Duyarlı her vatandaş gibi benimde bir siyasi görüşüm var. Köşemde, siyasi görüşlerimi kullanmayı hiç bir zaman düşünmedim. Yeri gelince muhakkak ki bende yazacağım.  Herkesin kendisine ait olan siyasi fikirlerine, demokrat kişiliğime uygun olarak saygı duydum. Siyasileri ve kişileri hedef almamaya özen gösterdim.  Yazmaya karar verdiğim düşüncelerimi, bu olgu içersinde değerlendirmenizi istiyorum.
                                 
                        Çocuktum... Rahmetli Mustafa Dişli'nin toplumsal törenlerde  'Sahipsiz Urfa' haykırışlarını duyardım.
              
                        Lise yıllarımda... Elleri öpülesi Urfalı öğretmenlerimin 'Çalışın, adam olun ki Urfa'ya sahip çıkın' nasihatları ile okuduk.
                        Gençlik yıllarımda”Sahipsizlik, Urfa’nın kaderi olamaz' sloganlarıyla, fikirler ürettik ve uygulayabilmek için eforlar sarf ettik.
                               Olgunluk döneminde; Urfa sevdalısı yazarların, aydınların, Urfa dışı yaşıyan veya Urfa'da yaşıyan hemşerilerimin halen 'Sahipsiz Urfa' feryatlarını okuyor ve dinliyorum.    
     
                               55 yıllık ömrümde herşey değişti ve değişmeyen tek şey 'Sahipsiz Urfa' olgusu. Bu olguyu değiştirmek için, Gap’ın başkenti Urfa, Marka şehir URFA ve Büyükşehir Urfa sloganları attık. Başaramadık. Çünkü peynir gemisi lafla yürümüyor, icraat lazım. Nerede hata yaptık?                                                                                                                                                                            
                               Yani SUÇLU KİM?

                               Yerel yönetimler mi? Geçmişteki belediye başkanlarının değerlendirmesini, o başkanların dönemini görmüş okuyucularıma bırakıyorum. Yarar mı, zarar mı getirdiklerini, o döneme şahitlik yapanların muhakkak ki kanaatleri vardır. Bunu burada tartışmam abes la iştigal olur. Fakıbaba için yorumum: Davul kendisinde, tokmak başkasında. İktidar partisi yerine, Fakıbabayı seçmemiz doğru muydu? Dayatmalara başkaldırı için, alışılmış düzenin değişmesi için yapılmalı mıydı, Siyasi arenada hep kaybeden bir toplum için değer miydi? Bence değerdi. 
                      
                               Vekillerimiz mi? Geçmişte ve şimdiki vekillerimizin, aklımızda kalan veya gözle görülen icraatları olmamıştır. Her seçim sonrası iktidar partisi ile aynı safta yer almaları ve iktidarın nimetlerinden zerre kadar faydalanamamamız sebeblerden biri midir? Başarısız oldukları halde devamlı bir şekilde meclise gönderilen vekillerin, Urfa dışında başka örnekleri var mıdır bilmiyorum.
                               Vilayet mi? Gelmiş ve geçmiş Valilerimizin birkaç tanesi,(bir takım başarılı projelere imza atmalarına rağmen, Ankara’da halen üvey evlat Urfa imajının değişmediğine göre) yetersizdir diyebilirmiyiz. Çalışma enerjisi bitik veya sürgün niyetine Urfa'ya gönderilen bürokratlardan yeteri verim alamamamız sebeplerden biri midir?
                               Basın mı? Kendilerine verilen kalemleri şahsi çıkarları, politika ve çevresi için  kullananların prim yaptığı ortam oluşmuştur. Birkaç Urfa sevdalısı yazarın feryatları dışındaki kalemlerin birçoğu kişi ve kurumları meth için kullanılıyor. Gazete okuyanların sayısını artıramadıkları gibi kendi aralarındaki kavga ettiler. Asli görevleri olan Urfa'ya hizmet etmeyi unuttukları için mi?      
                              Urfa halkı mı? Yıllardır memleket menfaati yerine, aşiretçilik, akraba ve tanıdık ilişkileri ve dini cemaatlerin etkisi altında oy kullandılar. Düşüncelerine uygun davranan ama yetersiz insanlara sahip çıktılar.'Sahipsiz Urfa' kavramını, kaderimiz diye kabullenip o düşünceye uygun davranışlar gösterdikleri için suçludur diyebilir miyiz?
                               Kısa ve satırbaşı kelimeler ifade ettiğim düşünceleri topladığım zaman, sizce suçlu kim? Bu yazıyı okuyan ve olaylara tek pencereden bakmaya alışmış kişilerin, tek bir tarafı suçlu ilan edeceğine eminim. Aslında hepimiz suçluyuz. Sizler, bizler, onlar yani siyasiler, aydınlar, basın ve biz halk olarak suçluyuz. Bu olgunun oluşmasında hepimizin küçük veya büyük payımızın olduğu gerçeğini kabullenmemiz gerek. Taşın altına elimizi koymadığımız zaman sahipsizliğimiz devam edecektir. Sorunlarımızı yüksek sesle haykırmadığımız ve bunu demokratik eylem haline getirmediğimiz zaman 'Sahipsiz Urfa' düşüncesinin gerçekten kaderimiz olduğuna bende inanacağım. Sevgilerimle.

 Not: Yazdıklarımın, Urfa şehri ile uzaktan yakından ilgisi vardır. Türkiye’nin birkaç ili dışında, sorunların aynı paralelde olduğunu da unutmayalım.          [email protected]