterli seviyeye ulaşamamıştır.