Kurban Bayramı…

Sadece bir ibadet günü değil; paylaşmanın, dayanışmanın, sevmenin ve sevilmenin adıdır. Hele bir de Şanlıurfa gibi kadim bir şehirdeyseniz, bu bayramın başka bir kokusu, başka bir bereketi olur. Bayramlar sadece tatil günleri değildir; gönüllerin birleştiği, geçmişin hatırlandığı, geleceğe umutla bakılan kıymetli zamanlardır.

Eskiden Kurban Bayramı yaklaşırken, Urfa sokakları farklı bir heyecana bürünürdü. Herkesin dilinde aynı söz: “Kurbanlıklar ne zaman gelecek?” Çocuklar, kasabın önünde dizilir, hangi koyunun kimin olacağını konuşurdu. Avlular temizlenir, bıçaklar bilenir, büyükler sabahın erken saatinde bayram namazı için hazırlanırken, evde hummalı bir telaş başlardı.

Kurban Bayramı sabahı Şanlıurfa’da, güneşten önce uyanılır. Namazdan dönen erkeklerin ardından ilk kahvaltılar yapılır, sonra kurban kesimleri başlar. Ama her şeyden önemlisi, ilk pay komşuya, sonra yoksula ayrılır. Çünkü bizde kurban sadece kesmekle değil, paylaşmakla tamam olur.

Eskiden bayram sabahı kurban eti tüten her evin avlusunda çocuk sesleri yankılanırdı. Kavurma kokusu, közde pişen ciğerin dumanıyla karışır, taze pişmiş ev ekmeğiyle buluşurdu. Mahallede kimin eli bıçak tutmuyorsa, ona da yardım edilir, kurban bir bahane olurdu, dostluklar kuvvetlenirdi.

Şimdi bakıyorum da…

O eski bayramlar sanki biraz yitip gitti. Herkes kendi evinde, kendi telaşında. Kurban kesimi bile artık “organize işler” gibi, insanlar birbirine uğramaz oldu.

Kurbanlıklar sanal ortamda seçiliyor, IBAN’la yardım gönderiliyor. Komşular birbirini tanımıyor, kapılar ya sessiz ya da tamamen kapalı. Çocuklar kurbanın hikâyesini bilmiyor, sadece dondurucuya konan paketleri görüyor.

Oysa bizim kültürümüzde Kurban Bayramı, etten önce niyetle başlar. Kalbi temizlemekle, küskünleri barıştırmakla, bir yoksulun sofrasına oturmakla tamam olur. Paylaşmadıktan sonra, kurban sadece bir et meselesine dönüşür.

Urfa’da bayram demek; dost demek, komşuluk demek, ocak başında,mangal başında sohbet demek.

Şimdi biz bu ruhu yaşatmazsak, kim yaşatacak? Biz çocuklarımıza öğretmezsek, kim anlatacak “eskiden bayramlar böyleydi” diye?

Bayram geldi.eski bayramlara bir selam vererek

Kapımızı, gönlümüzü açalım. Komşuya bir tabak yemek gönderelim.El öpelim, dua alalım.

Şanlıurfa’nın mis kokulu sokaklarına, avlulu evlerine, taş duvarlı geçmişine yakışan o bayramları yaşatmak bizim elimizde. Çünkü Kurban Bayramı, sadece kesmek değil; bölüşmektir, birleşmektir, hatırlamaktır.

Tüm Şanlıurfalı hemşehrilerimin bayramını gönülden kutlarım.

Unutmayalım: Bayram, unuttuklarımızı hatırlamak içindir.